Biden’ın KRY Cumhurbaşkanı’nı ağırlaması, Ankara’ya hangi mesajları taşıyor?

Oval Ofis’te Başkan Biden’ın övgülerini karşılayan muhatabı, 28 Şubat 2023 tarihinden beri Kıbrıs Rum Yönetimi’nin (KRY) Cumhurbaşkanı olarak görev yapan ABD eğitimli, doktoralı, diplomat kökenli Nikos Christodoulides’ten başkası değildi.

Biden, “Bu yıl, aynı zamanda adanın yapay bir şekilde bölünmesinin de 50’inci yıldönümü. Senatör olarak ilk yılımdı, o günü hatırlıyorum. Üzücü bir gündü. Ama yeniden birleşmiş, iki kesimli, iki toplumlu bir federasyonun mümkün olduğu konusunda iyimserliğimi koruyorum” diye konuştu.

‘ABD’NİN ÖNGÖRÜLEBİLİR VE GÜVENİLİR MÜTTEFİKİYİZ’

Konuk cumhurbaşkanı ise “Ülkelerimiz, ilişkilerimizde gerçek anlamda bir stratejik ortaklık inşa ettiler” diye söze girdi. Konuşmasının en çarpıcı yönlerinden biri, “Kıbrıs, büyük jeopolitik önem taşıyan bir bölgede ABD’nin öngörülebilir ve güvenilir bir müttefikidir” diyerek güven konusunu vurgulamasıydı. Bölgedeki “Avrupa Birliği üyesi devlet olduklarını” da hatırlattı.

Christodoulides, ABD ile ilişkilerden söz ederken “savunma ve güvenlik” başlığını en önde saydı, ardından enerji, kolluk/adli işbirliği, teknoloji alanlarını sıraladı. Ayrıca, iki ülke arasındaki “İlk stratejik diyaloğun” geçen hafta adada gerçekleştiğini de belirtti.

Ve konuşmasının sonunda “ülkesinin 50 yıldır Türk işgali altında olduğunu” söyledi KRY Cumhurbaşkanı. “Müzakerelerin başlaması ve BM Güvenlik Konseyi kararlarıyla uyumlu bir çözüm bulunması için sizin ve ABD’nin desteğine güveniyorum” dedi.

MAKARİOS VE KLERİDES’TEN SONRA

Oval Ofis’ten aktardığımız bu alıntılar, bugün ABD ile KRY arasındaki ilişkileri kaplamış olan bahar havasını anlatmak bakımından yeterli olmalıdır. Geçen hafta ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı James O’Brien’in Lefkoşa ziyareti sırasında düzenlenen ilk “stratejik diyalog” toplantısından bir hafta sonra KRY Cumhurbaşkanı Beyaz Saray’da ağırlanmıştır.

Dikkat çekici bir nokta, Christodoulides’in tam 28 yıl sonra KRY’den Beyaz Saray’ı ziyaret eden ilk cumhurbaşkanı olmasıdır.

En son 1996 yılında Glafkos Klerides, Başkan Bill Clinton’un davetlisi olarak Beyaz Saray’a gelmişti. Ondan önce de Başpiskopos Makarios, “Kıbrıs Cumhuriyeti”nin 1960 yılında kuruluşunun ardından 1962 yılında Başkan John F. Kennedy’nin davetiyle Beyaz Saray’ı ziyaret etmişti.

Nikos Christodoulides, Oval Ofis’e ayak basan üçüncü Kıbrıslı Rum cumhurbaşkanıdır.

RUM LOBİSİNE SEÇİM ÖNCESİ SELAM

Tabii, bu ağırlamanın ABD’de önümüzdeki salı günü yapılacak olan başkanlık seçiminden tam altı gün önce gerçekleşmesinin özel bir anlam taşıdığını belirtmemiz gerekir.

Başkan Biden Kıbrıslı Rumlara bu jesti yaparken, seçimin hemen öncesinde ABD’de yaşayan Rum kökenli seçmenlere, bu ülkedeki Rum lobisine de göz kırpmaktadır. Bu yönüyle, dört yıldır yardımcılığını yapan, bu seçimin Demokrat adayı Kamala Harris’e Rum seçmenler nezdinde kuvvetli bir destek çıkmıştır Biden.

Senatörlüğü döneminde Rum lobisine hep yakın davrandığı hatırlandığında, bu hareketi çok da şaşırtıcı değildir.

