Dördüncü madde ve ‘başlangıç’

Dinci politikacılar, insanları aldatırlar.

İnsanları dinle ve Allah’la aldatmaya o kadar alışmışlardır ki hitap ettikleri insanların zekâlarını ve algı düzeylerini küçümsemeye başlarlar.

Bunun son örneğini, HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu’nun konuşmasında gördük:

“Ahmağa anlatır gibi tek tek söyledim buna rağmen anlamamakta ısrar ediyorlar.

Biz anayasanın 4. maddesi olmasın diyoruz.

Bir daha söylüyorum, altını çizerek söylüyorum:

İlk 4 madde değil, 4. madde; tamam mı?”

Oysa 4. madde, “İlk üç madde değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif edilemez” dediği için, bu maddeye karşı olmanın, ilk üç maddenin değiştirilmek istendiği anlamına geldiğini “ahmaklar” bile anlamıştı.

Benim burada işaret etmek istediğim nokta, bu tartışmalarda gözden kaçan Anayasa’nın “Başlangıç” bölümü.

Bakın 4. maddenin koruduğu maddelerin ikincisi ne diyor:

“MADDE 2- Türkiye Cumhuriyeti, toplumun huzuru, milli dayanışma ve adalet anlayışı içinde, insan haklarına saygılı, Atatürk milliyetçiliğine bağlı, BAŞLANGIÇTA BELİRTİLEN TEMEL İLKELERE DAYANAN, DEMOKRATİK, LAİK VE SOSYAL BİR HUKUK DEVLETİDİR.”

Bir başka deyişle, 2. madde Anayasa’nın “Başlangıçta” belirtilen temel ilkelerini kapsadığı için, 4. madde, Anayasa’nın “Başlangıç” bölümünü de korumaktadır.

***

BAŞLANGIÇ

Türk Vatanı ve Milletinin ebedi varlığını ve Yüce Türk Devletinin bölünmez bütünlüğünü belirleyen bu Anayasa, Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu, ölümsüz önder ve eşsiz kahraman Atatürk’ün belirlediği milliyetçilik anlayışı ve Onun inkılap ve ilkeleri doğrultusunda;

Dünya milletleri ailesinin eşit haklara sahip şerefli bir üyesi olarak, Türkiye Cumhuriyeti’nin ebedi varlığı, refahı, maddi ve manevi mutluluğu ile çağdaş medeniyet düzeyine ulaşma azmi yönünde;

Millet iradesinin mutlak üstünlüğü, egemenliğin kayıtsız şartsız Türk Milletine ait olduğu ve bunu millet adına kullanmaya yetkili kılınan hiçbir kişi ve kuruluşun, bu Anayasada gösterilen hürriyetçi demokrasi ve bunun icaplarıyla belirlenmiş hukuk düzeni dışına çıkamayacağı;

Kuvvetler ayrımının, Devlet organları arasında üstünlük sıralaması anlamına gelmeyip, belli Devlet yetki ve görevlerinin kullanılmasından ibaret ve bununla sınırlı medeni bir işbölümü ve işbirliği olduğu ve üstünlüğün ancak Anayasa ve kanunlarda bulunduğu;

Hiçbir faaliyetin Türk milli menfaatlerinin, Türk varlığının, Devleti ve ülkesiyle bölünmezliği esasının, Türklüğün tarihi ve manevi değerlerinin, Atatürk milliyetçiliği, ilke ve inkılapları ve medeniyetçiliğinin karşısında korunma göremeyeceği ve laiklik ilkesinin gereği olarak kutsal din duygularının, Devlet işlerine ve politikaya kesinlikle karıştırılamayacağı;

Her Türk vatandaşının bu Anayasadaki temel hak ve hürriyetlerden eşitlik ve sosyal adalet gereklerince yararlanarak milli kültür, medeniyet ve hukuk düzeni içinde onurlu bir hayat sürdürme ve maddi ve manevi varlığını bu yönde geliştirme hak ve yetkisine doğuştan sahip olduğu;

Topluca Türk vatandaşlarının milli gurur ve iftiharlarda, milli sevinç ve kederlerde, milli varlığa karşı hak ve ödevlerde, nimet ve külfetlerde ve millet hayatının her türlü tecellisinde ortak olduğu, birbirinin hak ve hürriyetlerine kesin saygı, karşılıklı içten sevgi ve kardeşlik duygularıyla ve “Yurtta sulh, cihanda sulh” arzu ve inancı içinde, huzurlu bir hayat talebine hakları bulunduğu;

FİKİR, İNANÇ VE KARARIYLA anlaşılmak, sözüne ve ruhuna bu yönde saygı ve mutlak sadakatle yorumlanıp uygulanmak üzere,

TÜRK MİLLETİ TARAFINDAN, demokrasiye âşık Türk evlatlarının vatan ve millet sevgisine emanet ve tevdi olunur.

***

Son söz olarak Cumhurbaşkanı’nın ve Milletvekillerinin bu Anayasa’ya bağlılık yemini ettiklerini de anımsatmak istiyorum.

İktidarın Anayasa’ya karşı olması ve hükümlerine uymaması, Laik’liği, Hukuk Devleti’ni, Bağımsız Yargı’yı yok etmesi, sadece suç olan Anayasa’ya aykırılık eylemini değil, bir ahlak sorunu olan, ettiği yemine uymama davranışını da içeriyor!