Önseçimi tartıştıktan sonra, şimdi de herkesin dilinde olan milletvekili maaşları ile Meclis Lokantası’ndaki fiyatlar hakkında biraz konuşmak istiyorum.
Milletvekili maaşları fevkalade yüksekmiş.
Asgari ücretin 10 katı kadar; Avrupa’daki en yüksek oran bu.
Şayet emekli milletvekiliyseniz, ilaveten bir de emekli vekil maaşı alıyorsunuz ve geliriniz asgari ücretin yaklaşık 17 katına ulaşıyor.
Bilgehan Uçak: Milletvekili maaşları yüksek midir?
Türkiye’nin temel sorunu, asgari ücretin ne kadar olduğundan çok, ortalama gelirin asgari ücrete yapışıp kalmasıdır.
Almanya’nın millî gelirine bakın, asgari ücretine ve ortalama gelirine bakın, bir de işgücünün yüzde kaçının asgari ücretle geçindiğine bakın. Sonra bu verileri Türkiye ile mukayese edin, sorunun kaynağı bütün açıklığıyla ortaya çıkar.
Neye ihtiyacımız var?
Türkiye’de herkesin geliri asgari ücrete bağlı, o kıpırdandığında hepsi kıpırdanıyor çünkü hemen herkesin geliri o bandın az üstünde.
Dolayısıyla, asgari ücretin ne olduğu önemini korumakla beraber, ekonomide verimi artırarak insanları daha nitelikli işler yapmaya yöneltmek ve böylece millî geliri yükseltirken asgari ücretle geçinen insan oranını azaltmak daha önemli bir sorun olarak karşımıza çıkar.
Bunun için de yapısal reformlara, vergi düzenlemesine, nitelikli eğitime, evrensel standartlarda işleyen bir hukuk sistemine, altyapıyı yenilemeye, girişimcilerin önünü açmaya ihtiyacımız var.
Milletvekili maaşları…
Şimdi bunları bir kenara bırakalım ve milletvekili maaşlarına odaklanalım.
Şahsi kanaatim, görevli milletvekilinin ilaveten emekli maaşı almaması gerektiği ama bunun hukuki zeminini bilemiyorum.
Kamu bürokrasisinde milletvekilinin geliri yanlış bilmiyorsam 48. sırada.
Pilot maaşlarından tutun da herhangi bir bankanın sıradan bir şube müdürünün maaşına kadar, hemen hepsi vekil maaşlarından yüksek.
Ama milletvekili göz önünde olduğu için onun maaşını dile dolamak eğlencelidir, üstelik vekil bu konuda bir laf edemez çünkü etse bir anda bütün okları üstüne çekecek, açıklaması muhtemelen kariyerinin sonu anlamına gelecektir.
Temsili demokrasilerde halk, taleplerini dillendirmesi için çeşitli insanlara vekalet verir.
İyi işleyen bir sistemde, sesi duyulamayan insanların sözcüsü olan vekil, halkın isteklerini dile getirirken sürekli kamu yararı üretir.
O yüzden de dokunulmazlığı vardır. Temsil ettiği grubun söyledikleri başkalarını rahatsız etse bile söylediklerinden ötürü suçlanamaz, mahkemeye çıkarılamaz, hapsedilemez.
Nitelikli kamu yararı…
Kısacası, sözü kısılamaz.
Her işte olduğu gibi kamu yararı üretmekle görevlendirdiğimiz milletvekilinin de en nitelikli insanlar arasından gelmesini isteriz.
En iyi doktorlar, mühendisler, yazılımcılar, uzmanlar, akademisyenler, hukukçular Meclis’e girdiğinde nitelik yükselir; dolayısıyla daha nitelikli kamu yararı üretilir.
Toplumun her kesimi de bundan istifade eder.
İyi de bu en nitelikli insanlar çalıştıkları işlerden fena olmayan bir gelir elde ediyorlarken neden mesleklerine birkaç seneliğine ara verip siyasete girsinler?
Çok iyi bir akademisyen ya da diş hekimi, beş ya da 10 sene vekillik yaptıktan sonra mesleğine kaldığı yerden devam edebilir mi acaba?
O zaman diliminde, literatürü eskisi gibi takip etmek, makaleler yazmak, uluslararası konferanslara katılmak yerine bir ilçenin kırsalındaki bir sorunu çözmeye çalışmıştır.
Geçen zaman onun mesleğinden ister istemez uzaklaştırmıştır.
Bir ressam mesleğine kaldığı yerden devam edebilir ama birçok insan için böyle olmayacaktır. İyi bir mali müşavir ofisini kapattığı günlerde müşterilerini kaybedecek, geri döndüğünde onları bulamayacaktır.
Ayrıca, milletvekili dediğiniz insan binlerce kişiyi temsil ettiği için nüfuz sahibidir.
Bizim gibi ülkelerde insanları siyasete sokan da genellikle budur. Niteliksiz insanlar, mesleklerinde kazanamadıkları itibarı siyasete girerek kolay yoldan kazanmak isterler.
Mesleğinin tanımı gereği her konuya müdahil olabilen, kanunu değiştirerek bütün karar alma mekanizmasını yeniden inşa edebilen insanların maaşını düşük tutarsanız, zaten nitelikli olanlar gelmeyeceği için, yozlaşmayı da artırmış olursunuz.
Baraj ihalesi verecek, imar iznine imza atacak kişinin maaşı düşük olamaz.
Olursa, belki birkaç ilkeli insan çıkar ama ortam onları yaşatmaz, yolsuzluk alır başını gider.
100 senelik milletvekili maaşları bir ihalede birine peşkeş çekilir.
Daha iyi anlaşılması için futboldan örnek vereyim: Hakemlerin maaşını düşürün ya da hiç ödemeyin. Kısa zamanda daha çok para kazandıklarını görürsünüz.
Milyon dolarlık takımların başarısına bir düdükle karar verebilen hakemlere iyi maaş verelim ki gayrimeşru yollara tenezzül etmesinler.
“Vekillik bugünkü gibi ucuzlatılmasın”
Keşke hiç bunları söylemeye gerek duymasak ama maalesef öyle olmuyor, örnekler ortada. Şu halimizle bile yolsuzluk endekslerindeki içler acısı halimizi görüyoruz.
Milletvekili maaşlarını düşürmeyi teklif etmek aslında kamu yararını sıfırlamakla eşdeğerdir.
Tabii ki burada soyut konuşuyor ve ideal bir durumdan söz ediyorum, Türkiye’de işlerin böyle gitmediğini, 600 milletvekilinden imlası düzgün bir sayfa kompozisyon yazabilecek kişi sayısının 50’yi geçmeyeceğini, vekillerin nüfuz ticareti yaparak kısa yolda zenginleştiğini, pervasızca kaçakçılık yaparken yakalandıklarını, saydığım bütün bu olumsuzlukların zaten yaşanmakta olduğunu çok iyi biliyorum.
Yine de pratiği düzeltmeye çalışmanın teoriyi sakatlamaktan iyi olduğuna eminim.
Vekilin maaşı yüksek olsun, toplumun en nitelikli isimleri siyasete girmekten çekinmesin.
Ama bunun bir ölçüsü, bir performans kriteri olsun. Vekillik bugünkü gibi ucuzlatılmasın.
Nitelik yükseldiğinde üretilecek üstün kamu yararı bu maliyeti fazlasıyla karşılar.