Urayna’nın ABD’nin verdiği ATCMS füzelerini Rusya’ya katşı kullanması ve Rusya’nın nükleer tehditte bulunmasının gölgesinde belli başlı Avrupa güçlerince yapılan Varşova toplantısı, Rusya korkusuna karşı ABD’ye güvensilizliği ve Türkiye’yi de yakından ilgilendiriyor.
Almanya, Fransa, İtalya, İspanya ve İngiltere dışişleri bakanları Polonya Dışişleri Bakanının ev sahipliğinde 19 Kasım’da Varşova’da toplandı. Bir gün önce AB Dışişleri Bakanları toplantısı vardı. İngiltere artık AB üyesi değil, ama belli ki AB’nin en cüsseli üyeleri, aralarına İngiltere’yi de alıp Rusya’ya karşı bir ortak açıklama yaptı. Varşova toplantısının siyasi-askeri yönden simgesel ağırlığı vardı.
1- Toplantı Rusya’nın Ukrayna’ya saldırmasının 1000’inci gününde ayarlanmıştı.
2- Polonya AB’nin Rusya ve Ukrayna’ya cephe ülkesi.
3- İkinci Dünya Savaşı sonrası ABD öncülüğünde kurulan batı askeri ittifakı NATO’ya Sovyetler Birliği öncülüğünde kurulan doğu askeri ittifakının karargâhı Varşova idi; adı da Varşova Paktıydı.
Pakt, batı ve doğu Almanyaların 1990’da birleşmesiyle fiilen, 1991’de de Sovyetler Birliğinin dağılma sürecinde resmen ortadan kalktı. NATO kazanmıştı.
Peki, 19 Kasım’da Varşova’da toplanan, biri hariç hepsi AB üyesi altı büyük Avrupa ülkesinin amacı, hepsi NATO üyesi bulunduğuna göre ne olabilir?
Stratejik özerklik arayışı
Yanıt, Avrupa güçlerinin ABD’de Donald Trump dönemi öncesinde kendi savunmalarını ABD’ye daha az bağımlı, ABD ve NATO’yla “stratejik özerklik” ilişkisi geliştirme arayışı olabilir.
ABD Başkanı Joe Biden’ın giderayak Trump’ın Rusya Cumhurbaşkanı Vladimir Putin ile manevra sahasını daraltmak amacıyla Ukrayna’ya verdiği uzun menzilli ATACMS füzelerini kullanma izni ve Putin’in buna karşı atom silahı kullanma tehdidinin bu arayışa ve Varşova toplantısına neden olduğu anlaşılıyor.
Yani Rusya’ya karşı ABD’ye de tam güven duyamayacakları bir dönemin getireceği zorlukların görülmesinden kaynaklanıyor.
Tıpkı Türkiye’nin, 2014’te ABD’nin Suriye’de PKK bağlantılı örgütlerle ittifakı ve özellikle Suriye operasyonları sonrasında ABD başta olmak üzere NATO üyelerinden maruz kaldığı silah satış engelleri sonrası “stratejik özerklik” konumunu geliştirmeye başlaması gibi.
Stratejik özerkliği bu çerçevede NATO görevlerini eksiksiz yerine getirirken kendi çıkarlarını öne çıkarmak olarak özetlemek mümkün.
Bu anlayışı Varşova ortak bildirisinde görmek mümkün.
Varşova bildirisi ne diyor?
Nitekim altı Avrupa gücünün ortak Varşova Bildirisindeki şu cümle bu arayışı özetliyor:
• “Avrupa ülkeleri, transatlantik ve küresel ortaklarımızla birlikte hareket ederek kendi güvenliğimizi sağlamada daha da büyük bir rol oynamalıdır.”
