Görünüşte özelikle kuzey bölgesinde sahada Suriye Milli Ordusu (SMO) ile Suriye Demokratik Güçleri (SDG) çatışıyor ama ilkinin arkasında Türkiye, ikinci grubun arkasında ise ABD’nin durduğunu hesaba kattığımızda, yaşanan durumu aslında iki NATO müttefikinin bilek güreşi olarak görmek hata olmaz.
Sahada karşı karşıya gelen aktörlerin sıkça askeri güce de başvurdukları buradaki çekişme, temelinde, Esad sonrası dönemde Fırat’ın doğusuna uzanan ve ülkenin topraklarının yaklaşık üçte birine denk gelen ABD’nin gözetimindeki geniş coğrafyanın akıbetini konu alıyor.
Bu bölge, 2015-2016 sonrası dönemde ABD’nin himayesi altında, PKK’nın Suriye’deki uzantısı YPG/PYD’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) kontrolünde bulunuyor.
Fırat’ın doğusuna dağılmış bulunan ve sayıları 800-900 aralığında tahmin edilen ABD askerlerinin varlığı, burada YPG/SDG’ye oldukça güvenli bir koruma şemsiyesi sağlıyor. Bu bölgenin hava sahasının kontrolü de ABD’nin elinde.
Türkiye, yeni dönemde ABD’den PKK’nın uzantısı olduğu gerekçesiyle YPG/SDG’nin tasfiyesini bir kez daha talep ederken, Ankara’nın desteklediği Suriye Milli Ordusu (eski adıyla ÖSO) da sahada giriştiği askeri hamlelerle YPG’yi geriletmeye çalışıyor.
YPG/SDG FIRAT’IN BATISINI TERK ETTİ
SDG, Suriye’deki iktidar değişikliğinden iki önemli kayıpla çıkmış durumda. Öncesinde, Fırat’ın batısındaki coğrafyada YPG’nin sahada varlık gösterebildiği iki alan söz konusuydu. Bunlardan birincisi Halep’in hemen kuzeyindeki Tel Rifat ve doğusundaki Münbiç yerleşimleriydi.
Heyet Tahrir eş Şam (HTŞ) unsurları 27 Kasım’da Esad rejimine karşı başladıkları harekâtta Halep’i aldıktan sonra Şam’a, güneye doğru ilerlerken, Türkiye’nin desteğindeki SMO da Tel Rifat ve Münbiç’e doğru harekete geçince, YPG her iki bölgeyi de terk etmek durumunda kaldı. Böylelikle, YPG’nin Fırat’ın batısındaki varlığı Halep şehrinin kuzeyindeki küçük bir cep dışında büyük ölçüde sona ermiş oldu.
KOBANİ’DEKİ ÜSTE RUS BAYRAĞI YERİNE ABD BAYRAĞI
Fırat’ın batısındaki güç dengesinin YPG’nin tasfiyesiyle köklü bir şekilde değişmesinden sonra Suriye’nin kuzeyi ve doğusundaki gerilim, eski rejim/yeni iktidar (HTŞ) bölgesi ile YPG/SDG bölgesini birbirinden ayıran sınır hattını çizen Fırat Nehri ve civarına kaydı.
Bu bölge üzerinde birinci basınç alanı olarak YPG’nin de askeri varlık gösterdiği Kobani/Ayn el Arab şehri öne çıkıyor. Bu şehir, Fırat’ın Suriye topraklarına girdiği Karkamış’tan TSK kontrolündeki Barış Pınarı Harekât Bölgesi arasında uzanan 80 kilometrelik sınır hattının ortasında bulunuyor.
Bu hattın sorumluluğu Türkiye ile Rusya arasında 22 Ekim 2019 tarihinde imzalanan Soçi Mutabakatı ile Rusya’nın kontrolüne geçmiş, Rusya YPG’yi ve örgütün ağır silahlarını bu bölgeden sınırın 30 kilometre dışına çıkarma taahhüdünü üstlenmişti. Ancak geçen dönemde Rusya’nın taahhüdüne rağmen YPG bu bölgede varlığını sürdürdü.
Suriye’de meydana gelen iktidar değişikliği üzerine Rusya ülkenin dört bir tarafına dağılmış askeri birliklerini sahadan çekmeye ve batıda Lazkiye’ye bitişik Hmeyhim üssünde toplamaya başlayınca, geçen hafta Kobani’de bulunan askeri tesisini de boşalttı.
Rusların Kobani’deki üslerinden çekilmesi son zamanların en ilginç ve sürpriz stratejik hamlelerinden birini beraberinde getirdi. Rusların boşalttığı üsse geçen hafta sonunda ABD askerleri geldi. İnen Rus bayrağının yerine ABD bayrağı çekildi.
ABD ASKERLERİ KOBANİ’DE DEVRİYE ATIYOR
Bir bu kadar önemli olan, ABD askeri konvoylarının da belli aralıklarla bayraklarını çekip Kobani çevresinde devriyeye çıkmaları. Keza ABD savaş uçakları da zaman zaman keşif uçuşları yapıyor Kobani bölgesi üzerinde.
ABD’nin Kobani’de bu şekilde kuvvetli bir görünürlük sergilemesi, büyük ölçüde SMO’nun bu bölgeye dönük bir hareketini caydırmaya dönük bir hamle olarak görülüyor. Bu yönüyle SMO’yu himaye eden Ankara’ya da verilen bir mesaj niteliği taşıyor.
