Benim gözümde teğmenlerin yemini

ÖMER ÇELİK HAKLI: AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik’in yaklaşımına tamamen katılıyorum. “Hükümete kılıç çektiler” diyerek olayı tehlikeli yerlere çekmeye çalışan muhalif yaklaşımlar da var, teğmenlere hakaretler yağdıran iktidar yanlısı yaklaşımlar da var. Ömer Çelik, her iki yaklaşımı da yanlış bulduğunu söyledi ve teğmenlere sahip çıktı. İmza. Mühür. Onay.

- ZORLAMAYALIM: Genç teğmenlerin yemin ederken söyledikleri sözlerde bir sorun yok. Bağımsızlığa, demokrasiye, laikliğe yapılan vurgular kimi neden rahatsız eder anlamış değilim. Zorlama yorumlarla bu ifadeleri karanlık yerlere çekmek ne kadar da yanlış. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sözüne de politik bir slogan muamelesi yapılmamalı.

*

- ŞÜPHELER ŞÜPHELER: Çok eski zamanlarda değil, AK Parti’nin iktidarda olduğu günlerde “Genç subaylar rahatsız” manşetini atmıştı Mustafa Balbay. “Altımı tutamıyorum” diyen koca koca generaller çıkmıştı ortaya. Buralardan geliyoruz. Olaya şüpheyle, tereddütle yaklaşanların zihinlerinde bunlar var. Onları da anlayışla karşılamak lazım.

*

- DİSİPLİN DE DİSİPLİN: Ordu demek disiplin demek. Ordu demek hiyerarşi demek. Bu açıdan bakıldığında kekremsi bir taraf yok değil teğmenlerin yemininde. Bir kısım teğmenin kılıçlı yemin gösterisine katılması, bir kısmının katılmaması... Burada sorun var mesela. Hiyerarşi dışı eylem yapar gibi bir hava... Askerlik mesleğine pek yakıştırılamıyor sanırım.

*

- ART NİYET YOK: Ben bu teğmenlerin, sivil iktidara karşı bir meydan okuma içine girdiklerine asla inanmıyorum. Amaçlarının sivil iktidara yönelik bir tutum almak olduğuna zerre kadar inanmıyorum. Öyle olsa yemini ettiren Ebru Teğmen, “Birincilik diplomamı Sayın Cumhurbaşkanımızın elinden almanın onurunu yaşıyorum” diye paylaşım yapmazdı.

*

- SÖYLENTİLER: TSK’ya tarikatçıların, cemaatçilerin doldurulduğuna dair epeydir bir yalan var ortalıkta dolaştırılan. Harp okulları da bu yalandan payını aldı. Kılıçlı yeminin temel motivasyon kaynağının bu yalanlar olduğunu düşünüyorum. Genç teğmenler, biraz da bu yalanlara isyan ettiler sanırım.

*

- HANGİ FOTOĞRAF: Biz artık teğmenlerin yemin fotoğraflarına odaklanmaktan vazgeçelim. Teğmenlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın elinden diplomalarını alırken yaşadıkları gururu yansıtan fotoğraflara odaklanalım. Onlar daha anlamlı. Onlar daha önemli. Onların mesajı daha net.

*

- KESELİM ARTIK: Bu tartışmadan memleket lehine bir şey çıkmaz, çıkmayacak. Bu tartışma, daha çok ayrışmamıza yol açacak. Bitirelim bu tartışmayı. Keselim artık. Tamam, uyanık olalım. Tamam, dikkatli olalım. Ancak pırıl pırıl genç teğmenlerimizi daha fazla töhmet altında tutmaktan da vazgeçelim.

Benim gözümde teğmenlerin yemini

ZÜLFÜ LİVANELİ ŞÖVALYELİK SEVMEZ

DENİZ Baykal, Erdoğan’ın siyasi yasağının kaldırılmasında başat rol oynamıştı.

*

Benim gözümde teğmenlerin yemini

Zülfü Livaneli, buna kafayı taktı.

Bunu diline doladı.

Aylarca, yıllarca. On kere, yüz kere, bin kere.

