İsrail’in Lübnan’a harekatı hafta başından beri gündemin bir numaralı konusu. Ancak hafta başında Washington Ortadoğu ve dolayısıyla Türkiye’yi yakından ilgilendiren bir toplantıya ev sahipliği yaparak, önemli bir açıklama yayınladı.
Tam on sene önce Eylül ayında Irak Şam İslam Devleti (IŞID/DAEŞ) adlı örgütün Irak ve Suriye’de artan tehdidine karşı ABD, müttefikleriyle birlikte askeri bir koalisyon kurdu.
IŞID’ın 2017’de Suriye’de 2019’da Irak’ta “sahada” mağlup edilmesini takiben, askeri koalisyonun yapısında ve misyonunda değişikliğe gidiliyor.
Özetle söylemek gerekirse, ABD Irak ve Suriye’deki askeri varlığını azaltma sürecini başlattığını Washington’da yapılan toplantıyla duyurdu.
Dikkat ederseniz, ABD askerlerinin Irak ve Suriye’den çekilme süreci resmen başlamış oldu diye bir ifade kullanmıyorum. Zira gerek 30 Eylül açıklaması gerekse öncesinde ABD yetkililerince yapılan bilgilendirmeler sürecin “ucu açık” olacağını gösteriyor.
Washington ve Bağdat’ın ABD’nin askeri varlığıyla ilgili bir süredir görüşmeler yaptığı biliniyordu. Gelinen aşamada Washington ve Bağdat, bu askeri misyonun “ikili güvenlik ilişkisine” geçiş sürecine dair iki etaptan oluşan bir zaman çizelgesinde mutabık kaldılar.
Bu Eylül’de başlayıp gelecek Eylül’de bitecek birinci etapta IŞID karşıtı koalisyonun Irak’taki görevi son bulacak ve koalisyon ülkelerinin Irak’ta bazı bölgelerdeki askeri güçleri de çekilecek.
Ancak iki ülke IŞID’ın Suriye’deki varlığının hala bölgeye tehdit oluşturduğu konusunda mutabık oldukları için, ikinci etapta, Irak topraklarından Suriye’ye dönük IŞID karşıtı operasyonlar en az 2026 Eylül’üne kadar devam edecek.
Yani IŞID karşıtı koalisyonun Irak misyonu bir yıl sonra biterken, Suriye ayağı devam edecek.
“ABD Irak’tan çekilmiyor”
Amerika’nın üst düzey yönetim ve savunma bakanlığı yetkilileri basına yaptıkları bilgilendirmede “Net olalım; ABD Irak’tan çekilmiyor” ifadesini kullandı. Ayrıca IŞID karşıtı koalisyonun da IŞID’la küresel ölçekte mücadele etmek adına varlığını sürdürmeye devam edeceği de özellikle vurgulandı.
Benim anladığım şu: 30’dan fazla ülkenin katkı verdiği IŞID karşıtı koalisyon varlığını sürdürmeye devam edecek. Koalisyonun Irak misyonu ve bu misyona ABD dışında destek veren ülkelerin Irak’taki askeri varlığı Eylül 2025’te son bulacak. Ancak ABD askerleri Irak’ta kalmaya devam edip, Irak topraklarından en azından 2026 Eylül’üne kadar Suriye’de IŞID karşıtı operasyonlara devam edecekler.
Tüm bunlar IŞID tehdidi, güvenlik ortamı ve Irak’ın askeri kapasitesinin gelişimine dair şartların nasıl evrileceğine bağlı. Yani şartlar değişirse süreç de ona göre değişecek. 2026 sonrası muallak.
Sanırım sonrası için hedeflenen Irak ile ABD’nin, Irak’ın askeri kapasitesinin güçlenmesini sağlayacak ikili bir işbirliği çerçevesine geçmesi; böylece Amerikan askerlerinin belki kademeli olarak çekilmesi, ancak geride “danışmanlık” yapmak üzere bir askeri varlık bulundurması. Bu bağlamda, ABD’nin hem Irak’taki peşmergelere hem de Suriye’de onların Suriye Demokratik Güçleri olarak adlandırdığı Türkiye’nin ise PKK/YPG olarak nitelendirdiği oluşuma desteği sürecek.
ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’ın davetiyle koalisyona katılım sağlayan ülkelerin yetkilileriyle hafta başı yapılan toplantının ardından yayınlanan resmi açıklamada yukarıda bahsettiğim detaylar yok.
Ancak açıklamadan anladığım yeni bir çalışma grubu kuruldu. IŞID’dan kurtarılmış bölgelerde kullanılmak üzere 394 milyon dolarlık bir bütçe oluşturulmaya çalışılacak. Şimdiden 200 milyon dolar için taahhüt alınmış. Artık bunun ne kadarı YPG’nin kontrol ettiği bölgelere gidecek bilinmez.
Washington toplantısına bakan yardımcısı Nuh Yılmaz katıldı
Washington’daki toplantıya dışişleri bakan yardımcısı Nuh Yılmaz katıldı.
Ancak bu sürecin şekillenmesinde Türkiye nasıl bir rol oynadı, bu süreçli ilgili tutumu nedir; varsa rahatsızlıkları nedir; bunlara dair resmi yada gayri resmi bir bilgi/veriye rastlamadım.
Ak Parti iktidarı Türk dış politikasının emin ellerde olduğuna inanmamızı istediği için, kamuoyunu böyle konularla meşgul etmek istemiyor.
Öte yandan yeri gelmişken hatırlatmakta fayda var. Koalisyon 2014 yılında kuruldu. Ancak Türkiye’nin İncirlik üssünün koalisyonun kullanımına açmasına izin vermesi 2015’i buldu. Türkiye’nin de terör örgütü olarak tanıdığı IŞID’a karşı operasyonda İncirlik Üssü’nün kullanımı konusunda yaptığı pazarlıklar aylar sürdü.
Malum ilk başlarda IŞID, kızgın Sünni gruplar diye hafife alınmış; bir yandan Esad rejimine zarar verir, diğer yandan Suriye’deki PKK varlığını zayıflatır hesabı yapılmıştı. İncirlik üssünün kullanımı konusunda Ankara’nın ayak sürümesi, pazarlıkta sürekli el yükseltmesi, Türkiye’nin köktendinci terör gruplarına göz yumuyor algısının oluşmasına neden oldu. ABD’nin İncirlik Üssü’ne alternatif arama süreci de hız kazandı.
ABD’nin Yunanistan’da üsler kurması, Kıbrıs Rum Kesimi’yle artan askeri işbirliğine bu açıdan da bakmak gerek. “ABD Türkiye’yi çevrelemeye çalışıyor” şeklindeki algı operasyonlarını aslında iktidarın İncirlik kozunu eline yüzüne bulaştırdığı gerçeğini perdeleme olarak görmek kolaylaşıyor.