Ayasofya’da namaz kılmak da ister mi!

Demokrasisi güçlü olmayan, hatta hiç olmayan bazı ülkelerin vatandaşları gibi biz de memleketimizde ne olup bittiğini başka ülkelerin basınından ya da başka ülkelerin siyasetçilerinin yaptıkları açıklamalardan öğrenebiliyoruz.

Mesela dün Sky News Arabia vasıtasıyla Hamas’ın yeni lideri Halid Meşal’ın İstanbul’da olduğunu, bir konferansta konuşma yaptığını ve bu konuşmada İsrail’den intihar bombacıları ile intikam alınması çağrısı yaptığını öğrendik.

Bu rezalet bizim gazetelerde ve televizyonlarda haber dahi olmadı ki, buna sözde muhalif basın da dahil.

(Okurlarımızdan ricam muhalif basını mazur görmeleridir. Kendileri bugünlerde CHP içindeki tartışmalarda kimin yanında yer alacaklarını hesaplayıp, buna göre tavır almakla ilgileniyorlar daha çok.)

Bu arada yeni bir gelişmeye de Rusya Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov vasıtasıyla muttali olduk.

Türkiye, Esad ile masaya oturabilmek için, Suriye’nin kuzeyinden askerlerini çekebilirmiş.

Vay vay vay!

Düne kadar attı mı mangalda kül bırakmayan sahte yeniçerilerin düştüğü hale bakar mısınız!

Beşar Esad bunlara “Madem benimle görüşmek istiyorsunuz, o zaman ülkemdeki askerlerinizi geri çekin” diye meydan okumuştu.

Biz de “sert” iktidarımız böyle bir resti görmez diye düşünmüştük.

Çünkü 12 senedir Esad’a demedikleri laf, etmedikleri hakaret kalmamıştı. Öyle ki, adamın ülkesini fethedecek, Emevi Camii’nde namaz kılacaklardı.

Sonra işler hayal ettikleri gibi gitmedi.

Esad rejimi Batılı emperyalistlere karşı verdiği mücadeleyi kazandı, bu mücadelede Suriye’de Sünni bir rejim kurma hayali ile emperyalistlerle işbirliği yapan iktidarımız kaybeden oldu.

Türkiye’ye milyonlarca göçmen bırakan yeni statükoya razı olan iktidarımız, CHP’nin Esad ile görüşerek bu sorunu çözme kararlılığını görünce öne atıldı ve Esad ile görüşülecekse biz görüşürüz diyerek randevu peşine düştü.

Esad kanırttıkça kanırttı.

“Askerinizi çekin öyle” dedi.

Açıkçası iktidarımızın bu kadar kolay pes edeceğini hiç ama hiç zannetmiyordum.

Suriye’nin kuzeyinde büyük bir ‘vatanseverlikle’ yaptıkları Fırat Kalkanı Harekatı, İdlib Harekatı, Zeytindalı Harekatı ve Barış Pınarı Harekatı gibi son derece havalı isimlerle vatan koruması için attıkları adımlardan hızlı bir tornistan yapmalarını açıkçası beklemiyordum.

Ama sağ olsun Lavrov sayesinde öğrendik ki, “Tamam Esad abi, kızma çekeriz askerleri” kıvamına hızla gelmiş iktidarımız.

Ben Esad’ın yerinde olsam “Bir de Ayasofya’da namaz kılmak istiyorum” diye dayatırım.

Bu taleplere evet diyerek ulusal onurumuzu ayaklar altına almakta beis görmeyenler, Esad ile Ayasofya’da saf tutmazsa hiçbir şey bilmiyorum.

Ama hiç merak etmeyin, İletişim Başkanlığımız bunu da bir zafer gibi yutturur, yutmak için ağzı açık bekleyenlere…

İsveç artık eski bir üye ama F 16’lar ortada yok

İsrail’in savunmasında görev yapmak için Doğu Akdeniz’de bulunan USS Wasp gemisi, TCG Anadolu ile yaptığı ortak harekattan sonra şimdi de İzmir Limanı’na demirlemiş.

Ama merak etmeyin. Bu gemimizin İzmir Limanı’na demirlemesinin İsrail’e bir faydası yok, Gazze’ye bir zararı yokmuş.

Gemiyi görünce aklıma nedense ABD’den satın alacağımız F-16’lar geldi.

Biliyorsunuz Türkiye ABD’den 116 artı 18 adet yani toplamda 134 adet beşinci nesil savaş uçağı, yani F-35 alacaktı.

