Artık emin olabilirsiniz ki, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli sağ ve esen.
Çünkü böyle bir şey başkasının aklına gelmezdi.
MHP lideri bu kez de “Askıda Buğday Projesi” başlattı.
Çiftçiler zor durumdaki vatandaşlara destek için 9 gülek buğday bağışlayacakmış.
Gülek ölçü birimini rahmetli dedemin ölümünden beri duymamıştım.
Duyan olduğunu da zannetmiyorum.
Evrensel ölçü birimlerine geçmeden önceki bir hububat ölçü birimidir.
2 urubla bir şinik, 2 şinik bir teneke, iki teneke bir kile, iki kile bir gülek.
Bir gülek yaklaşık 32 kilo olduğuna göre kile 16, teneke 8, şinik 4, urubla da 2 kiloya denk gelir, yaklaşık.
Her çiftçi dar gelirli vatandaşlar için 9 gülek bağışlayacağına göre 288 kilo buğday verecek.
Hadi onu da eski ölçü birimine bağlayalım, yaklaşık 1 çeki diyelim. Yani 250 kg.
Yani çeyrek ton.
Böyle bir öneriyi gerçekten Devlet Bey dışında kimse düşünmezdi.
Ancak ortada bir sorun var.
Dar gelirli dedikleriniz arasında çiftçi de var.
Çiftçinin öyle kimseye bağış yapacak, yardım edecek hali yok, çiftçi dediğin himmete muhtaç bir dede, nerde kaldı aleme himmet ede.
Bence Bahçeli yardıma TBMM’den başlasa daha iyi olabilirdi.
Milletvekillerinin haksız olarak aldıkları emekli maaşlarını dar gelirliye bağışlayarak başlayabilir, Meclis lokantasında o komik fiyatlara milletvekillerinin değil, dar gelirli vatandaşların yemek yemesini önerebilirdi.
El kesesinden cömertlik yapması pek de hoş olmamış doğrusu.
Ayrıca, geçen sefer askıda ekmek kampanyası başlattığında, yakın dostu, yoldaşı Tayyip Erdoğan’ın şimşeklerini üzerine çekmiş, Erdoğan ‘Yahu böyle saçma bir şey olur mu, evine ekmek götüremeyen mi var Türkiye’de” diyerek tepki göstermişti.
Nitekim sonrasında da CHP’nin üstlendiği askıda projeleri iktidar ve kalemşörleri tarafından ağır eleştirilere maruz kalmıştı.
Bahçeli o günlerden ders almamış olacak ki, şimdi de askıda buğday diye tutturmuş.
İnşallah halkı zor durumda ve fakir göstererek yalan bilgiyi alenen yaydığı ve toplumun bir kesimini diğer kesimi ile kin ve düşmanlığa tahrik ettiği gerekçesiyle hakkında soruşturma başlatılmaz.
Askıda hukuk!
MHP’nin bu kampanyasına karşı CHP’nin ya da muhalefet partilerinin de başlatması gereken bir başka kampanya var.
Bugünlerde ülkenin, milletin ekmekten daha zor ulaştığı, parası olan kesimlerin bile ulaşmakta zorluk çektiği bir başka şeyin kampanyasına.
CHP yarından tezi yok “ASKIDA DEMOKRASİ” kampanyası başlatmalıdır.
Onu takip eden kampanyanın adı da “ASKIDA HUKUK” olmalıdır.
Çünkü ister dar gelirli Ayşe Teyze, Ahmet Amca olun, isterseniz TÜSİAD üyesi milyarder, bugün ulaşmakta en büyük zorluk çekilen ürün “demokrasi” ve onun ayrılmaz bir parçası olması gereken “hukuk”tur.
Tabii CHP böyle bir kampanya başlatırsa AKP çıkıp “Boşuna kampanya yapıyorsunuz. Biz bu kampanyayı çoktan başlattık. Demokrasiyi ve hukuku askıya aldık” diyebilir.
Ona da kimse “Hayır, almadınız” diyemez.
Emsal teğmen kararı
TSK bir süre önce sosyal medyada TOGG markalı otomobille ilgili bir eleştiri yapan ve sadece iktidarın binebildiğini söyleyen bir teğmeni ihraç etmişti.
Gerekçe, disiplin yönetmeliğine uymamaktı.
TSK’nın yeni disiplin anlayışı, hükümetin hoşuna gitmeyen her şey belli ki.
