Bugün Kıbrıs Barış Harekatının 50.yıldönümü. 20 Temmuz 1974 sabahı radyolarını açanlar, 49 yaşındaki Türkiye’nin en genç başbakanı Bülent Ecevit’in şu sözleri ile uyandı:
“Türkiye’nin Kıbrıs’ta barış, özgürlük ve kardeşlik için giriştiği harekat, bu sabahın erken saatlerinde başlamıştır. Türk Silahlı kuvvetleri ateş açılmadıkça ateş etmeyeceklerdir. Biz aslında savaş için değil barış için, yalnızca Türklere değil, Rumlara da barış getirmek için Ada’ya gidiyoruz. Türk Silahlı kuvvetlerinin zaferi haklılığın zaferi olacaktır, barışın zaferi olacaktır, özgürlüğün ve kardeşliğin zaferi olacaktır.”
Bir savaş, ancak bu kadar barışçıl bir söylem ve diplomatik bir dille Dünya’ya duyurulabilirdi. Konuşma metni, eminim Ecevit’in kendi kaleminden çıkmış olmalı. Maalesef aradan geçen 50 yılda Türkiye, barıştan yana olduğunu uluslararası topluma anlatmakta başarılı olamadı. Kıbrıs’la ilgili Birleşmiş Milletler kararları hep aleyhte çıktı. Türkiye İşgalcilikle suçlandı.
Kıbrıs Barış Harekatı'nın başlamasının üzerinden 50 yıl geçti
Kıbrıs Barış Harekatı'nın 50.yıl kutlamaları
Devletlerin tarihlerinde 50’inci, 75’inci ve 100’üncü yılların ayrı birer anlamları vardır. Özel törenlerle kutlanmaları doğaldır. Ne yazık ki Anavatan’da, ne Sakarya Meydan Savaşı’nın, ne 30 Ağustos zaferinin, ne de Cumhuriyetimizin 100’üncü yılları layığı veçhile kutlanabildi. Bu kere Kıbrıs Barış Harekatının 50.yıl kutlamaları için iktidar ve muhalefet adeta yarış içerisinde . Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yanı sıra, ana muhalefet lideri Özgür Özel, Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli ,Büyük Birlik Partisi Genel Başkanı Mustafa Destici, Eski TBMM Başkanı Hikmet Çetin, aklınıza kim gelirse kutlamalara katılmak üzere bugün KKTC’deler. Sanırım sebep milli davaya sahip çıkmaktan çok, havada esmeye başlayan seçim rüzgarları ve milliyetçi oylar.
Türk Silahlı kuvvetleri tüm unsurlarıyla görkemli bir gövde gösterisi yapmaya hazırlanıyor. Mehteran bölüğünden milli gururumuz Bayraktar’a kadar neyimiz varsa hepsi orada.
Cumhuriyetin 100.yılında akılda kalan bir etkinlik düzenlemeyen CHP’nin Genel Başkanı Özgür Özel, bir süre önce 20 Temmuz’da 174 Kıbrıs Gazisini adaya götüreceklerini açıklamıştı. İktidar geri kalır mı? Aile ve Sosyal Yardım Bakanlığı da 70 Kıbrıs Gazisini götürmek için ayrı bir organizasyon yaptı. Kutuplaşma iliklerimize kadar işlemiş. Bir tek “Senin gazin mi daha kahraman, benim gazim mi?“ diye yarıştırmadıkları kalmıştı. Bir de normalleşmeden bahsediyoruz.
Bu ortamda Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yapacağı konuşma, gerek Kıbrıs sorununun, gerek Türk-Yunan ilişkilerinin geleceği açısından önemli. CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in de Birleşmiş Milletler parametrelerini bir kenara bırakıp iki devletli çözüm diyecek mi? O da ayrı bir merak konusu.
GKRY’deki anma törenleri
Türkiye 15 Temmuz’da FETÖ darbe teşebbüsünde yitirdiği şehitlerini anarken, Güney Kıbrıs'ta da aynı gün 15 Temmuz Nikos Sampson darbesine direnerek hayatlarını kaybedenler için anma törenleri düzenlendi. Yoksa FETÖ’cüler 15 Temmuz tarihini EOKA’cılardan mı esinlenerek tercih ettiler? 15 Temmuz günü adayı ziyaret eden Yunan Savunma Bakanı Nikos Dendias Türkiye’ye yönelik sözleriyle bombanın pimini çekmiş oldu. Milli Savunma Bakanlığı Dendias’a daha da sert bir cevap verdi.
Bugün KKTC’de barış harekatının 50.yılı kutlanırken güneyde de her yıl olduğu gibi 20 Temmuz yine törenlerle, ayinlerle anılacak. Kiliselerde mumlar yakılacak. Bu yılki törenlere Yunanistan Başbakanı Mitsotakis de katılıyor. Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Mitsotakis ilk kez aynı tarihte Ada’da bulunacaklar.
