Şu bürokratik oligarşi meselesi

AK Parti'nin önceki gün gerçekleşen Genişletilmiş İl Başkanları Toplantısı'na "bürokratik oligarşi!" meselesinin damga vurduğu anlaşılıyor.

Yakınmalar o kadar yaygın hal almış ki... Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da millete hizmet etmeyenler için hayli ağır konuşmuş. Cumhurbaşkanımızın, siyasette çekirdekten yetişme özellikleri O'na, parti teşkilatları konusunda yüksek hassasiyet kazandırmış durumda. En vasatından en yetkin olanına varıncaya kadar teşkilatları, bir zincirin halkaları misali dava ve ortak hedefler doğrultusunda buluşturan, uyumlu çalışmalarını sağlayan ve netice alan bir siyasal aktörden söz ediyoruz.

Başarısı, başarısızlığı, eksiği kusuru ile teşkilatlar Erdoğan'ın siyaset anlayışının hep merkezinde oldu. Her zaman teşkilatın sesine, temayül yoklamasına önem verdi. Tabiri caizse bürokratların yanında teşkilatlar denildiği anda akan sular durdu. Son toplantı da bunun bir istisnası değildi.

Ancak...

Bu aşamada soğukkanlı değerlendirme yapmaya da ihtiyaç var!

Nedenine gelince...

Erdoğan'ın Cumhurbaşkanı kimliği ile illerdeki devlet temsilcisi Valiler!

Erdoğan'ın Parti Genel Başkanı kimliği ile temsilcileri ise İl Başkanları...

Şimdi burada, hiyerarşik üstünlük arayışına girilmesi bence doğru değil. Cumhurbaşkanı'nın atadığı vali veya kaymakamların, milletin işini görmemesi, hükümet programını ve yerel şartları da gözeterek iş yapmaması mümkün değil. Kuşkusuz; karar verme, inisiyatif alma, proje neticelendirme kabiliyeti açısından kamu yöneticileri farklı değerlendirmelere, eleştirilere tâbi tutulabilir. Ama iş yapmadıklarını, yaptırmadıklarını öne sürmek için insaflı olmak da gerekir. İsmini şimdilik refere etmek istemediğim bir Bakan'ın da dediği gibi...

"Partinin yerel yöneticileri, kendileri açısından önem taşıyan hususları, bazen özel önceliklerini o ilin veya yörenin ana meselesi gibi de yansıtabiliyor!"

Kanımca Cumhurbaşkanı Erdoğan, teşkilatlarını isim isim bildiği için olsa gerek... Serzenişleri sabırla dinliyor, eleştirilere kulak kabartıyor, bakanlardan açıklamaları alıyor. Nihai kertede, "Yine de gereğini yerine getirin" direktifi veriyor.

Bir ilde vali ile belediye başkanı, il müdürleri ve siyasetin temsilcileri arasında o beldenin acil ihtiyaçları ve rasyonel beklentilerine göre anlayış birliği bulunması en çok arzu edilen durumlardan biridir. Fakat... Parti yerel kadrolarının; vali, kaymakam veya emniyet müdürü üzerinde yer yer siyasal amir rolüne bürünme eğilimi sergilemesi de bir Türkiye gerçeğidir. Bu nedenle olsa gerek... Sn. Cumhurbaşkanı yatırımların sürekliliği ve kamu hizmetlerinin kalitesi bağlamında net bir yol haritası çizmiş... "Sorunu önce yerelde çözmeye çalışın. Netice alamıyorsanız Ankara'da ilgili Bakana iletin. Buna rağmen mesafe kat edilemiyor ya da idari-yasal adım atılması gerekiyorsa doğrudan bana aktarın!" demiş!

Mizan kurulur, Defterler dürülür!

Dün, Anayasa Mahkemesi'nde özel günlerden birine daha tanıklık ettik. AYM üyeliğine seçilen Doç. Dr. Metin Kıratlı'nın Ant İçme ve Bireysel Başvurunun Kabulünün 12. Yıldönümü dolayısıyla düzenlenen töreni izledik. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın da katıldığı törende AYM Başkanı Kadir Özkaya, maneviyat ile maddi hukuk arasında, oldukça çarpıcı bağlar kurduğu bir konuşma yaptı. Merak edenler AYM internet sayfasından tam metni okuyabilir. Ben, adaletin tesisinde görev alan, millet adına karar veren veya kamusal yetki kullanan herkes için Başkan Özkaya'nın, şu cümlelerinin altını kalın kalın çizmeyi ödev bildim:

"Kıymetli meslektaşlarım bugün adalet dağıtıyoruz, her şeyi ve herkesi sorguya çekiyoruz. Lâkin hepimiz geçiciyiz, bizi de bir gün sorguya çekecekler, bunu da unutmayalım. Bir gün mizan kurulur, bütün defterler dürülür, hesabı bizlerden sorulur. Yanlışlardan kaçınalım, o günler gelmeden bugünün kıymetini bilelim. Bir gün bize de sıra gelecek!"