Başımıza ne geliyorsa Amerikan Kongresi’nden geliyor. Türkiye’ye karşı aldıkları ambargo kararları, 1915 olaylarını Ermeni soykırımı olarak tanımaları, F-16 savaş uçaklarının satışında ayak sürmeleri yetmezmiş gibi, bir de kongredeki şakşakçılar üçüncü ülkelerle ilişkilerimizi bozmaya başladılar.
Hatırlarsınız bundan yaklaşık iki sene önce 17 Mayıs’ta Yunanistan Başbakanı Miçotakis Kongrede bir konuşma yapmıştı. Hiç Türkiye lafı etmemesine rağmen Türkiye’yi hedef alan konuşması 37 defa alkışlarla kesilince, Cumhurbaşkanı Erdoğan fena halde içerleyip “Benim için artık Miçotakis diye biri yoktur” dedikten sonra bir yıl küs tutmuştu.
Netanyahu’nun Amerikan kongresindeki konuşması
Geçen hafta da Uluslararası Adalet Divanı’nda soykırımla yargılanan İsrail Başbakanı Binyamin Netenyahu, Kongrede büyük bir tezahüratla karşılandı.
Konuşması Mitsotakis’in rekorunu kırarak 58 defa alkışlarla kesilmiş.
Netanyahu ateşkesi ağzına almadığı konuşmasında üstüne üstlük kongre üyelerinin gözlerinin içine baka baka Gazze’de tek bir sivilin öldürülmediği yalanını söyledi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan o tarihten bu yana her konuşmasında Netanyahu’nun Amerikan kongresinde konuşturulmasını sert ifadelerle eleştirdi. 26 Temmuz’da TBMM bir tezkere kabul ederek ABD’yi kınadı.
Erdoğan bunlarla da yetinmeyerek 28 Temmuz’da Rize’de AK Parti tarafından düzenlenen bir teşkilat toplantısında yaptığı konuşmada İsrail’e şu sözlerle yüklendi:
“Biz çok güçlü olmalıyız ki, bu İsrail Filistin’e bu akara makarayı yapamasın. Biz nasıl Karabağ’a girdiysek, nasıl biz Libya’ya girdiysek bunun benzerini aynen onlara da yaparız. Yapmamak için hiçbir şey yok. Sadece biz güçlü olmalıyız ki bu adımları da ne yapalım? Atalım”.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasındaki ilkler
Bir parti toplantısında doğaçlama da yapılmış olsa, Cumhurbaşkanlarının dış politika hakkında söyledikleri önemlidir. Bu konuşma ayrıca bazı ilkleri de içeriyor. Türkiye’nin Kardeş Azerbaycan’a olan desteği herkesin malumu. Azerbaycan-Ermenistan savaşında Türk yapımı insansız hava araçlarının kullanıldığı da biliniyor. Ancak ilk kez cumhurbaşkanının ağzından Türkiye’nin Karabağ’a girdiği Dünya’ya duyuruldu. Üstelik, “girmek” sözcüğünden ne kastedildiği tam belli değil, istismara çok müsait. Bu sözlerden Türk askerlerinin de Karabağ’da fiilen savaştığı anlamı çıkarılabilir.
İsrail’e karşı zaman zaman kullanılan sert söyleme ilk kez kuvvet kullanma tehdidi de dahil oldu. Halen geçerliliğini koruduğu varsayılan uluslararası ilişkilerin önemli belgeleri arasında yer alan 1975 tarihli Helsinki nihai senedinin 10 ilkesinden biri de kuvvet kullanma tehdidinden kaçınmaktır.
“Aliyev rahatsız olmuştur”
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın konuşmasından herhalde en fazla Azerbaycan Devlet Başkanı İlham Aliyev rahatsız olmuştur. Bir kere Azerbaycan, İsrail’in Türk Dünyasında ve İslam alemindeki tek kankası. Azerbaycan İsrail’in gaz ihtiyacını karşılıyor, İsrail de Azerbaycana silah satıyor. Ayrıca Karabağ zaferine Türkiye’nin ortak olması yaklaşan seçimler öncesinde Aliyev’in de hiç hoşuna gitmemiş olmalı. Nitekim Azerbaycan’da yayın yapan 1news’in haberine göre, Azerbaycan savunma Bakanlığı bir açıklama yaparak Azerbaycan’ın toprak bütünlüğünün ve egemenliğinin restorasyonu için yapılan savaşlara hiçbir devletin silahlı kuvvetler personelinin katılmadığını bildirmiş.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın güç kullanma tehdidinin İsrail vahşetini durduracağını hiç sanmam. Aksine söylem bazında İsrail’in Türkiye karşıtlığını şimdiden daha da azdırdı. Dışişleri Bakanı Israel Katz aynı akşam X’deki hesabından Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sonunu Saddam’a benzeten fotoğraflı çirkin bir paylaşımda bulundu. Cumhurbaşkanı Erdoğanın konuşması İsrail’de ve Batıda tepkiyle karşılanırken Arap dünyasından da Kongre’de Netanyahu’nun aldığı alkış kadar takdir almadı.
Türkiye İsrail’e girer mi?
Peki Türkiye İsrail’e girebilir mi? Bu sorunun cevabı Amerika İsrail’in arkasında durduğu sürece tek kelimeyle “hayır”. Ayrıca ne Avrupa’daki dengeler ne de Araplar arasındaki rekabet Türkiye’nin İsrail’e askeri bir harekat düzenlemesine imkan verir.
Allah’tan Cumhurbaşkanı Erdoğan “aynısını onlara da yaparız” derken, ifadelerinin önüne ve arkasına iki kez “biz güçlü olmalıyız ki” şerhini koymuş. Her ne kadar Türkiye son yıllarda savunma sanayii alanında oldukça güçlendiyse de motorize birliklerinin 20 saatte ulaşabileceği bir ülkeyi işgal edebilecek seviyeye geldiği söylenemez.
Bu arada “akara makara yapmak” ne anlama geliyor? Onu da hala çözebilmiş değilim.