Bahçeli: Anayasa Erdoğan için. İmamoğlu:Seçme ve seçilme hürriyeti yok

Bahçeli, yeni Anayasa talebinin Erdoğan’ın başta kalması talebine bağlarken, İmamoğlu kayyum uygulamalarıyla Türkiye’de seçme ve seçilme hürriyetinin kalmadığı iddiasında. Soru şu: DEM Erdoğan’ı yeniden başkan yaptıracak mı? (Foto: ANKA)

MHP lideri Devlet Bahçeli 5 Kasım günü TBMM Grup konuşmasında baklayı ağzından çıkardı. Her şey yeni bir Anayasa yapmak için, yeni Anayasa da Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın yeniden aday olup Cumhurbaşkanı seçilebilmesi içindi.

Bahçeli “Erdoğan tek seçenek” derken aslında kendi siyasi konumu ve MHP açısından doğru söylüyordu. Doğru, Bahçeli ve MHP olmasa Erdoğan ne bütün yürütme gücünü elinde toplayan bu Anayasayı 2017 halkoylamasında geçirebilir ne de Cumhurbaşkanı seçilebilirdi. Ama Erdoğan seçilemese da Bahçeli ve MHP hiçbir sorumluluk taşımadan ülke yönetiminde etkili olamaz, güvenlik ve yargı bürokrasisinde köşe başlarını tutamazdı. Biyolojide buna “simbiyotik yaşam” deniyor, günümüz Türkiye’sinde adı Cumhur İttifakı.

Cumhur ittifakı yeni Anayasayı, ekonomik kriz devam ederken halkoylamasıyla tehlikeye atmamak için, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş’un görmek istediği gibi, 400 oyla Meclis’ten geçirmeyi arzu ediyor.

MHP Meclis’te DEM desteği arıyor

Yeni Anayasa girişimini halka sormadan, Meclis’te yapabilmenin iki yolu var.

Biri AK Parti-CHP uzlaşması. Ama CHP’nin Erdoğan’ın “tek adam rejimini” kabul etmesi mümkün değil. O nedenle belli ki DEM Parti’yi “Abdullah Öcalan’a özgürlük” havucuyla Cumhur İttifakına çekme planı kurgulanmış. Havuç sopasız olmaz: sopa da kayyum siyasetini yeniden devreye almak. DEM uzlaşmazsa, oylarına, seçmeninin iradesine el konmaya devam edileceği mesajı açık.

Bunun DEM ile de sınırlı kalmayacağı, DEM’in “kent uzlaşısı” siyaseti çerçevesinde desteklediği diğer partiden adayları da kapsayacağı, işe CHP’nin İstanbul, Esenyurt Belediye Başkanı Ahmet Özer’in tutuklanıp yerine siyasi sadakatini kanıtlamış bürokrat Can Aksoy’un kayyum atanmasıyla gösterildi.

Özgür Özel, CHP tabanındaki bariz ve doğal PKK karşıtlığını göze alarak Esenyurt’a sahip çıkmasa, daha sonra Mardin Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Türk’ün görevden alınmasına sahip çıkmasa, PKK’nın TUSAŞ saldırısına rağmen plan daha kusursuz işleyebilirdi.

Bahçeli’nin bu dayanışmayı “Kürt Ağası” Ahmet Türk’ü istismar olarak kınaması rahatsızlığın boyutunu gösteriyor; yeni Anayasa geçmeli, Erdoğan başkan kalmalıdır.

DEM Erdoğan’ı Başkan yaptıracak mı?

İşin ilginci Ahmet Türk’ün de Bahçeli’nin attığı bu dikenli gülü karşılıksız bırakmamasıdır. “Bahçeli ile de görüşürüz” sözüyle aslında yeni bir diyalog ekseni ima ediyor.

Erdoğan belki de sadece Bahçeli’nin Öcalan açılımının AK Parti anketlerine getirisini değil, aynı zamanda Bahçeli’nin yoldaki pürüzleri temizlemesini de bekliyor.

CHP lideri Özel’in “daha kendisi doğmamışken” siyasette olan Ahmet Türk’e sahip çıkması, evet CHP içinde tepkilere de yol açtı. Bu arada Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş’ın hem Ahmet Özer hem Ahmet Türk gelişmelerinde soğukkanlı ve hukuk temelinde tepki vererek AK Parti ve MHP’deki hesapları boşa çıkarmasını kayda geçirmek gerekiyor. Öte yandan Özel, DEM’in hem yönetimi hem tabanına bir dayanışma örneği verdi.

Önemli sorulardan biri de şu: Selahattin Demirtaş, kâğıt üzerine Kobani davası nedeniyle, aslında “Seni başkan yaptırmayacağız” dediği için hapiste sekiz yılını doldurmuşken DEM Parti, kayyum sopası yerine Öcalan havucuyla Erdoğan’ı bir kez daha Başkan yaptıracak mı?

İmamoğlu: seçme ve seçilme hürriyeti

CHP ister istemez kayyum olayına sadece DEM açısından bakamıyor.

Bir sonraki hedefin Erdoğan’ın rakip olarak görmek istemediği ve zaten istinaf mahkemesinde siyaset yasağı öngören kararın sonucunu bekleyen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu olduğunu değerlendiriyor. İkinci sırada da yine Erdoğan’ın rakip olarak görmek istemediği Yavaş’ın olması artık kimseyi şaşırtmayacak.

İmamoğlu dün Ankara’da, Türkiye Belediyeler Birliği Başkanı sıfatıyla siyasi parti liderleriyle görüştü; Erdoğan ve Bahçeli hariç.

Basın toplantısında söyledikleri söz, belki ABD seçimlerinin karambolünde dikkat çekmeyecek ama uzun vadede etkisi görülebilecek bir iddiadır:

“Demokrasinin en temel unsuru olan seçme ve seçilme hürriyeti yok edilmiştir. Tüm modern çağdaş devlet düzenlerinin kabul ettiği yerinden yönetim modelinin altının merkezi idare tarafından dinamitlendiği, Türkiye demokrasinin yok edilmeye çalışıldığı bir süreci yaşıyoruz.”

İmamoğlu, Türkiye’nin bu “tek adamcı zihniyetten kurtulması” için bir an önce erken seçim istiyordu.

Bahçeli ise seçim ya da halkoylaması olmaksızın Erdoğan’ı Başkan, kendisini de ortağı tutacak yeni Anayasa için DEM’i ikna çabasındaydı.