Bu haftanın önemli görüşmesi, akademisyen-yazar Dr. Ufuk Uras’ın sürpriz ziyaretleriydi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, DEM Parti Eş Başkanı Tuncer Bakırhan ve yerine kayyum atanan Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk ile görüştü. Bahçeli’nin “Öcalan çıkışının arkasında ne var?”, “Bu çağrı devlet aklının bir tezahürü mü, Cumhur İttifakı’nda bu çıkış konusunda ortak bir vizyon var mı?” gibi sorulara MHP liderinin cevapları merak konusuydu.
Uras’a görüşmede konuşulanları sordum. Bana kalırsa en önemlisi, Bahçeli’nin Uras’a Erdoğan ile görüşmesini aktardığı kısımdı. Uras, Bahçeli’nin şöyle dediğini anlatıyor:
“Erdoğan bana, ‘Bu meseleyi küresel güçler üzerinden değil, içeride, baş başa çözelim’ dedi. ‘Peki bu nasıl olacak’ diye kendime sordum, DEM grubuna gittim el sıktım.’’
Uras bunları aktardıktan sonra kendi yorumunu ekledi:
‘‘Bu ülkede toprağı, kökü olan bitkileriz. Biz kendi kaderimizi, niye başkalarının gözetiminde inşa edelim ki, bu birbirimize güvenmediğimiz anlamına gelir. Bir devlet aklı varsa, ki var, hayat bize geçmiş deneyimlerle (Oslo görüşmelerini kastederek) bir yere varılmadığını gösterdi.’’
Bu sözlerden yola çıkarak anlıyoruz ki, yeni bir süreç başlayacaksa, Oslo gibi yabancı aktörlerin devrede olduğu bir süreç olmayacak.
Emre Taner’in fikrine dönüş
“Baş başa çözelim” sözlerini duyunca hafızamız canlandı, zira biz bu sözleri geçmişte eski MİT Müsteşarı Emre Taner’den işitmiştik. Taner “çözüm sürecinin” işaret fişeğini, 2007’de teşkilatın 80’inci yıldönümünde ateşlemiş, küresel ve bölgesel risklere işaret etmiş, “Türkiye gerek stratejik gerekse jeopolitik önemi nedeniyle ‘bekle-gör-tavır al’ taktiğiyle sınırlama lüksüne sahip değildir” demişti. Nitekim bundan 10 yıl sonra söylediği de şuydu:
“Biz Oslo sürecine yabancılar Kürt meselesini oyuncak yapmasın diye girdik. Ne kadar yabancı servis varsa hepsi PKK’yla iç içe, istedikleri gibi konuyu alıyorlar, veriyorlar, zavallı Türkiye kenardan seyrediyor. Dönemin başbakanlarına ‘Olmaz’ dedim, devreye girmemiz lazım, müdahale etmemiz lazım, biz baş başa kalmalıyız bu grupla, problemi kendimiz çözmeliyiz, başkalarına bırakmayalım.”
Emre Taner’in o gün söylediği “Biz problemimizi kendimiz çözmeliyiz” vurgusu, bugün yeniden dönüp geldiğimiz nokta. Fakat bir farkla; geçen süreçte o bahsedilen yabancı güçler müzakere masasındaydılar. Norveç’in ev sahipliğini yaptığı, İngiltere’nin devrede olduğu bir süreçti. Görüşmelerin ses kayıtlarının sızdırıldığı, dahası FETÖ’cülerin provokasyonlarıyla zehirlediği bir süreçti. Bugün Erdoğan ve Bahçeli’nin ‘kimseyi karıştırmayalım’ mutabakatının ardında anlaşılan o ki geçmişten çıkarılan bu ders var.
Yol haritası ne olacak?
Bahçeli’nin çağrısıyla önemli bir hamle yapıldı ama devamının nasıl geleceğini kimse bilmiyor. Bahçeli çağrısını, Kandil’i ve ‘Edirne’yi (Selahattin Demirtaş’ı kastederek) dışarıda bırakarak yapmıştı.
Uras, burada Bahçeli’nin kendisine ‘kaynak ile yalak’ örneği verdiğini anlattı. “Kaynak nedir, İmralı; suyun en son geldiği yer ise DEM, bu ikisini buluşturmak lazım diye bunu ifade etti’’ dedi. Peki Uras’ın İmralı’ya gitmesi gündemde mi? Ufuk Hoca, “Buna gerek yok, bir video ile bir program yapacaksa, bu kolaylıkla halledilebilecek bir şey” dedi. Önümüzdeki süreçte Öcalan’ın DEM grubuna fiziki olarak gelmese de onun bir videosu gösterilir mi? Bunu bir soru olarak buraya bırakalım. Bir başka soru Ufuk Uras’ın hatırlattığı “umut hakkı, kısmi af ve ana dilde eğitim” gibi temel taleplere dönük yasal düzenlemeler önümüzdeki süreçte yol haritasında göreceğimiz unsurlar mı? Bunları da not etmek gerekiyor. Bu noktada Uras’ın görüşmeye dair söylediği, “Bahçeli bizim sınırlı sayıda milletvekilimiz var diyor, asıl AKP adım atmalı diye düşünüyor” sözleri, bu işin Meclis ayağının olacağını da ortaya koyuyor. Son cümle olarak tüm bu sürecin hızlanabilmesi için iktidar kanadında beklenen DEM’den gelecek güçlü, terörü dışlayan somut, net bir açıklama…