Seçimle gelmiş olan iktidarlar da, bütün iktidarlar gibi, seçimle de olsa gitmek istemezler. Başarısızlıklarında, seçmen desteğini yitirdiklerinde, ancak mecbur olurlarsa, yasal zamanından önce erken seçim yaparlar.
Türkiye’nin siyasal tarihinde bu genel kurala aykırı olarak davranan tek örnek Bülent Ecevit’tir:
İki kez, hukuken veya siyaseten iktidardan ayrılması zorunlu olmadığı halde hükümeti bırakıp gitmiş ve ikisinin sonu da felaketle bitmiştir!
Birincisinde, Erbakan ile kurduğu ortak hükümeti, Erbakan ile anlaşamadığı için, Kıbrıs Harekâtı’ndan sonra 1974’te bırakıp gitmişti.
Bozulan hükümet yerine Sadi Irmak Başbakanlığında geçici bir hükümet oluşturulmuştu.
Bu hükümet güven oyu alamayınca uzun pazarlıklarla, Demirel, Türkeş, Erbakan ve Turhan Feyzioğlu arasında 1975’te Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti kurulmuştur.
Birinci Milliyetçi Cephe Hükümeti, Türkiye’yi bugünlere taşıyan “Karşı Devrimci Yapı”nın temellerini atmıştır!
İkincisinde, Adalet Partisi’nden CHP’ye geçen 10 milletvekili ile kurduğu hükümeti, ara seçimde beş sandalyeyi birden kaybetmesi üzerine bırakmıştır.
Bunun üzerine Demirel’in Başbakanlığında “Kerhen Milliyetçi Cephe” hükümeti denen azınlık iktidarı kurulmuştur:
Bu hükümet adını, güven oylamasında Necmettin Erbakan’ın “Kabul” dedikten sonra “Ama tabii kerhen” demesinden almıştır.
24 Ocak kararları bu hükümet döneminde alınmış, Ecevit’in bu ikinci istifası da 12 Eylül 1980 Askeri Darbesi’nin yolunu açmıştır.
***
Bugünlerde, Erdoğan/ AKP hükümeti, 2023 Genel Seçimlerini ancak ikinci turda, zar zor kazanıp 2024 yerel seçimlerinde de ikinci sıraya düşünce CHP, çok değerli birkaç ayı yitirdikten sonra, “Derhal Seçim” tezini işlemeye başlamıştır.
Erdoğan/AKP iktidarının 23 yılda zorla kurduğu “tek kişilik” “Şahsım Devleti Rejimi” her alanda Türkiye’yi duvara toslatmış, sosyal, siyasal, hukuksal ve ekonomik açmazlarla karşı karşıya bırakmıştır.
Ülkenin düze çıkması için bu rejimin düzelmesi, bu rejimin düzelmesi için de bu iktidarın değişmesi gerekmektedir.
İktidar ise, çeşitli iç ve dış manevralarla, zaman kazanmaya, gücünü arttırmaya ve ömrünü uzatmaya çalışmaktadır.
Ayrıca Cumhurbaşkanı, Anayasa’nın “Bir kişi ancak iki defa seçilebilir” hükmüne rağmen üçüncü kez seçilmiş olduğu için, zaten bu iktidar dönemi bile tartışma konusudur!
Peki bütün bu bilgilere göre, iktidar, “Derhal Seçim”e gider mi?
Ancak işler büyük bir hızla çok daha kötüye gidiyorsa seçimlerdeki son umudunu da kaybetmemek için, “Derhal Seçim”e veya beklendiğinden daha “Erken Seçim”e gidebilir!
Peki işler, özellikle hukuk, ekonomi ve siyaset alanlarında, büyük bir hızla daha kötüye gidiyor, adalet sorunları, geçim derdi, belediyelerdeki ve partiler üzerindeki baskılar herkesi gerçekten bunaltıyor mu?
Bilemiyorum:
Çünkü gerçekler, semt pazarından veya parti odalarından ya da parmaklıklar arkasından bakınca farklı, Saray ve bürokrasi pencerelerinden bakınca farklı görünüyor olabilir!
Zorunlu açıklama: 20 Şubat tarihli yazıma ilişkin olarak, Deniz Baykal hizbinden bir eski CHP milletvekili, güya “Polemiğe girmek istemeyerek” sosyal medyada bir açık mektup yayımladı. Mektubu bana da yollamış.
1) Baykal-Erdoğan görüşmesinin Kaçak Saray’da değil, Çankaya’da olduğunu belirtiyordu.
2) Baykal’la Cumhurbaşkanlığı-Başbakanlık görüşmesi yapıldığı konusundaki dedikoduyu da anımsatıyordu.
3) Baykal’ın kendisinin, AKP- CHP koalisyonu konusunu görüştüğünü açıkladığını da belirtiyordu.
***
Bu vesile ile Deniz Baykal’ın, CHP’yi Meclis dışında bırakma başarısını (!) gösteren ve Erdoğan’a siyasete dönüş yolunu açan CHP Genel Başkanı olarak tarihe geçmiş olduğunu da anımsatayım!