Devamındaki şu ifadeler de önemli:
• “AB’nin ekonomik ve finansman gücü de dâhil olmak üzere elimizdeki tüm araçları kullanarak ve Avrupa’nın sanayi temelini güçlendirerek Avrupa’nın güvenlik ve savunmasını güçlendir(eceğiz). Bu amaçla NATO, Avrupa Birliği, Müttefik gruplar ve benzer düşünen ülkeler arasındaki çalışmaları geliştirecek, yenilikçi finansmanı tartışacak ve savunma ticareti ve yatırımı önündeki engelleri kaldıracağız.
• “Araştırma ve geliştirmeye yatırım yaparken ve yeni teknolojileri kullanırken hava savunması, derin hassas saldırılar, insansız hava araçları ve entegre lojistik dahil olmak üzere kritik askeri kabiliyetlerimizin yanı sıra kritik altyapı ve siber savunmaya yatırım yap(acağız).”
Avrupa güçleri kendi silahlarını geliştirmeye ve silahlanmaya daha çok bütçe ayırırken iş birliği ortak ve sahalarını geliştirme peşinde. İngiltere’nin Almanya’yı Türkiye’ye Eurofighter satışı konusunda ikna etmeye çalışması da bu çerçevede değerlendirilebilir.
Türkiye’den Rusya uyarısı
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a G20 Zirvesi için gittiği Brezilya’da, Ukrayna’nın ABD’nin verdiği füzeleri, Putin’in uyarısına rağmen kullanması ve ardından Rusya’nın tehdit tonunu yükseltmesi soruldu.
“Bunlar olumlu gelişmeler değil” diyen Erdoğan şöyle devam etti:
• “Rusya’nın attığı bu adım bence NATO yetkilileri tarafından da düşünülmelidir. Her şeyden önce Rusya kendisini koruyacak güce, kendisini koruyacak tedbirlere sahiptir, sahip olmak durumundadır.
• “Aynı şekilde bir NATO ülkesi olarak kendimizi korumak ve koruyacak adımları atmak durumundayız. Rusya ve Ukrayna komşumuz. Onlarla da ilişkilerimizi korumak durumundayız. Temenni ediyorum ki, bir an önce kesin ateşkesi Ukrayna ve Rusya arasında sağlarız ve dünyanın beklediği barışı temin etmiş oluruz.”
Erdoğan gayet temkinli konuşarak, Türkiye’nin de üye olduğu ve kararların oy birliğiyle alındığı NATO yönetimin Rusya’nın misillemesine karşı uyarıyor.
Bu da aslında Avrupa güçlerinin Varşova toplantısı sonuçlarıyla paralel sayılabilecek bir yaklaşım; stratejik özerklik kavramıyla örtüşüyor.
Kürecik radarı etkeni
İşin başka boyutu da var. İncirlik Üssünü, Boğazlar Savunmasını ve Türkiye’nin NATO’ya sağladığı diğer stratejik değerlere ek olarak bir de Kürecik radarı bulunuyor. Türkiye, Romanya ve Polonya, ABD’nin işletimindeki bir NATO projesi olan Terminal Yüksek İrtifa Alan Savunması (THAAD) çerçevesinde özel bir işbirliği içinde. Bu sistemin – dünyada beş noktada bulunan radarı Malatya, Kürecik’te, füzeleri ise Romanya ve Polonya’da.
NATO’yu doğrudan ilgilendiren bir çatışma durumunda Rusya ya da herhangi bir yerden fırlatılacak uzun menzilli füzeleri durdurmak için ilk devreye girecek silah sistemlerinden biri de bu olacak.
Yani Biden’ın Trump’ı zor durumda bırakmak amacıyla Putin’in Ukrayna nasırına basmasıyla ortaya çıkabilecek sonuçlar da Avrupa güçlerinin Varşova toplantısıyla stratejik özerklik arayışı da Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor.
ABD seçimlerinden Trump’ın galip çıkması, Türkiye’den belli başlı Avrupa güçlerine, Rusya’dan Çin’e İran’a dek herkesi kendi konumunu yeniden belirleme zorunluluğuyla karşı karşıya bıraktı; Varşova toplantısı bunun son örneği ama sonuncusu olmayacak gibi görünüyor.