Disiplin Kurulu kararıyla ihraç edilen teğmen, Konya’da, Konya 3. İdare Mahkemesi’nde karara karşı dava açtı.
Ve öğreniyoruz ki, dava sonuçlanmış.
Mahkeme kararı iptal etmiş ve teğmenin görevine iadesine karar vermiş.
Mahkemenin verdiği karardaki bir madde çok önemli.
Konya İdare Mahkemesi disiplin cezalarında ölçülülüğün önemine işaret etmiş ve “İhraç kararının ölçüsüz olduğu ve disiplin hukukundaki ölçülülük ilkesine aykırı olduğu tespit edildi” demiş. Ne kadar doğru ve ne kadar haklı bir gerekçe.
Bu gerekçe ışığında yemin töreninde disipline aykırı hareket ettikleri iddiasıyla ordudan ihraç edilen teğmenleri ve komutanları ile ilgili “ihanet” gibi kararın da doğru ve dürüst bir mahkemeden döneceğini öngörebiliriz.
Her şeye rağmen hâlâ hakimler var.
Her şeye ve herkese rağmen.
İsim benzerliği
Ankara’da sahte içkiden ölenlerin sayısı 63’e yükselmişti ben bu satırları yazarken.
Siz okurken daha da artmış olabilir.
Son 1 ay içinde kesin sayıyı bilememekle birlikte 150’ye yakın yurttaşımızın sahte içkiden öldüğünü tahmin edebiliyoruz.
Bir uçak dolusu insan sahte içkiden öldü demektir.
Meselenin iktidarın çok da umurunda olmadığını Vali Gül’ün “Alan da, satan da sahte olduğunu biliyor” sözünden anlıyoruz.
Oysa durum tam da bu değil.
Sahte içkiyle restoranlarda, legal satış yapan büfelerde de hiç farkında olmadan karşılaşmanız mümkün.
Ama belli ki öyle de olsa umurlarında değil.
Ankara’daki ölümler üzerine dün ATO “Alkole yüksek vergi halk sağlığını riske atıyor” diye bir açıklama yapmış.
Başlığı görünce heyecanlandım.
“Vay be” dedim, “Ankara Ticaret Odası da yürek yiyenler kervanına katıldı. İktidarın bu konudaki vurdumduymazlığını ve ölümlere göz yummasını ve hatta ölümlere neden olmasını eleştiriyor. Helal olsun Ankara Ticaret Odası’na.”
Hatta dedim ki, “Şimdi Ankara Ticaret Odası Başkanı ve yönetimi hakkında da hemen soruşturma açarlar. Doğru olmayan bir bilgiyi alenen yaymak suçundan gözaltına alırlar. Muhtemelen soruşturma İstanbul’da açılır. Ankara Ticaret odası Başkanı polis nezaretinde İstanbul’a getirilir. Bu arada şirketleri hakkında da hemen vergi incelemesi başlatılır. Hatta ATO seçimlerine hile karıştırıldığı yolunda ayrı bir soruşturma başlatılır ve kendisi İstanbul’a doğru yolda iken oda seçimlerine hile karıştırmaktan ikinci bir soruşturma dosyası hazırlanır ve birincisi olmaz ise ikincisinden ya tutuklanır ya da yurt dışı çıkış yasağı konur”
Ne yalan söyleyeyim.
Adamcağız için üzüldüm de.
Sonra Ankara Ticaret Odası’nın başkanının kim olduğunu bilmediğimi farkettim.
Adını bildiğim son başkan Sinan Aygün’dü, sonrasını hiç öğrenmemiştim bile.
Açtım baktım, Gürsel Baran diye biriymiş.
Adamcağız için üzülecektim.
Baktım, öyle bir açıklaması yok.
Son olarak 1 yıl önce “Yerli malı kullanın” çağrısı yapmış. Cari açıktan bahsetmiş ama hakkında halkı yanıltıcı bilgiyi alenen yaymaktan bir soruşturma açılmamış bu cari açık artıyor sözleri nedeniyle.
Sonra baktım meğer “Alkole yüksek vergi halk sağlığını riske atıyor” açıklamasını yapan ATO Ankara Ticaret Odası değil, Ankara Tabip Odası imiş.
Bu sefer onlar için üzülmeye başladım.
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Halka yardımla değil, halkı yardıma ihtiyaç duymayacak hale getirmekle övündüğümüz zaman.