NATO zirvesi, ABD ile ilişkiler ve Biden dönemi kapanırken...

SON yıllardaki NATO zirveleri her seferinde Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerin ve aynı zamanda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ABD Başkanı Joe Biden arasında şahsi düzeydeki ilişkinin seyrini gözlemek, okuyabilmek açısından da bir barometre işlevi gördü. Çok daha sınırlı bir çerçevede G-20 zirveleri de dahil edilebilir bu gözleme.

Ama projektörlerin daha kuvvetli çevrildiği NATO zirvelerine, toplantıların seyri, alınan kararların içeriği bir tarafa, ikisi arasındaki buluşmaların nasıl geçtiği, verilen fotoğraflarda nasıl bir vücut dilinin belirdiği gibi sorular açısından da özel bir ilgiyle bakıldı Türk kamuoyunda.

*

Hatırlanacaktır, Biden’ın 20 Ocak 2021 tarihinde göreve başlamasından sonra ikisi arasında uzun süren bir temassızlık döneminin ardından ilk yüz yüze görüşme bir NATO toplantısında, aynı yıl 14 Haziran tarihinde ittifakın Brüksel’deki merkezinde düzenlenen zirve sırasında gerçekleşmişti.

İkisi arasındaki bu görüşmenin önemi, ABD yönetiminin Afganistan’dan çekilmeyi tasarladığı bir dönemde Biden ile Erdoğan’ın Kabil Havalimanı’nın işletilmesi ve güvenliğinin Türkiye’ye bırakılması konusunda vardıkları mutabakat olmuştu.

Ancak Biden 2021 ağustos ayında ani bir kararla ABD askerlerini programlanan tarihten önce Afganistan’dan çekip Kabil’i tam bir kaosun içine itince, bu proje uygulama şansı bulamadığından boşlukta kalmıştı.

Biden öncesinde ABD ile ilişkiler tam bir belirsizliğe girmişti. Bunun nedenleri arasında, Türkiye’nin 2019 yılında Rusya’dan S-400 hava savunma sistemleri alması, Biden’ın selefi Cumhuriyetçi Donald Trump’ın da tepki olarak Türkiye’yi F- 35 programından çıkartıp, CAATSA yaptırımlarını işletmesi de vardı.

Trump’ın son döneminde yokuş aşağı giden ilişkileri kurtarmak anlamında bir sigorta işlevi görmesi beklenen Kabil Havalimanı projesinin devreden çıkması, ilişkileri yeniden bir belirsizliğe soktu.

*

Ardından aynı yılın sonbaharında Biden ile Erdoğan ilişkisinde ciddi bir krizin patlak vermesine tanıklık ettik. Eylül ayında New York’ta düzenlenen Birleşmiş Milletler Genel Kurulu toplantıları sırasında Erdoğan’ın şehirde bulunan Bidenile ikili bir görüşme beklentisinin ABD tarafınca karşılıksız bırakılması, Erdoğan’ın son derece sert bir tepki göstermesine yol açtı.

Erdoğan, 23 Eylül 2021 tarihinde New York’ta yaptığı açıklamada “Türk-Amerikan ilişkileriyle ilgili sağlıklı bir sürecin işlediğini söyleyemeyeceğini” belirterek, şöyle konuştu:

“İki NATO ülkesi olarak şu andaki gidiş pek hayra alamet değil... Başbakan ve Cumhurbaşkanı olarak yaklaşık 19 yıllık yöneticilik hayatımda Amerika ile olan münasebetlerimde geldiğimiz nokta, maalesef iyi bir nokta değil. Ben oğul Bush ile iyi çalıştım, Sayın Obama ile iyi çalıştım, sayın Trump ile iyi çalıştım ama Sayın Biden ile iyi başladık diyemem.”

Erdoğan, Türkiye’ye döndükten bir hafta sonra da Soçi’ye giderek 29 Eylül’de Rusya lideri Vladimir Putin ile görüştü.

*

Derken ilişkilerin daha da aşağı gitmesini önlemek üzere yürütülen diplomatik çabaların sonucu Erdoğan ile Biden bir ay kadar sonra 31 Ekim 2021 tarihinde Roma’daki G-20 zirvesi sırasında bir araya geldiler ve ortaya çıkan soğukluğu belli ölçülerde dağıttılar.

Bu arada, Türkiye’nin kısa bir süre önce ABD’ye 40 F-16 savaş uçağı alımı ve 79 F-16’nın modernizasyonu için yapmış olduğu talebe Biden’ın olumlu yanıt vermesi, havanın yumuşamasında rol oynadı. Biden, bu talebi ABD Kongresi’nden geçirmek için “elinden geleni yapacağını” söylemişti görüşmede.

*

Ve Rusya’nın 24 Şubat 2022 Tarihinde Ukrayna’yı işgal etmesinin yarattığı büyük uluslararası kriz atmosferi sonraki dönemde Erdoğan ile Bidenarasındaki ilişkinin gündemini de önemli ölçüde etkilemiştir.

İşgal sonrasında ikisi arasındaki kritik bir görüşme Madrid’de düzenlenen NATO zirvesi sırasında 29 Haziran 2022 tarihinde gerçekleşti.

