Trump ve popülist tepkinin doğuşu
Birkaç ay önce oğlumun Kanada üniversitelerine başvuru formlarını dolduruyordum. Cinsiyet hanesine geldiğimde yirmiye yakın seçenek çıktı önüme. Okudum, ve bunun gerçek olduğuna inanmakta zorluk çektim. Ama liberal demokrasilerde bu artık neredeyse normal hale geldi.
Trump gibi adamlar boş yere iktidara gelmiyor.
Trump gibi ciddiyetsiz popülistler liberal demokrasilerin bu aşırılıklarına karşı köpüren tepkiyi iyi araçsallaştırdılar.
Trump, Putin, Erdoğan, Orban, Modi ve başkaları hepsi bu küresel karşı dalganın temsilcileri.
Çoğunlukla dine sarılıyorlar bu aşırılıklara karşı gelirken.
Peki buraya nasıl geldik?
Buraya birden gelmedik.
LGBT+ politikaları ve woke kültürü
Birçok Batılı toplumda eşitlik ve hassasiyetler konusunda gelişen “woke kültürü” o kadar ileri gitti ki artık ilkokullarda cinsel kimliğinden emin olmayan çocuklara bazen anne ve babalarına haber vermeden dahi başka bir cinsel kimliğe geçmelerine olanak tanınıyor.
Örneğin kendini kız gibi hisseden erkek çocuğu artık kızlar tuvaletini kullanabiliyor veya “transgender” kimliğini alarak birçok yerde—mesela iş veya üniversite başvurularında—ayrıcalıklar elde edebiliyor. 2016-2019 arasında ABD’de cinsiyet değiştirme ameliyatlarında beş kat artış olmuş. Yine ABD’de 2023 yılında yayınlanan bir rapora göre en az 6000 devlet okulunda çocukların hayatlarını temelden değiştirebilecek cinsiyet kararları vermeleri teşvik ediliyor, üstelik ebeveynlerine danışmadan.
Birçok üniversitede öğretim görevlileri doğru dürüst ders anlatamamaktan şikayetçi. Acaba söyleyeceğim bir söz bir etnik, dini veya cinsel kimliği incitir mi, rahatsız eder mi? Çünkü öğrenciler en ufak bir olayda üniversitelerin içinde kurulmuş olan hassasiyet ofislerinde alıyor soluğu ve şikayetçi oluyorlar.
Olimpiyatlarda kadınlar kategorisinde yarışan eskiden erkek şimdi kadın olan Cezayirli boksörü hatırlıyorsunuzdur. Bazı kadınlar müsabakan çekildi çünkü bir erkek kadar kuvvetliydi.
Örnekleri çoğaltmak mümkün.
Peki Trump başkan olur olmaz ilk yaptığı işlerden biri ne oldu?
ABD devleti kanun önünde sadece iki biyolojik cinsel kimliği tanıyacak dedi.
Cinsiyet değiştiren sporcuların yeni cinsiyetlerinde müsabakalara katılmasını yasakladı.
Devlet okullarındaki hassasiyet ofislerini kapattı.
Bizde ne hürriyet ne de demokrasi olduğundan biz bu küresel tartışmanın ancak ucundan etkileniyoruz.
Ama yine de etkileniyoruz.
Örneğin iktidarın İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesinin arkasında bu muhafazakar tepki var.
Netflix’te eşcinsel karakterlerin çokluğu ve özendirilmesi tartışması da hafızalarda. Hatta Tabii adlı platformun açılması da Netflix’in bu “arsızlığına” bir cevap olarak görülmeli. Yerli ve milli yayınların yapılması arzu edilmekte.
Mesele sadece woke kültürünün özellikle cinsiyet konusundaki ısrarından da ibaret değil.
Liberal ekonomik modellerin eleştirisi
Liberallerin önemli bir bölümü pazar dinamiklerinin her meselenin ilacı olduğu konusunda ısrarcıdırlar. Hatta devlet okullarına bile karşılar.
Fakat kazın ayağı öyle değil.
Özelleştirmenin aşırıya gittiği ülkelerdeki sıkıntıları görüyoruz. Örneğin İngiltere’de tren yollarını özelleştirdiler. Tam bir felaket.
Bizde de gördüğümüz üzere liberal ekonominin doğru dürüst denetlenmemesinden, sermayenin çıkarlarının öncelenmesinden insanlarımız köle gibi çalıştırılıyor. Her şey maliyete ve rekabete indirgenebiliyor. Daha birkaç gün önce bir bakan Afganistan’a vize kolaylığı getirilmesini talep etti çünkü köle işçilere ihtiyaç var.
Liberal bir ekonomiye ihtiyaç var ama aşırıya gitmeden hibrit bir model düşünmek lazım. Devlet bazı sektörlerde mutlaka var olmalı. Eğitim, sağlık ve kültür ilk akla gelenler. Bizde iktidar bunların hepsini fiiliyatta özelleştirmek üzere.
Türkiye’ye etkileri ve siyasal yansımalar
Devletten aldığınız eğitim hizmeti o kadar kötü ve ideolojik ki insanlar servetler yatırıyorlar çocuklarını özel okula yollamak için.
Sağlık ha keza. AKP’nin başarı hikayesinin en temel taşlarından biri. Gidin şehir hastanelerini görün; insanlar hizmet alamadığı için ceplerinden fedakarlık edip özel hastaneye gidiyorlar.
Kültür meselesi ise tam bir felaket. Kültür faaliyetlerine destek olmayıp tamamen arz-talep üzerine kurulu bir yaklaşım sergilerseniz TV kanalları mafya ve şiddet dizileri ile dolar.
Ülkenizin sokakları Kurtlar Vadisi’ne döner.
Kabul etmek lazım liberal demokrasiler bazı konularda kantarın topuzunu kaçırdı.
Otoriter rejimler bu aşırılığı iyi okuyup kendilerine bir alan açtılar.
Şu anda küresel düzlemde yaşadığımız o.
Gezi Parkı protestolarından sonra Türkiye’de iktidarın renk değiştirmesinin arkasında da bu küresel devinim var.
Hür demokratlar otoriterliğe karşı mücadele etmek istiyorlarsa bu aşırılıkların bilincinde siyaset yapmalılar.