Stagflasyon ve erken seçim

Erdoğan/AKP iktidarı, 22 yıllık yönetim döneminin doruk noktasına “STAGFLASYON” ile erişti.

Bu nedenle de bir an önce seçime gitmek zorunda kalabilir.

Bu başarının(!) irdelemesine önce terimleri tanımlayarak başlayalım.

***

Temel tanımlar:

Enflasyon: Piyasadaki mal ve hizmet fiyatlarının tümünün sürekli artması süreci.

Devalüasyon: Bir ulusal paranın değerinin yabancı paralar karşısında düşürülmesi.

Stagnasyon: Ekonomide durgunluk, hareketsizlik, büyümenin ve gelişmenin duraklaması.

Stagflasyon: Fiyatlar artarken bu artışla birlikte ekonomik büyüme ve gelişmenin durması.

Slumpflasyon: Yüksek enflasyon olgusuyla birlikte yaşanan ekonomik küçülme. İşsizliğin artması.

***

Temel tanımların argo karşılıkları:

Enflasyon: Soygunculuk.

Devalüasyon: Vurgunculuk.

Stagnasyon: Durgunluk.

Stagflasyon: Yıkım.

Slumpflasyon: Yıkılarak küçülme.

***

Türkiye’de durum:

TÜİK’e göre Ağustos ayı enflasyonu yüzde 2.47, yıllık enflasyon ise yüzde 51.97.

ENAG’a göre ise Ağustos ayı enflasyonu yüzde 3.47, yıllık enflasyon ise yüzde 90.35.

Sevgili okurlarım, siz iktidar tetikçilerinin “Enflasyon düşüyor” bağırtılarına aldanmayın:

Aylık enflasyon oranı, 12 aylık ortalamalara göre 2005’ten bu yana en yüksek Ağustos ayı enflasyonu.

Ayrıca enflasyonun düştüğü filan yok:

Sadece artış hızı biraz yavaşlıyor o kadar.

Üstelik bu hız da TÜİK’in bastırılmış oranına göre bile AB ve ABD’nin mücadele ettiği yüzde 2-3 gibi yıllık orana göre çok çok yüksek.

***

İşin asıl felaketi, harcama yapılan alanlara ve gelir gruplarına göre yapılan hesaplamalar:

Düşük gelir gruplarında, yani, dar ve sabit gelirli olan, memur, işçi, esnaf, emekli gibi sınıflarda, gelirin hemen hemen hepsi, kiraya, eğitime ve gıdaya gittiği için, buralardaki enflasyon oranı çok daha yüksek olarak etki yapıyor.

Geçen yılın aynı ayına kıyasla artışın en yüksek olduğu grup yüzde 120.81 ile eğitim.

Konut harcama grubu ise yüzde 101’lik enflasyon oranıyla ikinci sırada.

***

Sevgili ve değerli okurlarım, IMF ile anlaşmadan IMF reçetesini uygulayan Mehmet Şimşek ve TCMB, faizleri yükselterek enflasyonu dizginlemeye çalışıyor.

Bu klasik reçetenin bütün yükü elbette dar ve sabit gelirli yurttaşlar üzerine biniyor.

Fakat işin trajik yanı, Hukuk Devleti’nin zedelendiği, insanların hayatlarının, mal ve mülklerinin bile güvencelerinin kalmadığı, serbest rekabet koşullarının ise artık hayal olduğu bir ekonomiye, içeriden de dışarıdan da yeni kaynak bulmak çok çok zor.

Bu nedenle ülke bir “durgunluk” dönemine girdi.

Enflasyon da devam ettiği için, karşı karşıya olduğumuz kriz şimdilik bir “STAGFLASYON” krizi.

Bu iktidar devam ederse, bir süre sonra, “SLUMPFLASYON” bataklığının içinde boğulabiliriz.

Sanıyorum, bu olasılık, iktidarı “Erken seçime” zorlayan önemli faktörlerden biridir!