Erdoğan’ın NATO’da Gazze başarısızlığı

Cumhurbaşkanı Erdoğan, beş uçak ve geniş heyetiyle Washington’a giderken şöyle diyordu: “NATO liderler zirvesinde Gazze’de Filistin halkına yönelik katliamları gündeme taşıyacağız.” (AA, 9.7.2024).

Sonuç mu? Elbette ABD’nin patronu olduğu NATO’da bu mümkün değildi. Nitekim açıklanan 38 maddelik sonuç bildirgesinde ne İsrail’in İ’si ne Filistin’in F’si ne de Gazze’nin G’si vardı. 

38. maddenin sonunda 2026 zirvesinin Türkiye’de yapılacağı yazılıydı. Demek ki AK-medya için yine de bir “başarı öyküsü” haberi vardı! Bir de Erdoğan’ın açığı kapatmak için zirve sonrasında yaptığı basın toplantısında söyledikleri. Örneğin “İsrail’i Lahey Adalet Divanı’na Güney Afrika ile şikâyet ettik” diyordu, oysa şikâyet eden tek başına Güney Afrika’ydı ve AKP aylar sonra davaya müdahil olma kararı almıştı. Örneğin, “İsrail yönetiminin NATO’yla ortaklık ilişkisini sürdürmesi mümkün değildir” diyordu, oysa İsrail’in NATO ortaklığında Ankara’nın onayı vardı, İsrail’in NATO’yla işbirliği mekanizmalarına katılmasında AKP’nin oluru vardı! 

ABD FERMANIYLA HAREKET EDEN ÖRGÜT

Türkiye’nin NATO içinde ne kadar “değerli” olduğunu propaganda eden renk renk düzen siyasetçileri, Türkiye’nin NATO’da ne denli etkili olduğunu “pazarlayan” bıyıksız ve badem bıyıklı diplomatlar, Türkiye’nin NATO’da ABD’yi dengelediğini “savunan” liberal ve siyasal İslamcı akademisyenler, NATO üyelerinin eşit olmadığını, ABD’nin NATO’nun patronu olduğunu, ABD’nin tek oyunun diğer tüm üye ülkelerin oylarının toplamından daha ağır olduğunu anlamışlar mıdır sizce? 

Elbette gerçeği onlar da biliyor ama NATO’nun propagandasını, pazarlamasını ve savunmasını yapmak en temel işleri. O nedenle Türk milletine yalan söylemeyi sürdürecekler.

Tabii istisnalar da var. Örneğin AKP’li Mehmet Metiner o gerçeği çırılçıplak ortaya koydu: “NATO ABD’nin silahlı sopasıdır. ABD başkanları ne ferman buyurursa ona göre hareket eden askeri ittifakın adıdır. Gerisi kamuflajdır. Hatta kandırmacadır.” (Yeni Şafak, 12.7.2024). Kuşkusuz Metiner’in partisi o kamuflajı ve aldatmacayı en çok yapan partidir.

‘NATO TEHDİT AMA YİNE DE NATO’DA OLMALIYIZ’ YANLIŞI

Metiner’in yazısının asıl üzerinde durulması gereken kısmı ise şöyle: “NATO dünya barışını asıl tehdit eden bir ABD silahlı aparatıdır.Türkiye’nin başkaca şansı olmadığı için bulunmak mecburiyetinde olduğu bu askeri ittifak son kertede Türkiye’nin de ulusal güvenliği ve toprak bütünlüğü açısından bir tehdit unsurudur. Rusya’ya ve Çin’e boyun eğdirebilirlerse bütün dünya ABD imparatorluğunun siyasi, ekonomik ve askeri anlamda sömürgesine dönüşecektir.”

Öncelikle şunu belirtelim: ABD’nin Rusya ve Çin’e boyun eğdirebilmesi mümkün değil. Tersine hegemonyası zayıflayan ABD, boyun eğdirebilmenin değil, mevcut düzenini “kendi bölgesinde” koruyabilmenin stratejisini izliyor. 

Ve gelelim tartışılması gereken noktaya: Evet, Metiner haklı, bu gerçeğe gözler kapatılsa da, son kertede NATO Türkiye’nin ulusal güvenliği ve toprak bütünlüğü açısından tehdittir. Ancak Metiner “Türkiye başka şansı olmadığı için NATO’da bulunmak zorunda” görüşünde ise büyük yanlış içerisindedir. Öyle ki bu yanlış, yazısındaki tüm doğruları götürecek önemdedir. 

BAŞKA ŞANS ELBETTE VAR

Tersine, Türkiye’nin başka şansı var, Türkiye NATO’da olmak zorunda değil. Hele de 38 maddeli sonuç bildirgesinden sonra NATO’da olmak Türkiye için artık daha büyük bir yüktür. Çünkü NATO’nun Washington’daki bu son zirvesinden çıkan temel sonuç şudur: ABD, NATO’daki müttefiklerini Rusya ve Çin’e karşı cepheye sürmeye çalışıyor. 

“Başka şansı olmadığı için NATO’da bulunmak zorunda” olduğunu iddia ettikleri Türkiye’nin ABD tarafından Rusya ve Çin’e karşı pozisyon almaya zorlanması, Ankara’nın intiharı olur!

II. Dünya Savaşı’nın ardından “Başka şans yok” söylemiyle izlenen Atlantikçilik siyaseti dün de yanlıştı çünkü Türkiye’nin “bağlantısızlık” gibi başka bir şansı vardı. “Başka şans yok, NATO’dan çıkamayız” söylemi bugün daha da yanlıştır; çünkü yine “bağlantısızlık” var, hele de “çok kutupluluk” şartlarında geniş manevra alanları var, “NATO’daki gibi fiilen egemenliğinizi devretmek zorunda kalmadan” siyasi ve ekonomik ortaklıklar kurabileceğiniz platformlar var, Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) var, BRICS var, yükselen Asya var, bölgesel birlik olanakları var.

Yeter ki “NATO göz bağı” çıkarılabilsin!