BMGS Guterres’in Kıbrıs kişisel temsilicisi Maria Angela Holguin’in çabaları
BMGS Guterres’in Kıbrıs kişisel temsilcisi Maria Angela Holguin, 6 aylık görev süresini tamamlayarak 10 Temmuz’da hazırladığı raporu Guterres’e sundu. Rapor kamuoyuna açıklanmadığı gibi bugüne kadar basına da raporun içeriği hakkında en ufak bir bilgi sızmadı. Sayın Holguin akıllı bir kadına benziyor. Raporunu sunduğu gün kamuoyuna hitaben açık bir mektup yayınlayarak izlenimlerini paylaştı. Mektupta Kıbrıs sorununun 60 yıldan fazla bir geçmişi olduğunun belirtilmesi, Türkiye’nin barış harekatından bahsedilmemesi, hatta Türkiye adının hiç zikredilmemesi (Rum basınının tepkisine neden olmuştur) Türkiye için olumlu unsurlar olarak değerlendirilebilir. Mektupta ayrıca geçmişte büyük ümitler yaratıp hayata geçirilemeyince sukütü hayale yol açan fikirlerden uzak durarak şimdi farklı düşünmenin tüm Kıbrıslılara ortak bir gelecek için yeni fırsatlar getireceği kaydediliyor. Mektubunun sonunda Kişisel Temsilci, görevinin, raporunu sunmakla sona ermediğini ,kalıcı bir çözüm için arayışlarına devam edeceğini ifadeyle tüm Kıbrıslılara liderlerine daha iyi ve güvenli bir gelecek için çalışmaları amacıyla baskı yapmaları çağrısında bulunuyor. Sayın Holguin’in raporunu sunduğu gün apar topar Vaşington'a geçerek Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Yunan Dışişleri Bakanı Geripetrides ve ABD Dışişlerinde Avrupa’dan sorumlu Müsteşar Yardımcısı James O’Brien ile görüşmesi bu işin peşini bırakmayacağına işaret etmektedir.
Yılların deneyimli gazetecisi Yusuf Kanlı, Yetkin Report’ta iki hafta arka arkaya yayınlanan köşe yazılarında, Kıbrıs sorununda gelinen son aşamayı tüm ayrıntılarıyla anlatmış. Genelde çözüm için kötümser bir tablo çizen Kanlı, bir tarafta iki bölgeli, iki toplumlu federasyonun bir hayal haline geldiğini herkesin bildiğini, diğer tarafta da iki devletli çözümün daha baştan bir başlangıç noktası olmaktan öteye gitmediğini ve tamamen reddedildiğini, her iki tarafın da mevcut durumu korumakta kararlı olduğundan anlamlı bir ilerlemenin imkansız göründüğünü dile getiriyor.
CTP Genel Başkanı Tufan Özhürman’ın Ankara Ziyareti
KKTC’deki ana muhalefet Partisi Lideri Tufan Erhürman, 24-26 Haziran tarihlerinde Ankara’ya bir ziyarette bulundu. Halen kamuoyu yoklamalarında partisinin önde göründüğü Cumhuriyetçi Türk Partisinin (CTP) Genel Başkanı Erhürman Ankara’daki temasları sırasında CHP Lideri Özel’in yanı sıra, AK Parti Genel Merkezinde Genel Başkan Yardımcısı Mustafa Elitaş ile de görüştü. Erhürman’ın Ankara ziyaretinden adaya memnun döndüğü söyleniyor. CTP Birleşmiş Milletler parametreleri temelinde, sonuç odaklı, belirli bir zaman sınırlaması içinde masaya dönülebileceğini savunuyor. Önerdikleri model ise Federasyondan çok konfederasyonu çağrıştırıyor.
Guterres'in zor tercihi
Şimdi top Genel Sekreter Guterres’in sahasında. Holguin’in raporunun kısa dönemde açıklanması beklenmiyor. Guterres Holguin’in önerilerini değerlendirdikten sonra büyük bir olasılıkla ilgili tüm tarafların New York’ta bulunacağı Eylül ayındaki BM Genel Kurulunu fırsat bilerek yeni bir yol haritası açıklamaya çalışacaktır. GKRY Lideri Chiristolides ısrarla bu yıl sonuna kadar kendi halkına iyi haberler vereceğini söylüyor. Ancak uluslararası konjonktür Kıbrıs sorununun çözümü için o kadar elverişli değil. Ukrayna ve Gazze’de kanayan yaralar var. Kıbrıs meselesi gırtlağına kadar Ukrayna/Rusya savaşına bulaşan, Çin tehdidi karşısında tir tir titreyen, Gazze’deki katliamı durdurması için İsrail’e söz geçiremeyen ABD’nin gündeminde çok alt sıralara düştü. Kişisel Temsilci Holguin’in ABD Dışişleri Bakanı Blinken’dan randevu bile koparamadığı anlaşılıyor. Garantör ülkelerden İngiltere’de yeni bir hükümet işbaşında. Henüz dış politikasının ayrıntılarını belirlememiş olabilir. Ama genelde İşçi Partisi hükümetlerinin Kıbrıs Rum görüşlerine daha müzahir bir tutum izlediğini bir kenara yazmak gerek. Bugünkü demeçlerle bozulmazsa diğer garantör ülkeler Türkiye ve Yunanistan’ın liderleri Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Mitsotakis arasında sanki Kıbrıs sorununu bir kenara bırakarak iki ülke arasındaki pozitif gündeme odaklanmak yönünde bir mutabakat var.
Bakalım böyle bir ortamda Guterres’in tercihi ne yönde olacak? En az iki ay daha bekleyip göreceğiz.