Burada dikkat çekici bir nokta daha var. O da, Rusların aynı zamanda Barış Pınarı Harekât Bölgesi’nin güneybatı sınır ucuna hemen bitişik olan Ayn İsa’daki askeri üssü de terk etmiş olmaları. 2019 öncesinde burası bir ABD üssüydü ve Amerikalılar TSK’nın Barış Pınarı Harekâtı nedeniyle burayı boşaltıp güneye çekilince, boşalan tesise Rus askerleri girmişti.
Rusların da çekilmesinden sonra üsse bu aşamada kimsenin girmediği anlaşılıyor.
BLINKEN’DAN ÖNCE ATEŞKES
SMO birliklerinin Münbiç’i almalarından sonra geçen haftanın ikinci yarısında Fırat havzası üzerindeki Teşrin barajına gelmeleri ve burada SMO ile YPG arasında çıkan çatışmalar da ikinci bir basınç alanını yarattı.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın geçen perşembe akşamı Ankara’ya ayak basmasından kısa bir süre önce geçici bir ateşkes anlaşmasına varıldı.
Gelgelelim ateşkes anlaşmasının bu hafta başında pazartesiyi salıya (dün) bağlayan gece yarısı sona ermesiyle birlikte SMO ile YPG arasında karşılıklı çatışmalar yeniden başladı.
YPG, RAKKA’DA FIRAT’IN BATISINA YAYILDI
Şimdi biraz daha güneye Rakka’ya doğru inelim. Rakka şehir merkezi Fırat’ın doğu kıyısında olduğu için zaten YPG bölgesindeydi. Ancak burada da Arap aşiretleri arasında YPG’nin varlığına karşı itirazların yükselmeye başlaması, protesto gösterilerinin düzenlenmesi birbiri ardına bazı ölüm vakalarının da yaşandığı olaylara neden oldu.
Ayrıca, son iki hafta içinde göze çarpan bir olay, YPG’nin eskiden Rakka civarında Fırat’ın batısında çok küçük bir alan tutarken bu kez bu alanı bir hayli genişleten bir şekilde sahaya yayılmasıydı. Rejim unsurlarının çekilmesinden yararlanan YPG, (haritada taranmış alandan görüleceği gibi) Rakka şehrinin karşısında derinliği 10 km ile 60 km arasında değişen 160 km uzunluğunda bir bölgeyi kontrolüne aldı. Halep-Rakka bağlantısı açısından önem taşıyan bu bölge, geçmişte rejimin kontrolündeydi.
Sonuçta Münbiç ve Tel Rifat’ta alan kaybeden YPG, Rakka’nın güneyinde eski rejim-yeni HTŞ bölgesine geçerek daha da büyük bir alanı tutmuş oldu.
DEYRİZOR’DA ABD FIRAT ÜSTÜNDEKİ KÖPRÜYÜ BOMBALADI
Sahadaki hareketlerden izlenebildiği kadarıyla, dördüncü bir basınç alanı biraz daha aşağıda yine Fırat üzerindeki Deyrizor bölgesinde yaşanıyor. Deyrizor şehir merkezi Fırat’ın batı kıyısında Esad rejiminin kontrolünde, nehrin karşı kıyısı ise YPG’deydi.
Deyrizor son iki haftadır sert çekişmelere ve ayrıca yine Arap aşiretlerinin YPG’ye karşı protestolarına sahne oluyor. Rejim unsurları Esad’ın ayrılmasından önce Deyrizor şehir merkezini boşaltınca, YPG unsurları bu boşluğu görerek nehrin karşı kıyısına geçip eski rejim bölgesine yerleştiler. Ancak daha sonra gelen HTŞ unsurları YPG’yi püskürterek yeniden nehrin karşı tarafına itti.
Nehir cephesinde bu çekişmeler yaşanırken sahadaki dikkat çekici bir olay geçen cuma günü bir ABD savaş uçağının Deyrizor’a gelerek havadan şehrin iki kıyısını bağlayan Hatla köprüsünü vurması oldu. ABD’nin böylelikle HTŞ unsurlarının Fırat nehrini geçip YPG bölgesine ulaşabilmesini önlediği anlaşılıyor.
FIRAT ÜZERİNDE YÜKSEK BASINÇ BİRİKİYOR
SMO/HTŞ ile YPG arasında bu gerilimler yaşanırken zaman zaman Türkiye’nin de özellikle Fırat’ın kuzey bölgesinde çatışmalara müdahil olduğu gözleniyor. Geçenlerde Türkiye’nin sınırın 90 kilometre kadar güneyindeki Rakka’da bir YPG hedefine dönük SİHA operasyonu düzenlemesi bu çerçevede gösterilebilir. Ayrıca, SMO ile YPG/SDG arasındaki çatışmalar sırasında yakın konumda bulunan TSK birlikleri de belli aralıklarla topçu ateşiyle destek veriyor SMO unsurlarına.
Buraya kadar aktardığım bilgilerin büyük bir bölümünü açık kaynaklardan, bu arada sahadaki durumu sürekli güncelleyerek harita üzerinde gösteren “syria.liveumap.com” adresindeki veri portalından yararlanarak çok özet bir şekilde derledim.
Bütün bu hadiseler Fırat Nehri’nin kuzeyden güneye doğru şimdiden tehlikeli bir yüksek gerilim bölgesine dönüşmüş olduğunu gösteriyor.
Ülkenin batısında geçiş döneminin sancıları yaşanırken, Fırat nehrinin doğusunda kalan bölgenin Suriye’nin geleceğinde ne şekilde yer alacağı ve YPG terör tehditinin nasıl ortadan kaldırılacağı sorularının yol açtığı büyük bir mücadeleye tanıklık ediyoruz. Bu mücadele, Türkiye ile ABD ve onların temsilcileri arasında yaşanıyor
Gözlediğimiz kadarıyla, Fırat üzerinde yüksek bir basınç birikiyor.