Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Esad rejiminin yıkılmasının hemen ertesinde NTV’de, 13 yıldır izlenen ve her adımın Erdoğan’ın belirlediği strateji çerçevesinde atıldığı Suriye politikasının başarısını, Türkiye’nin son gelişmelerde başat rol oynadığını anlattı. “Her şeyi anlatamam” dese de monşerler satır aralarını okuyarak muhatabın söylemediği ancak söylemek istediğini anlarlar.
RUSYA VE İRAN’I DURDURDUK
Fidan, Türkiye’nin son Doha toplantısında Rusya ve İran’ın, Esad’ı askeri harekâtla desteklemekten vazgeçirdiğini; bölge ülkelerinin de Esad lehine müdahalesini önlediğini söyledi. Böylece Türkiye’nin, ABD’nin desteklediği YPG/PYD’ye karşı kendisine destek olan iki Astana müttefiki ile yollarını ayırdığını, onların çıkarlarına da zarar verdiğini açıklamış oldu. Bu tutum değişikliğinin, Türkiye’nin Rusya, İran ve bölge ülkeleri ile gelecekteki ilişkilerinde yansımaları olması beklenmelidir.
HTŞ SURİYE HALKI MI?
Erdoğan gibi Fidan da, Baas rejimini Suriye halkının sonlandırdığını vurguladı. YPG/PYD yöneticilerinden Salih Müslim’in, 17 farklı gruptan oluştuğunu anlattığı, Taliban/IŞİD kaynaklı HTŞ’nin Suriye halkı olduğu çok tartışmalıdır.
Fidan, hiçbir ülkenin HTŞ’yi Türkiye kadar tanımadığını, Türkiye’nin yıllardır HTŞ’nin arkasında durduğunu ifade ederken bir yandan da “HTŞ bizden bağımsızdır” diyor ve Türkiye’nin HTŞ’yi hâlâ terör örgütü olarak tanıdığını bilmezden geliyordu. Terörün olmadığı, azınlıkların kötü muamele görmediği bir Suriye istediklerini vurgularken yamalı bohça bir terör örgütünün, böyle bir yönetimi nasıl kuracağına ise değinmiyor.
BATI DA BÖLGE DE ENDİŞELİ
Bakan, Batılı olsun, bölge ülkeleri olsun, HTŞ’nin radikal İslami bir yönetim kurma olasılığından endişe duyduklarını, onların endişelerinin HTŞ’ye iletildiğini anlatıyor. Ancak Türkiye’nin böyle bir endişesi olup olmadığına değinmiyor. Bu tutum, Türkiye’nin bu olasılıktan rahatsızlık duymayacağı hatta bazı söylemleri ve örneğin MİT Başkanı Kalın’ın Emevi Camisi’nde namaz kılması gibi eylemleri ile destekleyebileceği izlenimini vermesi nedeniyle ileride sorun yaratabilir.
Fidan, Suriye’de HTŞ harekâtının başladığı andan itibaren dünya basınında Türkiye’ye yakıştırılmak istenen, iktidar yanlısı basının daha da güçlendirdiği, “terörle, teröristlerle işbirliği yapan ülke” imajını önemsemediği izlenimini veriyor.
İSRAİL
Bakan, İsrail’in Golan’ın kuzeyini de işgal edip Şam’a yaklaşmasına, “artık HTŞ yani Suriye halkına ait olan” askeri varlıklarına saldırılar düzenlemesine karşı İsrail’i uyardıklarını söylüyor. Ancak İsrailli mevkidaşının, “Ortadoğu’daki Kürtler bizim müttefikimizdir” sözlerine bir tepki göstermediği anlaşılıyor. Esad rejiminin yıkılmasını neredeyse tek başına Türkiye’nin -Erdoğan’ın- gerçekleştirdiğini söylerken İsrail’e bu işgal ve saldırı fırsatını ve cesaretini Türkiye’nin verdiğini itiraf ettiğini aklına getirmiyor.
İsrail’in elini güçlendirmenin Mısır, Ürdün, Lübnan ve tüm Arap ülkelerinin ve Filistin’in endişelerini artıracağını, bunun, hele Erdoğan-AKP’nin yeni Osmanlıcılık, Müslüman Kardeşler önderliği hevesleri nedeniyle bu ülkelerde sıkıntı yaratacağını, Türkiye’den duydukları kuşkunun artacağını düşünmüyor.
YPG/PYD VE ABD
Fidan, Türkiye ve ABD’nin, YPG/PYD/PKK konusunda başta zıt tutumlarda olduklarını, Türkiye’nin bugün de aynı noktada durduğunu söylüyor. Terör örgütü YPG/PYD’nin yok edilmesi; Batılı ülkelerin, IŞİD ile mücadele kisvesi altında Suriye’ye gönderdikleri cihatçılarını alıp götürmeleri gerektiğine işaret ediyor. Bu örgütteki Suriyeli teröristlerin de ülke dışına çıkarılmasını bekliyor ama Batı’dan ve başka ülkelerden gelen bu teröristlerin Türkiye üzerinden Suriye’ye geçtiklerini, hatta bazılarının, iade taleplerine karşın iade edilmediğini, bunun da iktidarları döneminde olduğunu unutmuşa benziyor.
Bakan, Türkiye’nin desteklediği SMO’nun YPG/PYD’ye baskısının artması üzerine apar topar Türkiye’ye gelen ABD Dışişleri Bakanı Blinken’ın, ABD’nin YPG/PYD ve yıllardır haritasını bile çizdikleri, Ortadoğu’da bir Kürt devleti kurma planlarında bir değişiklik olup olmadığı konusunda ne dediğini söylemiyor. Acaba Blinken’a bu soruyu sormamış olabilir mi?
Korkarım iç politika gereksinimleri, Fidan’ın olup biteni doğru görmesini, görse de doğru anlatmasını engelliyor.
Türkiye’nin işi zor.