*

Özetle şuydu söylediği Livaneli’nin:

“Baykal, Erdoğan’ın önünü kesmedi. Böylece Erdoğan her seçimde bizi yendi.”

*

Erdoğan’ı yenmeyi denemek yerine onun önünü kesmeye çalışmak.

Mertliğin kıyısından bile geçmeyen, delikanlılıktan kilometrelerce uzak bir tutum.

*

Gelelim Özgür Özel’in yaptığı açıklamaya.

Şöyle demiş:

*

“Meclis, 360 milletvekiliyle seçimleri yenilerse Erdoğan’ın son bir kez aday olma hakkı doğar. Erdoğan’ın aday olmasını ve onu yenerek bu sürecin tamamlanmasını Türkiye demokrasisi açısından sağlıklı görüyorum.”

*

Çok şövalyece bir tutum!

Ama şövalyece bir tutumu sevmediğini fazlasıyla gösteren Zülfü Livaneli, Özgür Özel’in bu yaklaşımından hiç memnun olmayacaktır.

*

Erdoğan yeniden aday olursa ve yenilirse...

Özgür Özel açısından sorun yok.

*

Ama Erdoğan yeniden olur ve yenerse...

İşte o zaman Özgür Özel’in Zülfü Livaneli’nin elinden çekeceği var.

*

On iki bin iki yüz elli yazı yazar Özgür Özel aleyhine.

Benim gözümde teğmenlerin yemini

‘KIRDIĞIN KALPLER VAR’ DEMİŞ

ÖZGÜR Özel, Dilruba’ya şöyle demiş:

*

“Bazı sözlerin bazı vatandaşlarımızın, AK Parti’ye oy veren vatandaşlarımızın kalplerini kıracak sözler. Bunları onarman lazım. Bir açıklama yap. Bunları düzelt.”

*

Peki Dilruba, bu öğüde uydu mu?

Tabii ki uymadı.

*

Uymamakla kalmadı.

Haberin Devamı

Yaptığı ilk açıklamada, “Sözlerimin arkasındayım” demiş.

Yani kırılan kalpler falan zerre kadar umurunda olmadı.

*

Bu işler böyledir:

*

Dilruba’nın özgürlüğüne kavuşması için mücadele etmek ile Dilruba’nın kullandığı leş tabirleri, söylediği bayağı sözleri, ettiği pervasız hakaretleri ayrı tutmadığınız için...

Dilruba’yı bayağılığı, hakaretleri nedeniyle utandırmadığınız için...

Aksine pohpohladığınız için...

“Kırılan kalpleri onarsan iyi olur” tavsiyenize de uymaz.

*

Özgür Özel ile Dilruba arasında şöyle bir fark var:

*

Özgür Özel, siyasi lider, AK Parti’ye oy verenlerden de oy isteyecek, dikkatli olması lazım.

*

Dilruba adlı vatandaşın sorumluluğu yok, istediği gibi hakaret etmekte bir sakınca görmüyor.

*

Sorun işte tam olarak bunda.

NE İSTİYORSUNUZ

- Sisi’ye darbeci diyordunuz. Barıştınız.

*

- Esad’a demediğinizi bırakmamıştınız. Şimdi barışıyorsunuz.

*

- Suudi Arabistan’la gerilmiştiniz. Tornistan ettiniz.

*

Sürekli böyle cümlelerle ortalığı birbirine katanlara şunu demek isterim:

*

Eğer derdiniz laf sokmak, polemik yapmak, ele geçen malzemeden yararlanmaksa...

Tamam, böyle devam edin.

*

Yok eğer derdiniz memleketse...

- Mısır’la iyi ilişkiler kurulmasından...

- Esad’la yeni bir diyalog zemini bulunmasından...

- Suudi Arabistan’la aradaki gerginliğin sona ermesinden...

Bir rahatsızlık mı duyuyorsunuz? İstemiyor musunuz bu gelişmeleri?

*

Eğer rahatsızsanız, eğer istemiyorsanız.

O halde neden sürekli...

“Mısır çok önemli / Esad’la diyalog kurulmalı / Suudi Arabistan’ı bile kaybettik” falan diye inleyip durdunuz?