Duvar’da bir haber… Gazeteci Ferhat Yaşar araştırmış: 30 Haziran’da Kayseri’de Suriyelilere yönelik saldırılar ardından 3 bin Suriyeli şehri terk etmiş, onları çalıştıran 24 fabrika da kapanmış.
Hafta başında da İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya AK Parti İnsan Hakları Eğitim Programında Instagram yasağı haberleri arasında yeterince dikkat çekmeyen ürkütücü bir bilgi vermişti: Türkiye’de kayıtlı 3 milyon 103 bin Suriyeli sığınmacıdan 729 bini bildirdikleri adreslerde bulunamamıştı.
Yerlikaya’nın verdiği 3 milyon 103 bin adresinin Türkiye’deki Suriyeli sığınmacıların gerçek sayısını yansıtıp yansıtmadığını tartışmıyorum. Sadece verdiği rakamlar dahi devletin Suriye’den geldiğini güya kayda aldığı her dört sığınmacıdan birinin şu anda nerede olduğunu, ne yaptığını bilmediğinin itirafıydı.
Bakanın evinde dahi yalan beyan
Kayseri’deki bir başka feci tabloya birazdan geleceğim ama bu itirafta bulunan kişi de bizzat bu kayıtlardan sorumlu olan İçişleri Bakanıydı.
Yerlikaya’nın kendi konutunda dahi iki Azerbaycanlı askeri öğrenci ve iki “sivil şahıs” kalıyor görünüyordu; Göç İdaresi Başkanlığı soruşturma açıldığını doğruluyordu. Bu laçkalığın nereden kaynaklandığına dair yetkililerin yapması beklenen açıklamayı haberi T24’te duyuran gazeteci Tolga Şardan yaptı.
Her ikisi de İçişleri Bakanlığı çatısı altındaki Göç İdaresi Başkanlığı ile Nüfus ve Vatandaşlık İşleri Genel Müdürlüğünün bilgisayarları birbirine bağlı değildi. Ama her ikisi de ayrı ayrı e-devlet sistemine bağlıydı. Dolayısıyla birine beyan usulü verilen adres, diğerinde kontrol edilemeden resmi kayda dökülüyordu. Aslında dökülen, sığınmacıların seçimlerde usulsüz oy kullandığı iddialarına da yol açan bu kayıt sistemiydi. Belki kurumlararası bürokratik kıskançlıktan, belki alelacele asıl sistemle bütünleştirilmemiş kayır sisteminden, belki de düpedüz siyasi fırsatçılık kaynaklı kötü niyetten kaynaklanıyordu.
Suriyeli sığınmacılar nerede, ne yapıyor?
Şimdi mahalle bekçileri tek tek Suriyeli ve diğer sığınmacıların kendi beyanlarına göre kayda geçirilen adreste olup olmadığını araştırıyor.
Peki, bu 729 bin Suriyeli nerede, ne yapıyor? Söyleyen İçişleri Bakanı olduğuna göre kime sormalı? CHP’liler TBMM’ye soru önergesi vermiş ama AK Parti ve MHP oylarıyla reddedilmesi kimseyi şaşırtmaz. Bulsa bulsa Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan bulur diye CİMER’e mi sormalı?
Şimdi bir soru daha var ortada. Son olaylardan sonra 3 bin Suriyeli Kayseri’den ayrılmışsa nereye gittiler acaba? Ülkelerine mi döndüler, başka şehirlere mi gittiler, adresleri biliniyor mu? Ve ne yaptıkları…
Bir yandan Suriyeliler Avrupa birliği ülkelerine gidip onları rahatsız etmesin diye anlaşmalar yapıyor, Ege’deki karasularımızı uluslararası görev gücünün denetimine açıyoruz, diğer yandan kendi topraklarımızda -en iyi ihtimalle, resmi kayıtlara göre 729 bin kişinin izini kaybediyoruz.
Tekrar ediyorum, kusura bakmayın: kime sormalı?
Kayseri ve bir okul örneği
Suriyelilere tepkinin bir cinsel istismar vakası ardından Kayseri’de patlaması tesadüf değil, çünkü orada bir süredir negatif enerji biriktiği biliniyordu.
Kayseri örneği aslında düşündüğümüzden çok daha önce gündemde. Kayseri Anadolu’nun sanayi ve ticaret merkezlerinden, Gaziantep gibi, Konya gibi.
2021’de Kemal Kılıçdaroğlu “İktidara gelirsek Suriyelileri usulünce göndereceğiz” deyince, AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Özhaseki “Bazı şehirlerde sanayiyi onlar ayakta tutuyorlar. Boşuna popülizm yapmayın, gönderemezsiniz” demişti. Özhaseki daha önce Kayseri Büyükşehir Belediye Başkanlığı ve Şehircilik Bakanlığı yapmıştı.
Geçenlerde konuştuğum Kayseri’nin önemli bir ismi kendisine artık emekli olmayı düşünen, Kayserili bir öğretmenden gelen yakınmayı aktardı. Sorunları çözmekten çok sorunları dile getirenleri cezalandırmakla ilgili olan kıymetli yöneticilerimiz başını belaya sokmasın diye okul ve sınıf mevcutlarını da vermeyeceğim. Ama okul mevcudunun yüzde 10’undan azı doğuştan Türk vatandaşıymış.
Kendi sınıfında hiç doğuştan Türk vatandaşı yokmuş; tamamı Suriyeli misafirlerimizdenmiş. Hâlâ toplama-çıkartma öğretmeye çalışıyormuş. Çünkü sınıfta bırakmak yasak olduğu için öğrenci öğrense de öğrenmese de sınıfları atlıyormuş. Ve geçenlerde öğrencilerinden birisi sudan bir nedenle şikâyette bulununca bu yaşında hayatında ilk defa soruşturulmuş olmaktan uykuları kaçıyormuş.
Kimin sorumluluğu?
Hayır, bu ne sadece Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in ne sadece İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın sorumluluğu; bu Cumhurbaşkanı Erdoğan kabinesinin kolektif sorumluluğu.
Anketler, 2024 seçimlerinde AK Parti (ve Cumhur İttifakının) aldığı yenilginin ekonomik krizden sonra gelen gerekçesi olarak Suriyeli sığınmacıların durumunu sorumlu tutuyor.
Erdoğan’ın 2011’den itibaren devirmeye çalıştığı Beşar Esad’la şimdi barışmaya çalışmasında yalnızca Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’ın ısrarının değil, belki daha çok bu durumun etkili olduğunu görmek gerekiyor. Ama bazı adımları atmak vakit geçtikçe daha zorlaşıyor.
Siyaset dünyasından gelen sert çıkışlar, doğru bilgilendirilmemiş kitlelerin bu çarpık duruma olan tepkilerini kapıları sınır koymadan açanlara değil açık kapıdan geçen Suriyelilere yöneltmesine neden oluyor. Irkçılığa kayan patlamalar hem yanlış hem tehlikeli.
O yüzden Anadolu kaplanlarının zor işleri, sosyal güvence olup olmadığı belirsiz koşullarda boğaz tokluğuna yaptırma alışkanlıklarına aldırmadan bu konuya bir çözüm getirmek gerekiyor.