Türkiye’nin İsveç ve Finlandiya’nın ittifaka üyelik başvurularına NATO zirve bildirisinde yer verilmesine yaptığı itirazın aşılması, zirvenin hemen öncesinde Biden ile Erdoğan arasında yapılan bir telefon konuşmasına da konu oldu. Türkiye-İsveç-Finlandiya arasında üçlü bir mutabakata varılırken, Erdoğan ile Biden da zirve sırasında bir araya gelmiştir.

Yine aynı yıl ikisi arasındaki bir diğer yüz yüze görüşme 15 Kasım tarihinde Bali’de düzenlenen G-20 zirvesi sırasında yapılmıştır. Görüşme Türkiye’nin bu kez Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılmalarını mümkün kılacak uygulama protokollerini askıda tutması nedeniyle sıkıntılı bir ortamda gerçekleşmiştir.

Bali’deki G-20 zirvesinden yansıyan bir olumsuz durum, tam bu sırada Polonya topraklarına düşen bir Rus füzesi nedeniyle Biden’ın orada hazır bulunan NATO liderlerini ve Japonya Başbakanı’nı bu konuyu görüşmek üzere toplantıya çağırırken Erdoğan’ı davet etmemesiydi.

*

Ve Erdoğan ile Biden’ın bir NATO zemininde buluşmaları daha sonra geçen yıl temmuz ayında Litvanya’nın başkenti Vilnius’ta düzenlenen zirve sırasında oldu.

Türkiye’nin Finlandiya ile ilgili protokolü 2023 mart ayında onaylaması sonucu bu ülkenin katılımı zaten zirve öncesinde tamamlanmıştı. Vilnius zirvesine Finlandiya yeni üye olarak katılırken, Türkiye’nin İsveç’le ilgili itirazını sürdürmesi nedeniyle bu ülke NATO’nun kapısında kalmıştı.

Bütün bu süreçte Erdoğan ile Biden’ın her buluşması, Türkiye’nin F-16 talebi ve İsveç’in NATO’ya üyeliği dosyalarının geniş yer tuttuğu bir çerçevede geçmiştir. Sonuçta her iki konu açık bir şekilde birbiriyle irtibatlanmıştır.

Şöyle ki, TBMM İsveç’in katılım protokolünü geçen 23 Ocak tarihinde onaylamış, 25 Ocak’ta da Erdoğan bu konudaki Cumhurbaşkanlığı kararını imzalamıştır. Eş zamanlı bir şekilde ABD yönetimi de Türkiye’nin talebini Kongre’ye iletmiş, ABD Başkanı Biden da Kongre liderlerine mektup yazarak satışın bir pürüz çıkmadan desteklenmesini talep etmiştir.

*

Bu kısa özet, Biden-Erdoğan diyaloğunun son iki, iki buçuk yıldaki seyrinin aktarımıdır bir bakıma. Tabii Türkiye’nin, ABD’nin PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan YPG/PYD ile bu ülkedeki ittifakına son vermesi yolundaki beklentisinin de bu görüşmelerde Erdoğan cephesinde kuvvetli bir vurgu aldığı belirtilmelidir.

Bir bütün olarak baktığımızda, Erdoğan ile Trump arasında kurulan ve ikisinin sıkça telefonda konuşabildikleri, bir araya gelebildikleri yakın bir çalışma ilişkisinin Erdoğan ile Biden arasında tekrarlanabildiğini söylemek zordur. Erdoğan-Biden ilişkisi genel olarak iniş çıkışlı bir şekilde seyretmiştir.

Biden, ana çizgisi itibarıyla Erdoğan ile mesafeli bir çalışma ilişkisini tercih etmiş, ikili düzeydeki diyalogu için daha çok NATO zirveleri, G-20 toplantıları sırasında yaptığı görüşmelerle yetinmiş, diyalogu kendine göre belli bir dengede yürütmüştür.

*

İşte bu akışın ardından geride bırakmakta olduğumuz hafta NATO’nun son Washington zirvesi gerçekleşmiştir. Önceki zirvelerin aksine Erdoğan ile Bidenarasında baş başa bir görüşme olmamış, sadece sosyal ortamlarda, ya da toplantılar sırasında ayak üstü konuşmalar geçmiştir aralarında.

Burada ilginç olan, gelinen noktada ikili bir toplantı yapmamalarının Türk tarafında bir eksiklik olarak görülmemiş olmasıdır.

Bütün dikkatlerin artık Biden’ın sağlık durumuna, başkanlık yarışından çekilip çekilmeyeceği sorusuna çevrildiği ve adaylığı bırakmadığı takdirde Trump’ın kazanma ihtimalinin şimdiden ufukta belirdiği bir dönemde, galiba böyle bir konu mesele olmaktan da çıkmıştır.

Belki de Washington’daki NATO zirvesinin ana öykülerinden biri, bu gibi konuların da ötesinde, ABD’de bir devrin, Biden döneminin artık yavaş yavaş kapanmakta olduğunu herkese göstermesiydi..