Havanda su mu dövüldü?

Özgür Özel ile Erdoğan, “Havanda su mu dövdüler?”

Yani bu görüşme hiçbir işe yaramadı mı?

Dün her iki tarafın da kendi içlerinde birbiriyle çelişen hedefleri olduğuna işaret etmiştim:

Özel, hem herkesi kucaklama siyasetini sürdürmeyi hem de AKP ile diyalog başlatmayı ama bunları yaparken AKP’yi şiddetle eleştirmeyi ve “Yeni Anayasa” tuzağına karşı çıkmayı hedeflemişti.

Erdoğan ise iktidarını bütün gücüyle sürdürdüğü mesajını vermeyi ama aynı anda kendisini ikinci sıraya düşüren başarısızlıklarından dolayı CHP ile diyalog kurmayı kabul ettiğini de belirtmeyi hedefliyordu.

Her iki taraf da kendi içlerinde birbirleriyle çelişen hedefler amaçlıyorlardı.

Bu açıdan, bu görüşmeden çıkan sonuçlar, sadece farklı çevrelerde değil, bizzat kendi içlerinde bile değişik biçimlerde değerlendirilecektir.

***

CHP içindeki Özelciler, CHP’nin sağa göz kırpmasını sürdürmek isteyenler, siyasette “normalleşmenin” kendileri sayesinde başladığını belirterek bu görüşmeyi tam bir başarı olarak niteliyorlar.

Buna karşılık, CHP’yi Cumhuriyet değerlerinin ve özellikle laikliğin savunucusu olarak görmek isteyenler, görüşmenin, kan kaybeden AKP/MHP iktidarına bir hayat öpücüğü verdiğini iddia ederek toplantıyı mahkûm ediyorlar.

AKP içindeki Reisçiler ise, (ki zaten AKP, “Reisçi” olmayanları içinde yaşatmıyor) bu görüşmenin tam bir başarı olduğunu, Erdoğan’ın siyasette “Yeni bir dönem”, “Bir yumuşama ve diyalog dönemi” başlattığını iddia ederek sevinç naraları atıyorlar.

Buna karşılık, parti içindeki ağırlıkları pek de belli olmayan medyadaki köktendinciler, CHP’nin din karşıtı olduğunu, onunla yakınlaşmanın AKP’ye ve iktidara zarar vereceğini iddia ederek, görüşmeyi yanlış bir siyasal adım olarak niteliyorlar.

***

En ilginç tepki, iktidarın koltuk değneği olan, küçük ortak MHP’den geldi; ama bence onun nedeni, liderler görüşmesi değil, Sinan Ateş cinayetinin Ülkü Ocakları ve MHP içinde yol açtığı tedirginlik ve korkuydu!

Bahçeli, bir yandan iktidara ve “Reis”e olan sadakatini vurgularken öte yandan AKP’ye, “Ben ortaklığı bozmaya hazırım; hodri meydan” dedi.

Bu arada iki yardımcısı da, Sinan Ateş cinayetinin aydınlatılmasını isteyen ve AKP/CHP görüşmesini savunan medya mensuplarını tehdit etti.

Böylece Bahçeli’nin tepkisinin de liderler görüşmesinden çok, Sinan Ateş cinayetinin soruşturulmasına olduğu ortaya çıktı.

***

Şimdi gelelim asıl meseleye:

Türkiye’nin temel sorunu nedir?

1) İktidarın meşruiyetini yitirmiş olması ve Erdoğan’ın ülkeyi Anayasa’ya aykırı KHK’lerle yönetmiş ve yönetiyor olması mı?

2) Ülkenin üretim kapasitesinin yok edilmesi, ekonomik iflas, enflasyon ve geçim sıkıntısı mı; emekli maaşları, asgari ücret mi?

3) Düzensiz göçmenler, nüfusun Araplaştırılması mı?

4) Hukuk Devleti’nin çökertilmesi, yargının siyasetin emrine verilmesi mi; Osman Kavala ve Selahattin Demirtaş mı, Gezi Direnişi Mağdurları mı?

5) Çocuklarımızın geleceğini karartan “Maarif Modeli” mi; ortaöğretimin ve üniversitelerin çökertilmesi mi?

6) Komşularımızdaki savaş durumları mı?

7) Kürt sorunu mu, terör mü?

8) Demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti olan Cumhuriyet Rejimi’nin yıkılması ve bir şeriat devletine doğru götürülmesi mi?

Yoksa Türkiye’nin temel sorunu, bütün yukarıdaki problemleri yaratan Erdoğan ve onun yarattığı “Şahsım Devleti” midir?

***

Özel-Erdoğan görüşmesi bu temel “Şahsım Rejimi” sorununun çözümü açısından ne sonuç vermiştir?

Demokratik Rejim’e dönüş için umut mu yaratmıştır?

Yoksa “Şahsım Devleti”ni “normalleştirerek” herkesin bu ucube rejime alışmasına ve “Demokratik Rejim” umudunun yok edilmesine katkısı mı olmuştur?