Ak Parti’nin gözü dışarıda mı?

Bu sıralar hepimiz Ak Parti ile CHP arasında bir ‘normalleşme’den, bir ‘yumuşama’dan söz ediyoruz.

Normalleşsinler mi?

Normalleşsinler.

Normalleşmeleri ülkenin vatandaşları olarak bizim menfaatimize.

Yumuşasınlar, pamuk gibi olsunlar.

Çünkü onlar birbirine sövdükçe biz de onların atışmalarını üzerimize alınıp sanki vacipmiş gibi birbirimize ağzımızı bozmaya, ters bakmaya başlıyoruz.

Cumhurbaşkanı ve Ak Parti lideri Erdoğan 18 yıl sonra CHP Genel Merkezi’ne gitti. Bu bir iade-i ziyaretti. CHP lideri Özgür Özel’le 1,5 saat oturup memleketin meseleleri üzerine konuştular.

Ben bu ziyaretleşmeleri, normalleşme tezahürlerini ülkenin diğer meseleleriyle ilgili gerilim alanlarına fazla tesiri olmayan, hususi bir kompartımanda cereyan eden ama faydadan da hali olmayan aktiviteler olarak mütalaa ettim.

Neden?

Hakkâri Belediyesi’ne Başkan’ın mahkûmiyet kararından iki gün önce kayyım atandığını ve bu uygulamanın Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından çok tasvip edildiğini, hatta arkasının geleceğini gördüğüm için.

Bir taraftan da Ak Parti ile MHP arasındaki ittifakın her iki tarafın menfaati ve bekası açısından vazgeçilemez olduğuna dair kanaatim ağır bastığı için.

Bundan fazlası mı var?

Galiba var.

MHP ile ilişkisi Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iktidarının devamını sağladı.

MHP desteği olmaksızın 50+1’i bulması hemen hemen imkansızdı.

İttifakın MHP’ye de çok faydası oldu.

MHP lideri Bahçeli hükümette bakanlık ya da kendisi için bir koltuk istemedi.

Ama bu süre içinde toplum nezdinde hem iktidarın bir gözetmeni hem de unvanı bir yerde yazılı olmayan ama fiili bir Cumhurbaşkanı Yardımcısı gibi telakki edildi.

Partisi de güç kaybetmedi, aksine güçlendi.

Bu ilişki bir taraftan da Ak Parti’nin kimyasını değiştirdi.

Partinin özgürlükçü, tabir caizse liberal karakterinde fark edilir bir aşınma meydana geldi.

Olsun, alan razı veren razı, iktidarda kalıyorlar, böyle devam etsinler işte, ne sakıncası var?

Devam ediyorlardı zaten.

Bunlardan fazlası şu:

MHP tarafı bu görüşmelerde ‘nezaket ziyareti’ mefhumunu aşan bir şeyler sezdi.

Sanki Ak Parti CHP ile normalleşirken MHP ile anormalleşiyordu.

Hele de Cumhurbaşkanı Erdoğan Sinan Ateş’in Eşi ve çocuklarını kabul edip onlarla yakından alakadar olunca bugüne kadar getirdikleri hukukun haleldar olduğu vehmine kapıldı.

CHP’nin genel başkanıyla 1,5 saat ne görüşmüş olabilirler?

Erdoğan’ın gözü dışarıda mı yoksa?

Ortalıkta ‘iş birliği’ lafları dolaşıyor, bu bir ittifak sinyali mi?

Hele Sinan Ateş’in eşiyle görüşmesi… Erdoğan MHP’yi Sinan Ateş davası üzerinden sıkıştırmak mı istiyor?

Belki de hiçbiri. Sadece rutin. Sinan Ateş’in eşi Ayşe Ateş ve çocuklarıyla görüşmesi de MHP lideri Bahçeli’ye mesaj değil, Bahçeli’nin müsamahasına binaen yapılmış gibi…

Ya da madalyonun öteki yüzüne bakınca…

Belki de hepsi.

Devlet Bey’in çıkışı oldukça sitemkâr ve oldukça sertti.

“Ak Parti ile CHP arasında geniş tabanlı bir ittifakın vücuda gelmesi, buna da altılı masanın diğer unsurlarının desteği Milliyetçi Hareket Partisi’nin samimi dileği ve temennisidir.”

“Altılı masanın diğer unsurları” sözü İyi Parti’nin bir önceki lideri Meral Akşener’i de kapsıyor olabilir. Malum, Erdoğan-Akşener görüşmesi de içeriği hala belirsiz ama taze bir görüşme ve MHP bu görüşmeden de işkillenmiş olabilir.

Devlet Bey’in çıkışı, “Sen bilirsin, gidersen git… Ama sonuçlarına katlanırsın” diye tefsir edilebilir mi?

Gerçi, sözün stepnesi var.

“Buna rağmen Cumhur İttifakı’na bağlılığımız kararlılıkla devam edecek, TBMM’de kanun tekliflerine verilen desteğimiz aynen sürecektir. Cumhur İttifakı’ndan tavizimiz, geri dönüşümüz, yarı yolda bırakmamız, ilkelerinden ve hedeflerinden cayma göstermemiz mümkün değildir.”

Sonuçta bu bir sarsıntı. Bir güven bunalımı.

Onarılması ciddi bir mesai gerektirir.

Bunlar iktidar cephesindeki dalgalanmalar.

Çarşamba günü hava böyleydi. Gergin, elektrikli. Dün CHP lideri Özel’in “suç ortağını bize doğru itme” demesi Bahçeli’nin şüphelerini yatıştırır mı? Henüz değil.