Yeni savunma konseptini buna göre oluşturmuş, bu uçakların inip kalkması için de TCG Anadolu adlı gemiyi inşa etmişti.

Rus uçağını vurup, barışmak için Ruslardan S-400’leri alınca fırsat bekleyen ABD bizi F-35 programından attı ve bu uçakları vermeyeceğini ilan etti.

Bunun Türkiye’nin hava savunmasında büyük zafiyet yaratacağı açıktı ve Türkiye bu zafiyeti en aza indirmek için bu kez F-16 talep etti.

40 adet blok 70 alacak, 70 adet eski uçağı da modernize edecektik.

Bunun için de 134 adet F-35 için vereceğimiz paranın neredeyse iki katını, 23 milyar doları vermeye razıydık.

ABD buna da yanaşmadı.

Sonra da önümüze “İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliğini koydu.”

Her konuda olduğu gibi bu konuda da mangalda kül bırakmayan iktidarımız “bu can bu bedende oldukça” terör destekçisi İsveç’in NATO’ya üye olamayacağını açıkladı.

Ve tam da beklendiği gibi 23 Ekim 2023 günü Cumhurbaşkanı Erdoğan İsveç’in NATO’ya katılım protokolünü imzaladı.

Herkes şaka zannetti. İktidar yalakaları “İmzaladı ama Meclis’ten geçirmeyecek” dediler.

23 Ocak’ta TBMM Cumhurbaşkanlığı’ndan gelen protokolü onaylayıp geçirdi.

Yalakalar “TBMM’den geçti ama yayınlatmayacak” dediler.

İki gün sonra, 25 Ocak’ta Cumhurbaşkanlığı İsveç’in NATO’ya üyeliğini resmen kabul ettiğimizi resmî gazetede yayınlattı.

İsveç NATO’ya üye oldu.

Aynı gün iktidar yanlısı gazete ve ajanslarda “ABD’den Türkiye’ye F-16 satışına onay” manşetleri ile çıktılar.

31 Ocak’ta iktidara yakın think tank’ler satışın onaylandığını duyurdular.

11 Şubat’ta TRT ve AA F-16’larla ilgili prosedürün tamamlandığını açıkladılar.

İktidarımızın İsveç’in NATO üyeliğine onay vermesinin üzerinden geçti 9 ay.

Hâlâ ne bir uçak var, ne de imzalanmış bir anlaşma.

Ama sordun mu, dış politikada etkiliyiz ve tecrübeli bir iktidarımız var.

Evet tecrübeli.

Başarısızlık konusunda da, çuvallama konusunda da oldukça tecrübeli.

Bu görüntü seçmenin moralini bozuyor 

Memlekette rezaletin bini bir paraya satılır, ülke oradan oraya savrulurken ana muhalefet partimiz ülke açısından son derece önemli bir soruna odaklanmış durumda.

CHP’nin tüzük kurultayına.

Yapmayın demiyorum, ille de gerekli ise yapın ama Allah aşkına sizin kurultayınız ve tüzüğünüz bizim sorunumuz değil.

CHP Genel Başkanı Özgür Özel’e de bir tavsiyem var.

Tüzük kurultayı sizin için önemli olabilir.

Ancak bana sorarsanız eski genel başkanınızı çok da önemsemeyin.

Parti içinde size çok önemli gelebilir ama toplum açısından, seçmen açısından ve hatta temsil ettiğini söylediği ama temsil etmediği kitle açısından da zerre miskal önemi yok.

Toplumda hiçbir karşılığı yok.

Yanındaki dar militan çevre dışında hiç kimse ne düşündüğünü merak ediyor, ne de ne yaptığını ya da yapacağını.

Seçmen Türk siyasetinin ondan kurtulduğuna mutlu.

Bu yüzden gitmesinin üzerinden 1 yıl bile geçmeden CHP oylarını neredeyse yarı yarıya attırabildiniz.

Bu oy artışının nedeni sizin varlığınızdan değil, onun yokluğundan kaynaklandı, emin olabilirsiniz.

O yüzden bu sevilmeyen ve hem CHP’ye hem de Türkiye’ye hiçbir fayda sağlamamış ve siyasi hayatında sadece ve sadece AKP’ye seçim kazandırmış olan bu kişiye fazla yüz vermeyin.

Emin olun CHP’ye oy verenler bunu pek istemiyor.

Siz görüştükçe mahcemalini tekrar görmek zorunda kalanlar o günleri hatırlıyor ve pek mutlu olmuyor.

NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?

Siyasette de bit pazarına nur yağmadığını anladığımız zaman.