Bu kez gündemimiz, BRICS değerleri ve kriterleri

RUS medya grubu RBC’nin muhabiri, geçen cuma günü Vladivostok’ta düzenlenen “Doğu Ekonomi Forumu” toplantısı sırasında Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’a Türkiye’nin BRICS’e üyeliği meselesini sormasaydı, BRICS örgütüne katılım sürecinde bazı “kriterler” ve “değerler”in söz konusu olduğu, kamuoyunun dikkatine bu kadar açık bir şekilde gelmeyecekti herhalde.

BRICS, yani 2009 yılında Rusya’nın öncülüğünde Çin Halk Cumhuriyeti, Hindistan  ve Brezilya gibi dünyanın dört önemli gücünün bir araya gelerek kurduğu, bugün üye sayısı dokuza çıkmış olan uluslararası yapılanmadan söz ediyoruz. Önümüzdeki dönemde genişleme potansiyeli taşıyan bu örgüt, küresel ekonomi ve politikada daha çok söz sahibi olma iddiasını taşıyor.

RUS GAZETECİNİN SORUSU

Lavrov’un yanıtını değerlendirmeden önce soruya bakmamız gerekiyor. Çünkü sorunun formüle ediliş şekli, Türk kamuoyunda sürmekte olan BRICS tartışmalarının Rusya cephesinde belli bir yankı yarattığını göstermesi bakımından önem taşıyor.

Rus gazeteci, önce Bloomberg medyanın geçenlerde Türkiye’nin BRICS’e üyelik başvurusunda bulunduğunu duyurduğuna dikkat çekiyor. Ardından, Türk basınına dayanarak Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın önümüzdeki ay Rusya’nın Kazan kentinde yapılacak olan BRICS liderler zirvesine katılacağını hatırlatıyor.

Devamında, “Sizce Türkiye gerçekten de BRICS’e katılmak istiyor mu? Bu karar (üyelik) Kazan’da alınabilir mi” diye soruyor.

Ayrıca, Türkiye’nin 1950’lerden beri NATO üyesi olduğunu, yıllardır da AB’nin kapısında beklediğini anlatıyor Rus gazeteci. Hatta, Türkiye’nin BRICS’e dönük talebinin bir “U dönüşü” gibi göründüğünü söylüyor.

LAVROV’A GÖRE BRICS’E ÜYELİĞİN TEMEL GEREĞİ

Peki tam yirmi yıldır Rusya’nın Dışişleri Bakanı olarak görev yapmakta olan Lavrov, bu sorulara ne yanıt veriyor dersiniz?

“Ulusal liderliğin bu yönde açıklamalar yaparken ciddi niyetler taşıdığı kabulünden hareket ediyoruz” diye söze giriyor Lavrov.

Daha sonra, Türkiye’nin NATO üyeliği ve AB’ye adaylık statüsünü hatırlatarak, ismini vermediği bir Türk yetkilinin “BRICS’te, bazı örgütlerin üyelerinin bu kuruluşla ilişki kurmasını engelleyen kurallar bulunmadığı” yolunda bir beyanına atıf yapıyor.

Ancak bir sonraki cümlesine baktığımızda, bu Türk yetkiliyle mutabık olmadığını anlıyoruz Lavrov’un. Dahası, BRICS’e üyeliğin “bazı gereklerinin” bulunduğunu öğreniyoruz.

Şöyle diyor Lavrov: “Grubun tam üyeleri ve onunla muhtelif şekillerde işbirliği geliştirmekte olan ülkeler açısından ana gereklilik, ortak değerleri paylaşmaktır.”

Paylaşmanın yanı sıra, bu değerleri “korumaları gerektiğini” de söylüyor.

‘AB’NİN UKRAYNA’DA SAVUNDUĞU DEĞERLER DEĞİL...’

Peki bu değerler nelerdir?

Soruyu tersinden yanıtlıyor ve “AB’nin, Ukrayna’nın Avrupa değerlerini savunduğunu ileri sürerek, Ukrayna’da savunduğu değerler değil...” diye konuşuyor Lavrov.

Bütün bunları anlatırken, BRICS değerlerinin Birleşmiş Milletler Antlaşması’nda yer aldığını da vurguluyor, antlaşmanın içişlerine karışmama, bütün devletlerin egemenliğine ve toprak bütünlüğüne saygı gibi bir dizi temel ilkesini sıralıyor.

Ayrıca, Ukrayna’yı suçlayarak, özetle “Nazi değerlerini, teorilerini ve uygulamalarını; ifade özgürlüğü, ulusal diller, kültürler ve gelenekler üzerindeki yasaklamaları istemiyoruz” diyor. Yani, Rusya’nın Ukrayna’yı işgalini meşru gösterebilmek için dayandığı resmi tezlerin bir bölümünü sıralıyor.

