Bir gün herkes ihtiyaç duyacak: ifade özgürlüğü üzerinde baskı artıyor

Sabah gazetesindeki bir haberi haberleştirdikleri için gözaltına alınan Birgün habercileri, soldan sağa Berkant Gülekin, Uğur Koç ve Yaşar Gökdemir. Basın ve ifade özgürlüğü üzerinde baskı artıyor. 

Radyo Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Başkanı Ebubekir Şahin’in 8 Şubat günü “X” hesabından yayınladığı mesaj Türkiye’de basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskının bir başka eşiğe geldiğini gösteriyordu. Şahin, özetle televizyonların hükümet açısından pembe haberler yapmasını istiyor, haber sunucularının da parti sözcüsü gibi konuşmaya devam ederlerse kanalların “en üst” dereceden cezalandırılacağını söylüyordu.

Şahin’in AK Parti etkisindeki kanalları kast etmediği açıktı. Çünkü o kanallarda neredeyse sadece pembe haberler, hükümetin başarısını öne çıkaran haberler vardı, muhalif siyasetçilere isim takmadan açık hakarete varan her şey serbestti ve hepimizin verdileriyle ayakta duran kamu yayıncısı TRT buna dahildi.

Ankara siyaset kulisindeki fısıltılara göre Şahin’in bu sert çıkışında, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın en gözde ve işlevsel bürokratlarından İletişim Başkanı Fahrettin Altun’un makamına özenmesinin ve 23 Şubat’taki AK Parti Büyük Kongresi öncesinde daha neler yapabileceğini göstermek istemesinin de payı olabilir. Böyleyse bile, bu açıklama ifade özgürlüğü bakımından fazlasıyla endişe verici.

Hemen ardından Birgün olayı

Şahin’in uyarısından birkaç saat sonra Birgün gazetesinde olanlar basın ve ifade özgürlüğü bakımından başka bir eşiğe geldiğimizin kanıtıydı. www.birgun.net Yayın Koordinatörleri Uğur Koç ve Berkant Gültekin ile Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Yaşar Gökdemir, ifade vermeleri için savcılığa çağırılmadan, evlerinden gözaltına alınmıştı. Üzerlerine atılı suçlama “Terörle Mücadelede Görev Almış Kişileri Hedef Gösterme” idi.

Bu maalesef ilk defa olmuyordu, daha önce de pek çok gazeteci benzer suçlamalarla evlerine gidilerek gözaltına alınmıştı.

İlk kez, gazetecilerin bir başka gazetede, AK Parti çizgisindeki Sabah gazetesinde yer alan bir haberi, oraya atıfta bulunarak yayınlamaları nedeniyle suçlanmalarıydı.

Sabah Gazetesi 6 Şubat’ta “Terörün korkulu rüyası Akın Gürlek’e ziyaret”  internet başlığıyla Yayın Koordinatörü Abdurrahman Şimşek’in, İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i makamında ziyaretiyle ilgili fotoğraflı bir haber yapmıştı.

 

Sabah gazetesinin, Yayın Koordinatörü Abdurrahman Şimşek’in (sağda) İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Akın Gürlek’i ziyaret ettiği haberinde kullandığı fotoğraf.

Gürlek son haftalarda Ekrem İmamoğlu ve Ümit Özdağ dahil muhalif siyasilere karşı açtığı ve siyaset yasağıyla sonuçlanabilecek tehdit ve hakaret davalarıyla öne çıkıyordu.

Birgün gazetecileri Sabah’ın haberini haberleştirdikleri için suçlanıyorlardı. Gazeteciler sorgulandıktan sonra serbest bırakıldı. (*)

Tesadüftür muhtemelen, değil mi?

Aynı saatlerde gazeteci Metin Cihan’ın “X” hesabına Türkiye’de erişim yasağı getirildi. Cihan, “Bluesky” hesabı üzerinden Twitter yasağının Türk hükümetinin talebi üzerine, İsrail ile ticaretin ilan edilen yasağa rağmen devam ettiğini haberleştirmesi nedeniyle getirildiğini öne sürdü.

Yine aynı saatlerde astrolog, Türkçesiyle söyleyelim, yıldız falcısı Hilal Saraç “X” hesabında Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP lideri Devlet Bahçeli’ye hakaret ettiği gerekçesiyle tutuklandı.

Hükümetin Cumhur İttifakı ortağı MHP’nin Genel Başkan Yardımcısı İsmail Özdemir’in 6 Şubat’ta bir “X” mesajında, CHP’nin ismini vermeden ama Halk TV’yi ismen anarak yolsuzluk soruşturması açılan belediyelerle para ilişkisi içindeki gazeteciler bulunduğu iddiasıyla soruşturma istemesini de hatırlamak gerekiyor. Özdemir’in bu mesajından bir iki saat önce ABD Başkanı Donald Trump da “solcu basın” diye nitelediği New York Times ve Politico’nun Biden yönetimiyle para ilişkisinin araştırılacağını söylemişti. Tesadüftür muhtemelen ama basın ve ifade özgürlüğü üzerindeki baskılar hem ulusal hem küresel düzeyde artıyor.

İfade özgürlüğü: turpun büyüğü yolda

Bu koşullar altında TBMM’de yasalaşmayı bekleyen iki çalışma içinde yer alan bazı maddeler, eğer düzeltilmezse ülkemizde basın ve ifade özgürlüğünü daha da daraltabilir.

Bunlardan biri, daha önce tepkiler üzerine iki kez geri çekilen ve yeniden görüşülecek “Etki ajanlığı yasası” olarak bilinen yasal düzenlemeler. Gazetecilik kuruluşları, geri çekilen teklifte, insan hakları ihlalleri ve toplumsal sorunlar üzerine yapılan haberlerin keyfî biçimde devletin iç veya dış çıkarlarına aykırı olarak değerlendirilebileceği eleştirisinde bulunmuştu.

Diğer de TBMM Milli Savunma Komisyonunda kabul edilip Genel Kurul’da onaylanması gereken Siber Güvenlik Kurumu yasası.

Bu yasal düzenlemenin içinde yer alan bazı unsurlarınsa basın ve ifade özgürlüğünü ihlal edici nitelikte olduğu öne sürülüyor. TBMM Adalet Komisyonunun CHP’li üyesi Süleyman Bülbül, yasa önerisindeki “Veri sızıntısı olmadığı halde veri sızıntısı yapılmış gibi içerik oluşturma eylemi” gibi bir suç oluşturmanın muğlaklığı ve Kurum başkanına mahkeme yetkisi verilmesine itiraz ediyor: “Bu yetki Orwell’in 1984 distopyasında yok.”

Not:

(*) 9 Şubat 2025, 17:45’te güncellendi.