Vicdan deyip beni güldürmeyin

Uğraş didin olmadı.

Bir katre vicdanı olan iktidar yanlısı bile sorumluluğu ve dolayısıyla suçu belediyeye yıkmaktan hicap duyunca yeni bir kavram yarattılar.

“Vicdani sorumluluk”

“Tamam haklıymışsınız belediyenin yasal sorumluluğu yokmuş, ne yapsak suçu belediyeye yıkamadık ama en azından vicdani sorumluluğu da yok mu?” demeye başladılar.

Belli ki, iktidar yeni bir suç modeli yaratmak istiyor.

Vicdani sorumluluktan bahsedenlerin son 22 sene içinde ne onlarca cana mal olan sorumsuzluk kaynaklı tren kazalarında, ne yüzlerce ölümle sonuçlanan maden facialarında, ne çoluk çocuğun canından olduğu tarikat yurdu yangınlarında, ne imar aflarından sonra meydana gelen depremlerde on binlerce can enkaz altında kaldığında vicdani sorumluluktan bahsettiklerini duymadık.

İktidar yancısı dandik iş insanlarının kestikleri kolonlardan dolayı yıkılan binalarda “vicdanları” suskun olanlar şimdi vicdandan bahsediyorlar.

Olur edelim.

Ama önce geçmişin vicdani hesaplaşmalarından söz edelim, o vicdansızlıkların hesabını soralım.

Var mısınız!

Ya da yiyor mu!

Neymiş, yanan otel Belediyeden rapor istemiş, beğenmeyince isteğini geri çekmiş ama o arada belediye binanın yangın riski taşıdığını tespit etmiş. Bunu Turizm Bakanlığına bildirmesi ya da suç duyuru yapması gerekirmiş.

Zannedersin Türkiye’de yaşamıyor bundan bahsedenler.

Belediye yargıya gitse savcı muhtemelen “Taraf değilsiniz, yetki alanınız dışında. Dava açamazsınız” diyerek takipsizlik verecekti.

Bakanlığa şikayet etse benzer bir yanıt alacak hatta görev tanımının dışına çıktığı için hedef yapılacak, ırkçı faşist başkan şimdi de turizmi baltalamaya çalışıyor diye şimdi vicdani sorumluluk diyenlere manşet attırılacaktı.

Büyük ihtimalle de turizmi zora düşürmek, gelir kaybına neden olmakla suçlanacak hatta belki de hakkında “halkı kin ve düşmanlığa tahrikten” dava açılacaktı.

Bu yüzden şimdi vicdani sorumluluktan bahsedenler önce bir kendi vicdanlarını yoklasınlar.

Yerde yatan madenci yakınına tekme atarken olmayan vicdanlar şimdi bize vicdan satmaya kalkışmasınlar.

Bu otelin sahibi yok mu!

Yanan otelle ilgili hiçbir yetkisi ve sorumluluğu olmayan belediye başkan yardımcısı gözaltında. 

Bundan 30 yıl önce otelin projesini çizen 70 küsur yaşındaki Pamir gözaltında. 

Ama olayın asıl sorumlusu olan Turizm Bakanlığından bir tek kişi bile gözaltında değil. 

Otele uygunluk raporu veren müfettişler gözaltında değil. 

Otelin büyütülme projesini onaylayan AKP’li belediye başkanı ve ekibinden hiç kimse gözaltında değil. 

Otele “sürdürülebilir turizm” onayı veren iktidara yakın şirketin ne ortakları ne de AKP’li patronları gözaltında. 

Ve hepsinden önemlisi, belediyenin tespit ettiği eksikleri bile bile oteli işleten ve eksikleri gidermemek için kafasına uygun, kendi gibi iktidar yandaşı bir şirketten uygunluk raporu alan otel sahibi ve yöneticileri ortalıkta geziyor, bırakın tutuklanmayı savcılığa bile çağırılmıyor. 

Çünkü iktidardan yanalar. 

İktidar ile yan yanaysan yangında onlarca kişiyi öldürsen bile sorumluluğun yok. 

Sonra “vicdani sorumluluk”.

Hadi canım siz de!

Siz kim vicdan kim. 

Vicdansızların yanına oturmuş, bize vicdan satıyorsunuz.

Vallahi çok kötü küfür ederim. 

Öyle böyle değil! 

Erdoğan’a kızıp Erdoğan olmak

Bolu Belediye Başkanı Tanju Özkan’ın suçu var mı!