Sonuçta, BRICS üyelerinin BM Antlaşması’nın hükümlerine seçici bir şekilde ve zaman zaman değil ama bütünlük içinde uymaya hazır olduklarını anlatıyor Lavrov. Bu noktanın çok kutupluluğun temelini oluşturduğunu ekliyor.

ÜYELİK KARARLARINI KONSENSÜSLE ALIYORUZ

Rus gazeteci, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Kazan’ı ziyaret etme niyetini “ciddi bulup bulmadığını”, ayrıca bu ziyaret sırasında “herhangi bir anlaşmanın imzalanıp imzalanmayacağını” da soruyor.

Lavrov, yanıtında BRICS’in zirve toplantılarına komşu ülkeleri davet etmek gibi bir “açılım” geleneğinin bulunduğunu hatırlatıyor. Dönem başkanının her yıl bu geleneği yerine getirdiğini anlatıyor.

Ardından, geçen haziran ayında BRICS dönem başkanı sıfatıyla bu gelenek çerçevesinde bir grup ülkenin dışişleri temsilcilerini Nijniy Novgorod kentinde düzenlenen bir toplantıya davet ettiğini, konukları arasında Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın bulunduğunu anlatıyor.

“Şimdi de Cumhurbaşkanı Erdoğan (Kazan zirvesine) bu çerçevede davet edilmiştir. Üyeliğe ilişkin kararlar BRICS’e tam üye olan ülkelerin konsensüsüyle (tam mutabakat) alınmaktadır” diye ekliyor Lavrov.

Bu ifadeden muhtemelen Türkiye’nin başvurusuyla ilgili bir kararın da söz konusu olabileceğini anlıyoruz.

YOKSA TÜRKİYE TAM DEĞİL, ORTAK ÜYE Mİ OLACAK?

Bu arada, BRICS faaliyetlerine davet edilecek “ortak ülkeler” (partner countries) gibi “yeni bir kategori”den söz ediyor Rusya Dışişleri Bakanı. Buna göre, geçen yıl Güney Afrika’da yapılan BRICS zirvesinde, dışişleri bakanlarından bu yeni kategoride katılacak ülkelere uygulanacak kriterlerle ilgili tavsiyeler hazırlanması yönünde bir çalışma yürütmeleri istenmiş.

Lavrov, “Bu konudaki çalışmalar aktif bir şekilde sürüyor. Ekim ayında bu tavsiyeler Kazan’daki BRICS zirvesine sunulacak. Örgütle işbirliği yapmak için ilgi belirten ve sayıları artmakta olan ülkelerle ilişkilerimizi resmi bir çerçeveye oturtmak ihtiyacını kabul ediyoruz. Bu ülkelerin sayısı 30’u geçmiş bulunuyor. Bu da küresel görünümün çok kutuplu yapısını gösteriyor” diye konuşuyor.

Rusya Dışişleri Bakanı, sözlerinin sonunda ABD’nin Türkiye’nin örgüte katılmasını NATO üyeliği açısından uygun bulmadığını, keza AB’nin de bu düşünceyi desteklemediğini aktarıyor.

ETRAFLICA TARTIŞMA İHTİYACI VAR

Lavrov’un bu açıklamaları, önümüzdeki ay sonuna doğru Kazan’da düzenlenecek BRICS zirvesi öncesinde cereyan edecek muhtemel tartışmalarda Rusya’nın perspektifini anlamak bakımından kuşkusuz önem taşıyor.

Rusya Dışişleri Bakanı, BRICS değerlerini ülkesinin Ukrayna’yı işgalini meşru gösterecek bir çerçeve üzerinden gerekçelendirme yoluna gidiyor. Bu tutum kendi pozisyonu açısından şaşırtıcı değildir.

Buna karşılık, Türkiye’nin Rusya’nın Ukrayna’ya askeri müdahalesini başından itibaren “işgal” olarak gördüğünü ve bu konudaki NATO tutumunu desteklediğini de bu bağlamda vurgulamalıyız.

Her halükarda, Türkiye’nin dış politikasındaki temel yönelişleri de yakından ilgilendirdiği için, BRICS değerleri meselesine ve bu örgüte yeni katılacak ortak üyelerle ilgili kriterlerin neler olduğu sorularına Kazan Zirvesi’ne uzanan süreçte açıklık kazandırılarak, konunun etraflıca tartışılmasına ihtiyaç vardır.