Trump’tan dost, kurttan post olmaz

Öyle zamanlar olur ki ne olduğunu, ne yaptığını bilmeden herkes oradan oraya koşuşur. Türkiye bir süredir, içte ve dışta böyle bir görüntü veriyor. 

ABD, RUSYA, İRAN, HAMAS, İSRAİL

Gerileme dönemine giren ABD’nin başkanı Trump’ın, her cümlesi dünya için sorun yaratacak, kibir yüklü yemin töreni konuşması insana, “Senin gibi dostu olanın, düşmana gereksinimi olmaz” deyişini anımsatıyor.  

Putin, kimsenin akıl erdiremediği bir şekilde ve hızla, tekrar dönebilmek için uzun yıllar fırsat kolladığı Ortadoğu’daki köprübaşı Suriye’yi hiç direnmeden kaybetti. 

Hamas, amacı hâlâ anlaşılamayan 7 Ekim saldırısı ile on binlerce Filistinlinin katledilmesine yol açtıktan sonra elindeki son rehineleri de serbest bırakıp ateşkesi kabul etti. Hamas saldırısından, Batı âleminin sessizce onayladığı bir soykırımı, ateşkesin yürürlüğe gireceği son saate kadar kadınları, çocukları öldürerek sürdüren İsrail kazançlı çıktı. 

İran yıllardır adım adım eriştiği güçlü konumunu, Türkiye’yi de sorumlu tutarak bir anda kaybetmesini takiben, iki Türkiye mağduru ülke lideri Putin ile Pezeşkiyan’ın, uzun süreli bir stratejik ortaklık anlaşması imzaladıkları açıklandı.  

UKRAYNA, KUZEY-GÜNEY KORE

ABD’nin kışkırttığı Rusya ile ABD adına vekâlet savaşına giren Ukrayna şimdi ortada bırakılma endişesi yaşıyor. Ama örneğin İngiltere, Ukrayna ile uzun vadeli savunma ve destek anlaşması yapıyor. Üstelik Trump ile Putin Ukrayna konusunda anlaştıysa, varılan anlaşmaya boyun eğeceğini bilerek.

Kuzey Kore ile kötü ilişkilerini yoluna sokmaya başlayan Güney Kore’nin cumhurbaşkanı, ABD’nin teşviki ile hukuksuz bir sıkıyönetim ilan etmeye kalkıyor ve görevden alınmakla kalmayıp tutuklanıyor.

YENİ DÜNYA VE ÇİN

Çin, sessiz sedasız, ABD’nin altını oyan ekonomik ve ticari projeleri ve Şanghay İşbirliği Örgütü, BRICS gibi ortaklıkları yaşama geçirerek dünyanın başat gücü olma yolunda ilerliyor. Arktik Okyanusu geçişi gibi adımlarla, ABD’yi Grönland’a yönelterek NATO müttefiklerini çatıştırmanın kapısını aralıyor. 

TÜRKİYE NEREYE?

23 yıllık Erdoğan/AKP iktidarı devletin kurumlarını çökerttiği için geleceğin bu bilinmezliği karşısında artık doğru yolu gösterecek bir kurum da yok. Ülke tam bir kargaşa içinde. Türkiye yönetilmiyor. Fırtınada ve tehlikeli sularda, dümeni kilitlenmiş gemi gibi oradan oraya savruluyor. 

Terörden, terörü dış güçlerin desteklediğinden yakınırken Erdoğan’ın imzası ile terör örgütü olarak tescil edilmiş ve Astana-Soçi anlaşmaları gereği, denetim altına almakla yükümlü olduğu HTŞ ile işbirliği yapıp, ABD planını uygulayarak Esad’ı deviriyor. İran gibi Rusya’yı da Türkiye’yi sorumlu tutmaya iten bu girişimini övünme nedeni yapıyor. 

SDG içindeki yabancı teröristlerin Suriye’yi terk etmesini isterken kurduğu, eğittiği ve donattığı Suriye Milli Ordusu’nun, Suriye ordusunun ve yönetiminin içine alınmasını istiyor. 13 yıl önce Esad’a, Müslüman Kardeşler’i hükümete ve meclise almasını önerdiği gibi. Erdoğan yönetiminin bu tutumu Batı’da ve Ortadoğu’da, daha ilk günden, Türkiye’nin Suriye’nin geleceğinin dışında bırakılması için önlemler alınmasına yol açıyor. Durum bu iken Dışişleri Bakanı Fidan’ın, Ukrayna sorununun çözümünde rol alabileceklerini söylemesi doğrusu pek anlamlı gözükmüyor.

TÜRKİYE’Yİ ÇEVRELEME ADIMLARI 

Biden’ın giderayak, bir süredir her yıl yenilediği, GKRY’ye silah ambargosunu gevşetme kararını bu kez tümüyle kaldırması ve GKRY’nin ABD’den ucuz silah almasına kapıyı açması; GKRY ile hem güvenlik hem Ortadoğu ve gaz-petrol boru hatları bağlantılı yeni bir ortaklık içine girmesini, Türkiye dikkatle değerlendirmelidir. ABD’nin Yunanistan’la, Dedeağaç’tan başlayan, 12 adaların askerileştirilmesi üzerinden Rodos’a kadar uzanan, Türkiye’yi çevreleme adımları ile Doğu Akdeniz’de, Yunanistan-Fransa-ABD-Mısır işbirliği girişimleri de bu çerçevede düşünülmelidir.     

ÇIKIŞ YOLU

Erdoğan iktidarının, dünyada ama özellikle Türkiye’nin etrafında, yaşamsal çıkarlarımızı çok yakından ilgilendiren bu gelişmeleri doğru değerlendiremezken gücünü, etkisini abartarak öne çıkmaya çalışması, sorunları ağırlaştırıyor. Buna, ülkenin içine düşürüldüğü ekonomik çıkmaz ve içte her geçen gün güç kaybeden Erdoğan’ın iktidarı yitirmemek için giderek sertleşen tutumu da eklendiğinde, Türkiye için tek çıkar yolun, demokratik, laik, sosyal hukuk devletine ve parlamenter sisteme; Atatürk döneminde belirlenmiş ve 80 yıl doğruluğunu kanıtlamış dış politikaya dönmek olduğu görülüyor.