ABD Başkanı Donald Trump ve yardımcısı JD Vance 28 Şubat günü Beyaz Saray’da sömürge-tipi bir maden anlaşmasını imzalatmak için konuk ettikleri Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zekenski’yi dünyanın gözü önünde geldiğine pişman ettikten sonra bir tek tekme tokat girişmedikleri kalarak resmen kovdular. Utanç verici bir manzaraydı. Bırakın bilinen anlamda diplomasiyi, temel saygı kurallarının sonuydu. Trump ve yardımcısının iki koldan aşağılamaya çalıştığı sadece dünya kadar ABD’nin gözdesi olan Zelenski değil, aynı zamanda Ukrayna halkıydı.
Oyunu değiştiremiyorsan oyuncuyu…
ABD’nin güya Ukrayna’nın Rusya’ya karşı direnişini destekler görüntüde kendi savaş sanayiine aktardığı milyarlarca dolara tazminat olarak talep ettiği sömürge-tipi maden anlaşması yattı. Şimdilik yattı demek lazım belki de.
Ama Beyaz Saray’da yaşanan ve Kremlin’de kutlama dalgasını tetikleyen şımarık zorbalık akla uluslararası ilişkilerde güç politikalarının kadim ilkesini akla getiriyor: oyunu değiştiremiyorsan oyuncuyu değiştir.
Bu söz, CIA’nın kuruluşundan iki yıl sonra karıştığı ilk hükümet darbesi olan 1949 Suriye darbesi öncesi raporlarda yer alan cümledir. (Meraklısı İçin Darbeler Kitabı’nda ayrıntıları var.) Zelenski yönetimi dün itibarıyla daha da sallantıdadır.
Bu zorbalığı izlerken aklıma “İyi ki Zelenski yerinde Erdoğan yoktu” dedim, 2009’daki “One minute” olayını düşünerek.
Beyaz Saray tuzağı
Trump Türkiye Cumhurbaşkanına benzer muameleye kalkışamayacağını, Erdoğan’ın zaten Trump dünyasının güçlü liderleri arasında sayıldığını söylemeyin.
Bir kaç gün önce Polonya Başbakanı Andrzej Duda’yı kapıda 1,5 saat bekletip 10 dakika görüştü. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’u nasıl terslediğini de gördük. Kuzeydeki kara komşusu Erdoğan’ın daha ilk terslemede sert tepki göstereceğini düşünebiliriz.
Bir Tarantino filmi senaryosu denemek isterseniz, onu engellemek isteyen Vance de karşısında Hakan Fidan’ı bulabilir örneğin.
Spekülasyonu bir yana bırakalım, Beyaz Saray dün itibarıyla yabancı liderlere bir kurt kapanına, tuzağa dönmüş durumda.
Joe Biden döneminde Zelenski’nin sırtını sıvazlayıp, zaten mümkün görünmeyen NATO üyeliği vadiyle Rusya’yla savaşa iten bir önceki ABD yönetimiydi. Seçim yapıldı, Biden gitti, Trump geldi ve Batı dünyasının desteğine güvenen Zelenski, dünyanın en büyük askeri ve mali gücünün başındakileri, ufak tefek öğrenciden dayak zoruyla cep harçlığını gasp etmek isteyen okul zorbaları gibi karşısında buldu.
Rusya ile Kuzey Kutbu mücadelesi için -her ikisi de NATO üyesi, biri aynı zamanda Avrupa Birliği üyesi olan Kanada ve Danimarka’nın topraklarına göz koyduğunu biliyoruz.
Avrupa’nın zor günleri
Bir yandan yakındaki ABD-AB zirvesinde Trump’ı “Yapma abi din kardeşiyiz” diye yumuşatmaya çalışan Avrupa ülkeleri Beyaz Saray’da Zelenski’ye reva görülen muamele karşısında şok geçirdi.
Trump’a karşı Zelenski’nin yanında durduğunu ilk açıklayan Polonya oldu, onu İspanya ve başka AB üyeleri izledi. Zelenski’yi tek haksız bulan ise Macar lider Viktor Orban olmadı. Örneğin AB’nin çekirdek ülkelerinden İtalya bu tartışmaya gayet mesafeli duruyor.
İşin özü şu: Rusya’nın Ukrayna’ya savaşı, ABD’nin askeri gücü, koruması olmaksızın AB’nin bir siyasi güç iddiasını sürdüremeyeceğini gösterdi.
“Değerler Avrupası” da anca Amerikan askeri varlığıyla yaşatılabiliyordu. Artık bunun bir Avrupa’ya bir maliyeti olacağını söylüyor Trump. Rusya lideri Vladimir Putin ile el sıkışıp Çin’le birlikte karşısına dikilmesini önlemeye ve o arada dünyanım bütün parasının ABD’ye çekmeye çalışıyor.
“Avrupa ne?” diye sorduğunda karşısında oy birliği arayan 28 ülke bulmak istemiyor. (Düşünün ki AB Türkiye ile örneğin savaş sanayii konusunda işbirliği yapabilir ama 600 bin nüfusa hükmeden Kıbrıs Rum hükümeti, koca kıtaya engel olabiliyor.)
Trump’ın en büyük hatası Putin’i hafife almak olacaktır. Çin liderliği ise sessizce zamanını bekliyor. Dinsizin hakkından imansız gelebilir.
Türkiye’nin konumu
Trump’ın Beyaz Saray’da Zelenski’ye kapıyı gösterdiği gün Rusya, Ukrayna savaşı nedeniyle düzeyi düşen ilişkileri canlandırma görüşmeleri çerçevesinde Vaşington’a büyükelçi atadı. Aleksander Darchiyev, bir gün önce, 27 Şubat’ta İstanbul’da ABD heyetiyle görüşen Rus heyetinin başındaydı.
Pek alışık olunmadık şekilde İstanbul’daki ABD Başkonsolosunun konutunda, hiç bir Türk yetkilinin bulunmadığı görüşmede Ukrayna değil, tamamen ABD-Rusya diplomatik ilişkilerinin genişletilmesi konuşulmuştu.
Ankara’daki ABD büyükelçiliğinin bir yetkilisi, YetkinReport’un görüşmenin neden Türkiye’de yapıldığı sorusuna “Türkiye her iki taraf için de uygun bir yerdir” yanıtını verdi.
Türkiye, Zelenski olayı nedeniyle şu ana dek dengeli ve olumlu seyreden Rusya-Ukrayna siyasetini değiştirmez.
Trump’ın Zelenski’ye Beyaz Saray tuzağından sonra Ukrayna’nın Ankara Büyükelçiliğinin, Zelenski’nin yağmurlu havadaki Ankara ziyareti sırasında şemsiye tutan görüntüsünü paylaşması önemlidir.
İngiltere 2 Mart’ta düzenleyeceği ve Avrupa’nın Ukrayna konusunda ne yapacağının konuşulacağı toplantıya Türkiye’yi de davet etti; Dışişleri Bakanı Fidan gidecek.
Bu toplantı artık ABD’nin elle tutulur hale gelen baskısı altında yapılacak.
Bildik uluslararası ilişkiler ve diplomasi yöntemlerinin kökten değiştiği bir dönemdeyiz. O esneklik ve dikkatle ilerlemekte yarar var.