Buna karşılık bütün bu ziyareti sadece başkanlık seçiminde Rum kökenli seçmenlerin desteğini almaya dönük bir hamle olarak görmek eksik bir bakış olur. Biden’ın bir taşla çok sayıda kuş vurduğunu söylemeliyiz.

Christodoulides’in Washington D.C. ziyareti, uzunca bir zamandır ABD ile KRY arasındaki ilişkilerde olgunlaşmakta olan kuvvetli yakınlaşma sürecinin ulaştığı en son aşamadır.

ABD KRY’YE SİLAH AMBARGOSUNU KALDIRIYOR

Geçmişte Rus oligarklarının “emniyetli barınağı” olan KRY’nin, Rusya’nın 2022 yılında Ukrayna’yı işgali sonrasında AB yaptırımlarına katılarak Rusya ile arasına kesin bir mesafe koyması, şüphesiz ABD ile ilişkilerin ısınmasında göz ardı edilmemesi gereken bir etmendir.

Ancak bu yakınlaşmanın başlangıcını çok daha öncesine, 2010’lu yılların ortaları ve 2020’lerin başlarına rastlayan dönemlerde yaşanan bir dizi olaya da götürebiliriz.

Buradaki önemli hamlelerden biri, ABD’nin 1987 yılından itibaren KRY’ye uygulamakta olduğu silah ambargosunu, 2020 yılında Donald Trump’ın başkanlığının son zamanlarında bir yıllığına kaldırdığını açıklamasıydı.

Bu karar, Kıbrıs sorununda ve Türk-ABD ilişkilerinde de ciddi bir kırılma yarattı. ABD’nin KRY’ye silah ambargosu uygulaması, Cumhuriyetçi Ronald Reagan’ın başkan olduğu, Türkiye’de Turgut Özal’ın iş başında bulunduğu, Ankara-Washington ilişkilerinin son derece sıcak bir iklimde seyrettiği bir konjonktürün yansımasıydı.

ABD, o dönemde Kıbrıs sorununda çözümü teşvik etme siyaseti çerçevesinde Ada’da bir silahlanma yarışını önlemek amacıyla Rum lobisini kızdırmak pahasına, KRY’ye askeri malzeme transferlerini yasaklama kararı almıştı. Bu adım, KKTC’yi tanımasa da ABD’nin adadaki iki taraf karşısında dengeli bir tutum aldığına işaret ediyordu.

Tam 33 yıl sonra 1 Eylül 2020 tarihinde bu ambargoya son verildi. Ambargonun askıda tutulması durumu, birer yıllık sürelerle uzatılıyor.

Bu karar, o dönem Ankara’da büyük bir tepkiye neden oldu. Dışişleri Bakanlığı, aynı gün yaptığı açıklamada kararın “Adadaki iki halk arasındaki eşitliği ve dengeyi yok saydığını”, “Kıbrıs meselesinin çözüme kavuşturulması yönündeki çabaları olumsuz etkileyeceğini”, “ABD’nin bölgede barış ve istikrar ortamını zehirlediğini”, “kararın müttefiklik ruhuyla da bağdaşmadığını” bildirdi.

Ambargoyu kaldırma adımının hemen ardından ABD ile KRY arasında 12 Eylül 2020 tarihinde bu kez adada “Kara, Açık Denizler ve Liman Güvenliği Merkezi” kurulmasını öngören bir mutabakat muhtırası imzalandı. Ankara, bu anlaşmaya da çok kızdı. Dışişleri, “bu anlaşmanın da adada dengeyi bozacağını” belirtti.

MISIR, İSRAİL, YUNANİSTAN VE KRY ARASINDA İŞBİRLİĞİ EKSENleri

Aslında Ankara’yı rahatsız eden ve ABD ile KRY’nin birlikte yer aldığı başka gelişmeler, ABD’nin bu adımlarının çok öncesinde ortaya çıkmıştı. Kahire’de 2013 yılındaki askeri darbeye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gösterdiği sert tepki üzerine Türkiye’nin Mısır’la ilişkilerinin yokuş aşağı gitmesi, Türkiye’nin Doğu Akdeniz’de hidrokarbon kaynaklarını konu alan çalışmalardan dışlanmasına yol açtı.

Mısır, Yunanistan ve KRY, bir araya gelerek 2014 yılında açıkladıkları “Kahire Deklarasyonu” ile bölgedeki hidrokarbon rezervleri için bölgesel işbirliğine gideceklerini açıkladılar. Üç ülkenin liderlerinin düzenli buluştukları bir işbirliği mekanizması işlemeye başladı.

