ABD’de iş başı yapan başkanların görev süreleri içinde Türkiye’den (geçmişte) başbakan ya da cumhurbaşkanı düzeyinde konuklarını Beyaz Saray’da ağırlamaları, özellikle 1980’li yıllarla birlikte Türk-ABD ilişkilerinde bir teamüldü.
Ağırlamanın en üst düzeyde sergilendiği devlet ziyaretlerinden, kısa süreli çalışma ziyaretlerine kadar değişebilen farklı programlar ve protokol dereceleri uygulanagelmiştir bu görüşmelerde.
Beyaz Saray buluşmalarının önemi, Türkiye-ABD ilişkilerinin -ne kadar sorunlar olsa da- yolunda gittiğini, iki tarafın da bu bağlara değer verdiğini vurgulayan simgesel bir yönünün bulunmasıdır.
Tabii, dünyanın en güçlü ülkesinin başkentinde en önemli kararların alındığı Beyaz Saray’ı ziyaret etmek, her seferinde Türk liderlerin de önemsediği bir siyasi temas olmuştur; hem Türk kamuoyuna hem de uluslararası camiaya verdiği mesajlar bakımından...
Demokrat Biden’dan önceki Cumhuriyetçi Donald Trump, daha da öncekiler Demokrat Barack Obama, Cumhuriyetçi George W. Bush, Demokrat Bill Clinton, Cumhuriyetçi (baba) George Bush, Cumhuriyetçi Ronald Reagan’ın başkanlık dönemlerinde bu gelenek hep karşımıza çıkıyor.
Hatta 1989-92 yılları arasında görev yapan George Bush, kendi döneminde hem Cumhurbaşkanı Turgut Özal hem de Başbakan Süleyman Demirel’i kabul etmiştir; ikisi arasında bir dengeyi tutturabilmek için...
Joe Biden, başkanlığı döneminde bu yerleşmiş geleneğin istisnası olmuştur.
9 MAYIS İÇİN DAVET GELMİŞTİ
Geleneğin bozulmasının nedenlerine gelince...
Birinci neden, Biden’ın başkanlığının özellikle başlangıcında zaten Türkiye’ye ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a belli bir mesafede durmayı tercih etmesiyle ilgili olmalıdır.
İkinci neden olarak iki ülke arasındaki sorunların ağırlığı gösterilebilir. Geriye dönüp geçen dönemde Türkiye-ABD ilişkilerini kaplayan sorunların yarattığı sıkıntılı tabloya baktığımızda, gerçekleşecek bir Beyaz Saray görüşmesinin zaten tarafların -çözümü iki buçuk yıl alan F/16 dosyası hariç- olumlu sonuçlar açıklamalarına, daha doğrusu bir başarı anlatısına izin vermeyeceğini söyleyebiliriz.
Ancak bu tabloya karşılık, sonunda geçen yıl Beyaz Saray’a bir ziyaret kapısı pekala açılmış, gelgelelim bu davet de sonuçsuz kalmıştır...
Türkiye’nin geçen yıl ocak ayında İsveç’in NATO’ya üyeliğine dönük vetosunu kaldırması, şubat ayında da Biden yönetiminin Türkiye’nin F-16 talebini Kongre’den itirazla karşılaşmadan geçirmesiyle birlikte ilişkilerde kısmen olumlu bir atmosfer belirmiştir. Tam bu sırada Cumhurbaşkanı Erdoğan’a, geçen mayıs ayı başında Beyaz Saray’ı ziyareti için Biden’dan davet gelmiştir.
ABD tarafı bu ziyaret için 9 Mayıs 2024 tarihini telaffuz etmiştir. Gelgelelim, geçen nisan ayı sonunda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Washington D.C.’ye gitmekten vazgeçmesi üzerine bu ziyaret gündemden çıkmıştır.
ERDOĞAN ABD’YE NEDEN GİTMEDİ?
Erdoğan neden vazgeçmiştir?
Bu konuda yapılan tek resmi açıklama, Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü’nün 27 Nisan tarihinde “Cumhurbaşkanımızın 9 Mayıs günü ABD’ye yapması planlanan ziyaret, programların uyuşmaması nedeniyle her iki taraf için uygun olacak ileri bir tarihe ertelenmiştir” şeklindeki sözleridir.
O dönemde basında yapılan spekülasyonlarda dile getirilen bir görüşe göre, Erdoğan ziyaret sırasında kendisine uygulanacak protokol düzeyini yetersiz bulduğu için ABD’ye gitmekten vazgeçmiştir.
Bir diğer görüş, bu kararın İsrail’in Gazze’deki soykırımı devam ederken Biden yönetiminin bu ülkeye 26 milyar dolar tutarında bir askeri yardım paketini onaylamasının Ankara’da yol açtığı rahatsızlıkla ilgilidir.
