Suudi Arabistan’dan sonra ikinci ziyaretini Türkiye’ye yapan Suriye Geçici Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ile öncelikleri büyük ölçüde örtüşüyor. Bunlar arasında ABD Başkanı Donald Trump ile görüşmesi öncesi “haritalar değişecek” diyen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da var.
Suriye’deki geçici yönetimin Cumhurbaşkanı Ahmed Şara’nın Ankara’da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ziyaret edeceği 4 Şubat günü İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu da ABD Başkanı Donald Trump’ın yeni dönemde Beyaz Saray’da ağırlayacağı ilk lider olarak Vaşington’da. Netanyahu eşsiz bir pervasızlık örneği vererek Trump’la Ortadoğu’ya yeni bir şekil vereceklerini söyledi: haritalar yeniden çizilecekmiş. Neye niyet neye kısmet.
Trump’da Netanyahu’yu beklerken İsrail’in Filistin yönetiminin bulunduğu Batı Şeria’yı ilhak etme niyeti sorulduğunda kötü bir benzetme yaptı. Masası Ortadoğu ise, İsrail ancak kalemi kadarcık yer kaplıyordu; “Bu iyi değil” dedi. Trump’ın bütün Filistinlileri Ürdün’e Mısır’a sürmekten söz ettiği de biliniyor.
Artık her şey aleni. Güç sahipleri artık kimseden çekinecekleri bir şey kalmadığı güveniyle en makyajsız, en gerçek halleriyle niyetlerini sergiliyor. Geçenlerde AK Parti TBMM Grup Başkanvekili Özlem Zengin’in hâkim ve savcı atamaları töreninde Konya hâkimi yeğeni Arif Dağhan’ı alenen Cumhurbaşkanı Erdoğan’a tanıtması bu eğilimin ülke ölçeğinde kayırmacılık örneği sayılabilir.
Trump-Netanyahu örneğindeyse yeni savaşlar, işgal ve ilhaktan söz ediyoruz.
Haritalar kansız değişmez
Bir önemli ayrıntı daha vereyim. Şara’nın Ankara, Netanyahu’nun Vaşington’da bulunduğu 4 Şubat günü Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeier’de 3 Şubat’taki Riyad temaslarını tamamlayıp Amman’da olacak. Bir sonraki durağı 5 Şubat’ta Ankara. Ağırlıkla Suriye, göç, göçmen sorunları konuşulacak. (Eurofighter alımı konusu Almanya tarafından açıklanan gündemde yoktu; hazır görüşüyorken açılıp açılmayacağını göreceğiz.) Almanya’da 23 Şubat’ta yapılacak kritik önemdeki seçimlerde Suriye ve Türkiye konuları göçmenler nedeniyle önemli bir etken.
ABD ve İsrail haritalar değişebilir tehdidinde bulunurken Türkiye de Almanya’da “haritalar değişmesin” cephesinde.
Bugünlerde İsrail haritasının Filistin’i ortada kaldıracak şekilde adım adım değiştiğine tanık oluyoruz. Adeta ABD ve İngiltere 1948’de başladıkları işi bitirmek istiyor. Netanyahu liderliğindeki dinci-ırkçı koalisyon ise gözünü şimdiden Lübnan ve Suriye’den sonra Ürdün’e doğru genişlemeye dikmiş durumda.
Öte yandan Ortadoğu’da haritalar, BM tarafından tanınan sınırlar bir kez değişmeye başlarsa, nerede duracağı belli olmaz; bundan yarar umanlar zararlı da çıkabilir.
Çünkü Ortadoğu’da haritalar kansız değişmez ama dengeler ve saflar anında değişebilir.
Şara ve yeni Suriye
Örneğin, terörist listeleri değişebilir.
Bundan iki ay önce bugünlerde hâlâ başına ABD tarafından 10 milyon dolar ödül konmuş, Muhammed el Golani adıyla aranan bir terörist sayılan Ahmed el Şara, bugün Beştepe’de Cumhurbaşkanı olarak karşılanacak. İki gün önce de Riyad’da öyle karşılanmıştı. Yarın bir gün Steinmeier, ya da Tump tarafından da öyle karşılanacak. 29 Ocak’ta geçici cumhurbaşkanı ilan edilmesinin ertesi günü Katar Emiri Şeyh Temim el Thani ziyaretine ilk giden devlet başkanı oldu.
Savaşın ve zaferin kendi hukukunu yaratmasının bir örneğini daha canlı yayında izliyoruz. Geçmişte şöyleydi, böyleydi diye ağıt yakmak siyaset değildir; “realpolitik” değişen koşulların tahlilini yaparak ileriye bakmayı gerektirir. Özellikle de haritalar bahsinde.
Şu anda Şara yönetiminin Suriye’yi bir an önce ayağa kaldırmasında Türkiye’nin de -belki bir ölçüde İsrail ve İran dışında- gerçekçi düşünebilen bütün ülkelerin de yararı ve çıkarı bulunuyor. Örneğin Suriye’nin konut, altyapı, fabrika inşaatları ve getireceği istihdamla yeniden ayağa kalkmasında Türkiye kadar Almanya’nın da çıkarı var; bu daha çok Suriyelinin ülkesine dönmesi demek olacak.
Ankara’da sıfırdan başlanmıyor
Yeni Suriye ile pek çok ülkenin ilişkisi Şara ile sıfırdan başlayacak.
Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı’nı yazarken Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’a, Türkiye’nin Suriye iç savaşına müdahil olmadan siyaset izlemesinin mümkün olup olmadığını sorduğumda “Göçmenler yine gelecekti, ama biz Suriye masasında olamayacaktık” demişti.
Türkiye ve az sayıda başka ülkenin ilişkisi sıfırdan değil, sıfırdan fazla bir yerden başlayacak. Beşar Esad gidip Şara, Şam’a girdikten sonra ilk gidenlerin -Türkiye’den kara yoluyla- Türk ve Katar gizli servis şefleri olması dahi bir şeyler anlatıyor.
Güvenlik bakımında Erdoğan ve Şara’nın öncelikleri örtüşüyor: haritalar değişsin istemiyorlar. Suriye’nin toprak birliği ve siyasi egemenliğinin yeniden inşası için PKK ve DEAŞ (IŞİD) bağlantılı gruplar tehdit olmaktan çıkmalı. Böyle durumlarda kimsenin istediği tam yerine gelmeyeceğine de hazır olmak gerekir. Ama Şara’nın beyanlarından ne PKK ve ABD güdümünde bir Kürt federasyonundan ne de SDG’nin istediği gibi -Abdülhamid’in Hamidiye Alaylarını andıran- görünüşte Şam’a bağlı bir Kürt ordusundan yana olduğunu anlaşılıyor.
Bu Ankara için olumlu.