Bence var!

Yangından bağımsız olarak bir suçu var.

Kuzenini belediye başkan yardımcısı yapmak.

Ve kendisine bu sorulduğu zaman “Cumhurbaşkanı damadını neden bakan yaptı ise ben de o yüzden dayımın oğlunu başkan yardımcısı yaptım” diye yanıt vermek.

Bu kabul edilebilir bir şey değil.

“Erdoğan yaptı, ben de yaparım” diye bir savunma olmaz.

Millet size Erdoğan’ın yaptıklarını yapmamanız için oy veriyor.

Aynı şeyleri yapacaksanız zaten bir Erdoğan var, ikincisine gerek yok.

Biz bunları yapmayacak siyasetçiler istiyoruz.

Erdoğan’ın içki içenini değil!

Kendileri için yanlış kapıyı açtılar

Sonuçta Ayşe Barım’ı gözaltına aldılar.

Rekabet suçundan gözaltına almak mümkün değildi.

İşadamlarına şantaj suçundan alamadılar çünkü ortada şikayetçi yoktu.

Paravan ilişki iddiasının suç olması zaten mümkün değildi.

Ama belli ki birileri Ayşe Barım’a bir suç bulunmasını istiyordu.

Buldular.

Gezi olaylarına destek vermek.

Belli ki “etki ajanlığı” yasası çıkarılıncaya kadar eldeki “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” şeklindeki ithama uygun görülmeyenlere “Gezi kalkışmasına destek vermek” gibi bir suç eklenecek.

“Üzerinden 11 sene geçmiş, yeni mi uyandınız!” sorusuna muhatap olacaklarını bile bile bunu yapmaları ise son derece cesurca.

Çünkü bilerek veya bilmeyerek bir içtihat oluşturuyor, yarın öbür gün kendilerinin de geçmesi çok olası bir kapı açıyorlar.

Gün gelip devran dönünce bu kapıdan kimler girer doğrusu merak ediyorum.

Amerikan oligarkların vaftiz töreni

Rusya, dünyaya rejim ihraç ediyor.

Dünya “oligark” kavramı ile Rusya sayesinde tanıştı.

Rusya’da rejimin çökmesi sonrası iktidar desteğiyle kamu kaynaklarına çöken bir grup, inanılmaz bir servete kavuştu ve bu servetin gücünü iktidarın emrine vererek yeni bir sınıf yarattılar.

Oligarklar.

Devlet tarafından kollanan bir azınlığın iktidarı anlamına gelen oligarşinin çürümüş devlet imkanlarıyla yaratılmış Rus tipiydi oligarklar.

Fazla güçlendiğini düşünüp devletin başındakine meydan okumaya kalkanlar hemen içeri atılıyor, var olmalarına neden olan hukuksuz düzen yok olmalarının da gerekçesi yapılıyordu.

Hodorkovski buna yelteneceklere ibret olsun diye Sibirya’ya sürülmüştü mesela.

Bu durum Türkiye’ye “5 müteahhit” olarak yansıdı.

Aslında sayıları beşten epey fazlaydı hatta en berbatları bu beşe dahil olmaktan özenle sakınıyordu kendilerini.

Rönesans, Bayburt gibileri mesela.

İktidarla birlikte hedefte idiler.

Bunu azgelişmişliğin, hukuksuzluğun, devletteki kokuşmuşluğun ürünü gibi görüyordu herkes.

Rusya kökenli bir virüstü.

Ama bu kadar bulaşıcı olacağını kimse tahmin etmiyordu.

Başkan Trump’ın yemin töreni, Rus oligarklardan sonra “Amerikan oligarkların” doğumunu müjdeler gibiydi.

Başkan’ın Taç Giyme Töreni, bir yandan da “Amerikan oligarkların vaftiz” törenine dönüştü.

Bunu Avrupa da takip ederse hiç şaşırmayacağım.

İlk etapta Fransa, sonra da İtalya buna en uygun ülkeler gibi duruyor.

Dünya kötü bir yere doğru savruluyor.

Trump 4 sene ile iktifa ederse durum yine de kurtarılabilir. Amerikan Anayasası’na göre başkanlar en fazla iki kez seçilebilir ama Trump gerekli değişikliği mümkün kılar ve 3. dönemi kabul ettirirse işimiz zor.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

İyiliği kötülükten hızlı yayabildiğimiz zaman.