Buna göre, Erdoğan Gazze konusunda sergilediği kuvvetli tutum açısından böyle bir dönemde Washington’da Biden’la aynı fotoğraf karesinde yer almak istememiştir. O dönemde Erdoğan’ın, İsrail’e verdiği destek nedeniyle Bidenyönetimini sert ifadelerle eleştirdiği de hatırlanmalıdır.
‘UYGUN TARİH’ HİÇ OLMADI
İlginç olan bir husus, Erdoğan’ın daha sonra 11 Temmuz 2024 tarihinde Washington’da yapılan NATO zirvesine katılmasına karşılık, bu toplantı sırasında ayak üstü karşılaştıklarında el sıkışmaları dışında ikili bir görüşmenin gerçekleşmemiş olmasıdır.
İki lider, ardından Brezilya’da 20 Kasım 2024 tarihlerinde düzenlenen G-20 zirvesine katılmış, ancak burada da yine ayak üstü el sıkışmaları dışında bir görüşme olmamıştır.
G-20 zirvesi ABD’de 5 Kasım tarihinde yapılan başkanlık seçimini Cumhuriyetçi Donald Trump’ın kazanmasının iki hafta sonrasına rastlıyordu. O noktada ABD’de iktidar zaten Cumhuriyetçilere geçmiş bulunuyordu.
Bu durumda kayıtlara göre, Erdoğan ile Biden arasında en son yüz yüze görüşme bundan bir buçuk yıl önce 11 Temmuz 2023 tarihinde Vilnius’taki NATO zirvesi sırasında gerçekleşmiştir.
Buraya kadar aktardığımız tablo, liderler düzeyindeki ilişkinin Biden döneminin başlangıcında olduğu gibi final döneminde de mesafeli bir atmosferde geçtiğini ve sonuçlandığını göstermek bakımından fikir vericidir.
LLOYD AUSTIN FAKTÖRÜ
Biden dönemini değerlendirirken bir noktanın daha altını çizmek gerekiyor. Dört yıl süren bu dönemde her şeye rağmen iki ülkenin dışişleri bakanlıkları arasındaki kanallar büyük ölçüde açık olmuştur.
İki ülkenin savunma bakanlıkları arasındaki kanalların da işlemesine karşılık yine de göreceli olarak kurumsal düzeyde daha mesafeli bir havanın hâkim olduğu belirtilebilir.
Bunun bir nedeni, ABD yönetimi içinde Savunma Bakanlığı’nın Suriye’de PKK’nın bu ülkedeki uzantısı YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’ne (SDG) verdiği kuvvetli destekle ilgilidir.
Bu desteğin sahadaki en önemli temsilcisi, ABD’nin Ortadoğu’dan, bu çerçevede Suriye’den de sorumlu olan Merkez Komutanlığı’dır. (Central Command/CENTCOM)
ABD 2015 yılında YPG’yi kendisine Suriye’deki askeri müttefiki olarak seçerken, burada belirleyici rol oynayan aktörlerden biri 2013 -2016 yılları arasında CENTCOM Komutanı konumunda görev yapmış olan orgeneral Lloyd Austin’di.
Biden başkanlığı seçildiğinde savunma bakanlığının başına getirdiği kişi ise Suriye’de bu ittifakı hayata geçiren komutan Lloyd Austin’den başkası değildi. Ve geçen dört yıl boyunca Austin’in liderliğindeki Pentagon YPG’ye dönük politikasını en ufak bir sapma olmaksızın uygulamıştır.
BIDEN DEMOKRASİ GÜNDEMİNİ BIRAKTI
İlişkilerin Biden dönemindeki seyri değerlendirirken son bir noktaya daha değinelim. Biden yönetimi dört yıl önce yola koyulurken, Türkiye’de demokrasi, insan hakları gibi sorunlu gördüğü alanları da ilişkilerin gündemine getireceği yolunda bir dizi açıklamada bulunmuştu.
ABD Dışişleri Bakanlığı Siyasi İşler Müsteşarı Victoria Nuland’ın 2021 temmuz ayında Kongre’deki beyanları bu çerçevede örnek gösterilebilir. Nuland,Türkiye’de insan hakları, ifade özgürlüğü ve yargı bağımsızlığı gibi meseleleri Türk hükümeti ile “ele almaya devam edeceklerini” belirtmiştir.
Ancak yönetimin beyanlarının dört yıl içindeki seyrine bakıldığında, bu konuların sonraki dönemde Biden kadrolarının Türkiye gündeminden büyük ölçüde çıktığı söylenebilir.
Böylelikle, Biden döneminde ikili ilişkilerin seyrini değerlendirdiğimiz seri de son bulmuş olmaktadır.