Bunu, 2016 yılında bu kez İsrail, Yunanistan ve KRY’nin bir araya geldiği ikinci bir işbirliği platformunun kuruluşu izledi. Daha sonra ABD de bu üçlü mekanizmaya katıldı.

Ardından 2019 yılında büyük ölçüde aynı aktörlerin başını çektiği Kahire merkezli “Doğu Akdeniz Gaz Forumu” kuruldu.

Özetle, Doğu Akdeniz’de Türkiye’nin dışlandığı ve ABD’nin de destek verdiği bütün bu yapılanmalarda KRY de aktif bir aktör olarak ortaya çıktı.

Bu arada, Türkiye’nin 2020 yılında Doğu Akdeniz’de yaptığı sismik araştırmalar ve sondaj çalışmaları üzerine Yunanistan ile arasında patlak veren gerilimi de bu akışa ekleyebiliriz.

Son olarak aynı zamanlamada, 2019 yılında Türkiye’nin Rusya’dan S-400’lerin alımına ABD’nin gösterdiği tepki, Türkiye’nin F-35 programından çıkartılması gibi gelişmeler üzerinden Ankara-Washington ilişkilerin yüksek bir basınç altına girmesi de bu büyük fotoğrafa dahil edilmelidir.

Özetle, ABD-KRY yakınlaşmasının köklerine bakarken bütün bu arka planı akılda tutmakta yarar var.

ATİNA İLE ASKERİ İŞBİRLİĞİ KALIBI EKRARLANIYOR

ABD’nin adımlarını anlamak bakımından Yunanistan’la askeri işbirliğinin yoğunlaşması da bu denklem içinde değerlendirilebilir. Türkiye ile ABD’nin arası açılırken, Yunanistan da askeri alanında ABD karşısında tam bir “açık çek” politikası izlemeye başlamıştır.

Yunanistan, 2019 ve ardından 2021 yıllarında varılan mutabakatlarla ABD’nin askeri işbirliği ve üs kolaylıkları alanlarındaki bütün taleplerini karşılamıştır. Bir dizi yeni üssün inşa edilmesi, özellikle de 2020 sonrasında Dedeağaç’taki limanın NATO’nun Avrupa’daki merkez cephesine bağlanan devasa bir lojistik üssüne dönüşmesi bu dönemin eserleridir.

Denilebilir ki, ABD ile Yunanistan arasındaki askeri işbirliğinde gözlemekte olduğumuz yakın işbirliği kalıbı, son dönemde ABD ile KRY arasında tekrarlanmaktadır. Bunun en kayda değer adımı, geçen eylül ayında ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) ile KRY Savunma Bakanlığı arasında imzalanan “İkili Savunma İşbirliği Yol Haritası”dır.

Bu, Pentagon’un duyurusuna göre “kurucu” nitelikte, öncelikleri ve gidilecek yönü tanımlayan bir anlaşmadır. Bu durumda, yol haritasının içinin önümüzdeki dönemde ne şekilde doldurulacağı sorusu kritik bir önem kazanıyor.

Ancak her iki cumhurbaşkanının açıklamalarında en başta güvenlik boyutuna yapılan kuvvetli vurgulara baktığımızda, KRY’nin ABD açısından Doğu Akdeniz’de önemli bir stratejik merkez konumu kazanmakta olduğunu öngörebiliriz.

KIBRIS SORUNUNA NASIL YANSIR?

Her halükârda, Doğu Akdeniz’deki güç dengesinin geleceğine baktığımızda, ABD-KRY yakınlaşmasının bölgenin jeopolitiğinde hesaba katılması gereken yeni bir faktör olarak karşımıza çıktığını söylemek mümkündür.

Bu gelişmenin önümüze taşıdığı kritik bir mesele var. O da, uluslararası alanda tanınmanın ve AB’ye tam üye olmanın bütün avantajlarından yararlanmakta olan KRY’nin, bu konumuna ek olarak ABD ile bu ölçüde bir yakınlaşmaya girmesinin Kıbrıs sorununa nasıl yansıyacağı sorusudur.

Yakın tarihte BM’nin getirdiği çözüm planlarında iki kez masayı deviren KRY, ABD’yi de “stratejik ortağı” olarak yanında bulunca, KKTC karşısında uzlaşmak ihtiyacını hissedebilir mi ki?