Türkiye’nin BRICS’e potansiyel üyeliğini tartışmak için önümüzde 22 Ekim’de Kazan’da yapılacak zirveye kadar bir aylık süre var. Rusya ve Çin’in çekirdek kadroyu oluşturduğu BRICS’in ne olduğu konusunda bile Türkiye’de görüş ayrılığı var.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın haziran ayında Habertürk’e yaptığı açıklamaya göre BRICS ekonomik amaçlı bir platform. Ancak pek çok uzman BRICS’in ideolojik bir oluşum olduğu görüşünde.
BRICS’in ekonomik amaçlı bir platform olduğunu varsayalım. Sizce iktidar bu platforma üyeliğin ekonomik getirisi götürüsüne dair ilgili kurum ve kuruluşlardan, paydaşlardan görüş istemiş midir? Emin değilim.
Her halukarda, özellikle ekonomik paydaşları çatısında toplayan kurumların görüşlerinin dikkate alınması gerekir.
Ben bu anlamda Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu’undan (DEİK) BRICS üyeliğini teşvik eden güçlü bir mesaj duymadım.
BRICS üyeliği siyasetin bir oyun alanı mı?
DEİK Başkanı Nail Olpak’ın, geçen hafta sonuna doğru düzenlediği basın gezisinde gazetecilerin sorularına yanıt verirken BRICS üyeliğini “siyasetin oyun alanı olarak” değerlendirmesi dikkat çekici.
Verilen yanıtlardan BRICS üyeliğine dair olumsuz bir görüş çıkmadı, ama “üyelik Türkiye’ye büyük katkı sağlar” türünden bir mesaj da yoktu. Hatta tersine, Olpak BRICS’in kurucu üyesi Çin konusunda benim son dönemlerde tanık olduğum en ciddi uyarıyı yaptı. Çin’in Kuşak ve Yol projesini alkışlayan Türkiye’nin “bir kez daha konuyu iyi düşünmesi gerektiğini” söyledi.
Çin’e dönmeden; Olpak’ın BRİCS konusundaki açıklamalarına bakalım.
Türkiye'nin BRICS ile ilişkisinin bugün başlamadığını, daha önce gözlemci üye olarak toplantılara katıldığını belirten Olpak, "Ekonomik değerlendirmemden ziyade siyasetin bir oyun alanı olarak değerlendiriyorum. Bugünlerde biraz hareketlenmiş görünen, Avrupa ile ilişkiler konusunda yeni bir kart açması gibi..." dedi.
Malum, uzun bir aradan sonra bu yıl Türkiye ile AB arasında yüksek düzeyli ticaret toplantıları başladı. Ardından Dışişleri Bakanı Hakan Fidan AB’nin gayri resmi toplantısına davet edildi.
Bu milimetrik hareketlenmeye dikkat çeken Olpak şöyle devam etti:
“Donan ilişkilerde olumlu bir şeyler görülmeye başlandı. Onların olduğu yerde siyasetin karşılıklı bir kartlaşması şeklinde görüyorum. Bunun kopmaya doğru götüreceği kanaatinde değilim. Türkiye, o ilişkiyi bence dengeli götürebilir. Bunu ifade ederken kimseden herhangi bir sinyal almadığımı söylemek isterim. Bu bir pazarlık, bir şeyler alabilme sürecidir. İki dengeyi de birlikte götürebileceğimizi düşünenlerdenim."
Olpak, AB’ye yönelik haklı sitemlerde bulundu. Gümrük Birliği’nin güncellenmesi konusunda adım atılamadığını vurgularken, vize sorununa da dikkat çekti. AB’yle karşılaşılan sorunlara dönük olarak Türkiye’nin “bu tür atraksiyonlar yapmasını normal görüyorum” dedi.
"Kuşak ve Yol'u alkışlarken neyi alkışladığımızı iyi bilmemiz lazım"
Katı olmaktan kaçınan, dikkatli üslubuyla bilinen DEİK Başkanı Olpak’ın Çin konusundaki mesajları ise daha sert ve uyarıcıydı.
Bir geminin Şangay’dan Amsterdam’a 40-45 günde gittiğini, Çin’in zengin pazarlara daha hızlı ulaşmaya çalıştığını söyleyen Olpak, 2, 3 yıl önce Türkiye'nin yer aldığı Orta Koridor'dan yapılan denemede Şanghay'dan Amsterdam'a 11 günde gidildiğini ancak hedefin 7-9 gün olduğunu belirterek şunları söyledi:
"İyi ihracatçı illerimizden Gaziantep'ten yola çıkan bir tır 3-4 günde Amsterdam'a varıyor ama Çin, 8 güne indiğinde 'en büyük avantajım' dediğimiz lojistik avantajımız ortadan kalkacak. O zaman Çin'in Kuşak ve Yol'unu alkışlarken neyi alkışladığımızı iyi bilmemiz lazım. Oradan gelen tırlar geriye boş gitmeyecek, nasıl dolduracağımı bilmem lazım. En büyük pazarımız olan Avrupa pazarımızda ciddi bir kayıpla karşı karşıya kalacağız. Bu projeye bakışı bu perspektiften değerlendirme mecburiyetim var.”
DEİK’in bu konuda 2 raporu olduğunu söyleyen Olpak, Çin’in Türkiye’nin önemli bir ticaret ortağı olduğuna dikkat çekilmesi üzerine, Çin’le ticaretin 1’e 10 oranında Türkiye’nin aleyhine olduğunu hatırlattı.
“Öneriniz nedir” sorusuna dönük olarak ise “Önce aynı bakış açısıyla ortak noktaya gelmeyi öneriyoruz. Önce konumunuzu belirlemeniz lazım. Durum tespitinde aynı noktada değiliz. Akıllı hareket edersek bu süreci fırsata da çevirebiliriz” dedi.
Çin konusundaki uyarılarına karşın Olpak’ın Türkiye’nin AB ve BRICS’le ilişkileri dengede götürebileceğine dair iyimserliği ne kadar gerçekçi, üzerine düşünmek gerek.
BRICS’le ilişki biçimini; (illa üyelik gerekir mi) hükümet yandaşlığı veya karşıtlığı perspektifinden değil, sağlam analizlerle değerlendirmek gerekir. Bu anlamda tüm paydaşların bu süreçte görüşlerini dillendirmelerinde fayda var.