ABD Başkanı Donald Trump’ın 12 Şubat’ta Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin’le 90 dakikalık bir telefon görüşmesi yaptı. Asıl konusu Ukrayna olan görüşme ardından iki liderin muhtemelen Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın davetlisi olarak Riyad’da yüz yüze de görüşeceği açıklandı. Bu kez Kremlin tarafından da doğrulanan görüşmeden çıkan birkaç sonuç var.
Ver kurtul denilen..
Trump’ın Ukrayna Savaşını bitirme formülünün Putin’le görüştükten sonra Ukrayna Cumhurbaşkanı Volodimir Zelensky’yi arayıp ne konuştuklarını aktarmış. Bu görüşmenin içeriğini de kısa süre sonra 13 Şubat’taki NATO Savunma Bakanları Toplantısı için Brüksel’de bulunan Pete Hegseth yansıttı: Ne Ukrayna’nın 2014 öncesi sınırlarına dönmesini beklemek “gerçekçi” idi ne de NATO üyeliği.
Özetle ABD, son üç yıldır Rus ordularının işgaline karşı her türlü desteği verdiği Ukrayna’ya şimdi “ver kurtul” diyordu.
“Barış” istiyorsan ver kurtul denilen, Ukrayna topraklarının yaklaşık dörtte biridir.
Savaşın kanlı ekonomisi
Buradaki 2014 vurgusu önemli. Rusya 2014’te Kırım’ı işgal etmişti. Şimdi Trump yönetimi, Putin yönetimiyle konuştuktan sonra Zelensky yönetimine eğer “barış” istiyorsa sadece 2022’ten itibaren Rusya’nın el koyduğu Donbas bölgesini değil, Kırım’ı da unutmasını öğütlüyor. Trump’ın “Joe Biden olmasaydı bu savaş çıkmazdı” dediği savaşta topraklarını savunmak için yaklaşık 400 bin Ukraynalı (ve 700 bin Rus) öldürülmüştür.
Bu noktada 2023 güzünde Ukrayna’ya gidip daha çok silah vadeden ABD’li Demokrat Senatör Richard Blumenthal’in Yıllık askeri bütçemizin yüzde 3’ünden az bir yatırımla Rus Silahlı Kuvvetlerini yaklaşık yüzde 50 oranında zayıflattık, Rus askeri gücünü yarı yarıya azalttık” sözlerini hatırlamamak mümkün değil.
İstikbalini ABD’den gelen desteğe bağlayıp açıkta bırakılan yönetimlere Ukrayna’daki Zelensky yönetimi de eklenecek gibi görünüyor. Akla ister istemez Suriye’de ABD’nin para, silah, eğitim desteğini arkasına alan PKK bağlantılı gruplar da geliyor.
Bu fasıla Zelensky’ye verilen AB üyeliği sözlerini de eklemek lazım; orada da ipe un serileceği anlaşılıyor.
Avrupa’nın yediği enerji golü
Fransa rahat, çünkü elektriğinin dörtte üçünü nükleer santrallerde üretiyor. Ancak Avrupa Birliğinin, ABD’nin peşine takılıp uyguladığı yaptırımlarla Rusya’dan gelen gazı keserek girdiği zarar, özellikle Almanya, Polonya, İsveç, Danimarka gibi Kuzey ve Doğu Avrupa ülkeleri için her geçen gün daha fazla anlaşılıyor. Bu ülkeler Kuzey Akımı-1 ve Kuzey Akımı-2 boru hatlarından aldıkları doğal gazı artık çok daha fazla para ödeyerek ABD’den LNG olarak almak zorundalar. Üstelik Putin’le “barış” sağlandığında hemen Rus gazı gelmeye başlayamayacak. Baltık denizi altından geçen bu hatlar, yapılan sabotajlarla işlemez durumda. Amerikalı kıdemli gazeteci Seymour Hersh, sabotajın ABD deniz komandolarınca yapıldığını öne sürüyor.
Putin’le yakın ilişkiler
Trump, Putin’le sadece Ukrayna konusunu değil, Ortadoğu, enerji, yapay zeka, doların güçlenmesi gibi konuları da konuştuğunu söyledi.
Kremlin tarafından yapılan açıklamada da Ukrayna’nın yanı sıra, Ortadoğu barış süreci, İran’ın nükleer programı ve ABD-Rusya ekonomik ilişkilerinin konuşulduğu bildirildi.
Dahası, bu görüşmede Putin’in Trump’ı Moskova’ya davet ettiğini de yine Kremlin açıklamasından öğreniyoruz. Görüşmede liderden-lidere temasın devamına da karar verilmiş. Türkiye’nin de talip olduğu yüz yüze ilk görüşme Suudi Arabistan’da olacak gibi.
Trump-Putin görüşmesi NATO Savunma Bakanlarının 13 Şubat Brüksel toplantısından bir gün önce yapıldı ve deyim yerindeyse NATO’nun Avrupalı üyelerinin Ukrayna odaklı gündemini alt üst etti. Trump, Avrupa siyasetini sarsmaya en doğudan, Rusya’dan başladı.
Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’la -Suriye-PKK başta olmak üzere- sorunları konuşmaya sıranın ne zaman geleceği henüz belli değil.