Türkiye’nin stratejik önemi
Bu sene Ankara’ya bayram erken geldi.
Gün geçmiyor ki Ankara’yı öven bir Frenk lider olmasın.
Her hafta Beştepe’de el sıkışan bir Avrupalı görmek mümkün.
Donald Tusk ziyaretinin satır araları ve Türkiye’nin jeostratejik önemi
Bu hafta Donald geldi mesela.
Yok o Donald değil.
Bu Donald Tusk – Polonya Başbakanı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan ile kameralara poz verirken haber ajansları şu ifadelerine yer veriyordu:
“Türkiye’nin [Ukrayna] barış sürecine ilişkin mümkün olan en büyük ortak sorumluluğu üstlenmesi, bölgemizin tamamında istikrar ve güvenliğin garanti altına alınması yönünde Cumhurbaşkanı Erdoğan’a net bir öneri sundum.”
Bakınız şimdi.
Cümle ahali diğer Donald’ın, yani Trump’ın ABD’ye başkan olması vesilesi ile Türkiye-ABD ilişkilerinin tekrar rayına oturmasını beklerken asıl Ankara ile Avrupa arasındaki ilişkiler yeniden tanımlanıyor.
Bu beklenmedik gelişmeyi tetikleyen şey ise Beyaz Saray’da önceden tasarlandığı muhtemel Zelensky’yi kameralar önünde küçük düşürme tiyatrosu oldu.
Bu pespaye oyunun sahne alması ile Avrupalılar güvenliklerini sağlamak hususunda artık yalnız başına kaldıklarını anladı.
Avrupa başkentleri hareketlendi.
Londra’da Starmer’ın düzenlediği Ukrayna toplantısına, Paris’te yine Ukrayna için Avrupalı savunma bakanlarının toplantısına Ankara davet edildi.
Polonya Başbakanı Ukrayna meselesinde aktif bir rol almamızı istediğini, Türkiye’nin AB üyelik sürecini desteklediklerini ifade etti.
Alman Başbakanı Scholz ”Çok zor zamanlardan geçiyoruz… İngiltere, Norveç ve Türkiye gibi Avrupalı ortaklarımızı bu sürece [Ukrayna] dahil ediyoruz” dedi.
Avrupa’nın ABD’yle bozulan güvenlik ilişkileri bağlamında yeniden hatırlanan Türkiye’nin jeostratejik önemi
Tabii bunlar Ankara’nın kulağına çok hoş gelen tınılar.
Avrupalı dostlarımız kameralar önünde cereyan eden stratejik depremi hazmetmeye çalışırken birden Türkiye’nin silahlı gücünü, savunma sanayi kapasitesini ve stratejik önemini hatırladılar.
Kaderin cilvesi, Zelensky Beyaz Saray’da aşağılanmaya çalışıldığı görüşmeye gitmeden sadece on gün önce Ankara’da çok iyi ağırlandı ve Erdoğan’ın Zelensky’yi şemsiye altında yağmurdan koruduğu fotografı dünya basınında pek teveccüh gördü.
Türkiye’nin stratejik önemi
Suat Kınıklıoğlu yazdı: Enişte neden öpüyor?
Onyıllardır ABD’nin güvenlik şemsiyesi altında müreffeh yaşayan Avrupa için Putin-hayranı Trump’ın başkan olması asr-ı saadetin sonu anlamına geldi. Artık ciddi savunma yatırımları yapmadan Avrupa’nın güvenliğini sağlamak mümkün değildi. Üstelik Avrupa’daki statükoyu zorla değiştirmek isteyen Rusya’nın Ukrayna işgali devam ederken acil önlemler almak zorunluydu.
Yani eniştenin bizi öpmesinin arkasında elle tutulur nedenler var.
Ukrayna meselesinin nasıl sonuçlanacağı Avrupa’nın, Karadeniz bölgesinin ve Kafkasların geleceğini şekillendirecek. Daha da önemlisi uluslararası sistemin içinde bulunduğu geçiş döneminin esaslarını belirlemeye aday.
Üstelik Ankara Avrupa için sadece Ukrayna bağlamında değil Suriye’deki gelişmeler ışığında da önemi artan bir aktör durumuna geldi.
Bir başka deyişle, Ankara jeostratejik konumunun meyvelerini yemek konusunda önemli bir fırsat yakaladı.
Demokrasi açığı Türkiye’nin Avrupa güvenlik paradigmasındaki önemini azaltır mı?
Fakat bir eksik var.
Demokrasi.
Kavala ve Demirtaş halen hapiste çürüyor. Seçimle gelen belediye başkanları görevden alınıp kayyumlar atanıyor. İmamoğlu’nu seçime sokmamak için her türlü yola başvuruluyor. Hapishanelerde onbinlerce insan suçsuz yere yatarken, KHK sebebiyle insanların en temel insan hakları ihlal ediliyor.
Avrupa başkentlerinde içine düşülen panik bu sıkıntıları görmemezlikten gelme eğilimini öncelese de Avrupa ve Türkiye arasında anlamlı, kalıcı ve sürdürülebilir bir yakınlaşmanın temel parametreleri ortada yok.
Savunma, güvenlik ve illegal göç konusunda sınırlı bir ilişkinin yeniden tanımlanması daha gerçekçi duruyor.
Tusk’ın AB üyeliği temennilerinin gönülleri okşamak dışında kıymet-i harbiyesi yok.
Türkiye’nin Batı ile ilişkisinin temel parametresi halen güvenlik
En iyi senaryo Ankara’nın Ukrayna konusunda ciddi katkı sağlaması durumunda İngiltere ve Norveç ile birlikte veya tek başına Avrupa Birliği ile özel bir ilişki tesis etmesi.
Türkiye’nin demokratları açısından kayda değer olan husus ise şudur:
Türkiye’nin Batı ile ilişkisinin temel parametresi halen güvenliktir.
Bu toprakların jeostratejik konumu Avrupa için o denli önemli ki Ankara’da kim iktidarda olursa olsun onunla çalışmak zorundalar.
Erdoğan bunu çok iyi biliyor.
Frenkler çok elverişli şartların oluşmasını tasvir etmek için “evrendeki tüm yıldızlar doğru yerde hizalanmış” derler.
Gerçekten de bugünlerde Erdoğan için tüm yıldızlar doğru yerde hizalanmış.
Eniştenin öpmesi ondandır.