Geçen hafta 4 Haziran’da bu köşede yer alan yazım şöyle başlıyordu:
“2024 yılına damga vuracak olan ilk önemli genel seçim, ‘dünyanın en büyük demokrasisi’ diye nitelenen Hindistan’da yapıldı ve Başbakan Narendra Modi üçüncü kez rahat bir seçim zaferi kazandı. Jeopolitik dengelerin önem kazandığı bir dünyada Modi’nin kesin bir seçim zaferi kazanması Hindistan’ın bundan sonra daha da yakından izlenecek ülkelerden biri olacağını gösterdi.“
Başta Financial Times olmak üzere sürekli takip ettiğim İngilizce gazetelerden edindiğim son bilgilerden yararlanmıştım geçen hafta bu yazıyı yazarken. Devasa bir ülke olan Hindistan’da genel seçimlerin sonuçlanması ve oy sayımının tamamlanması haftalar alıyordu. Sözünü ettiğim İngilizce gazetelerde nihai sonucun 4 Haziran’da açıklanacağı ve Başbakan Modi’nin rahat bir seçim zaferi daha kazandığı belirtiliyordu. Modi uyguladığı “tek adam” rejimi sayesinde rahat bir seçim zaferi daha kazanarak dünyaya önemli bir mesaj veriyordu.
“Tek Adam” rejiminin zaferi mi?
Geçen haftaki yazım 4 Haziran günü gece yarısından itibaren T24’te yayına girdi. 4 Haziran günü haber kaynağı olarak güvendiğim İngilizce gazetelere göz atınca, Modi’nin seçimi hiç de rahat kazanmadığını ve büyük olasılıkla bir koalisyon hükümeti kurmak zorunda kalacağını öğrenmiş oldum. Okuru yanlış bilgilendirmiş olmak hiç hoşuma gitmemişti tabii ama hiç değilse beni yanıltan anlı şanlı yabancı gazetelerin de da paylaşmak zorunda kaldığı bir sıkıntıyı yaşamışım.
Modi’nin seçimde umduğu sonucu alamamış olması benim kaynak olarak güvendiğim İngilizce gazeteleri de şaşırtmıştı. Modi’nin seçim zaferini “tek adam” rejimlerinin başarısı olarak göstermeye eğilimli olan bu gazetelerdeki hava tamamen değişmişti. Modi’nin “tek adam” rejimini konsolide ederek Hindistan’ı, Müslüman nüfusun ikinci sınıf vatandaş sayıldığı bir Hindu İmparatorluğu haline getirme projesinin demokrasiyle çeliştiğini herkes biliyordu.
Modi’den Erdoğan’a: Otokrasi mi, demokrasi mi?
İngiltere’de yayınlanan ünlü The Economist dergisi de Narendra Modi’nin demokrasiyi zaafa uğratarak Hindistan’da otokratik bir “tek adam” rejimi kurma hevesinin bu seçim sonuçlarıyla ciddi bir darbe yediğini vurguladı.
“Tek adam” rejimlerinin yükseldiği ülkelerde demokrasinin nasıl tehdit edildiği bu vesileyle tekrar gündeme gelince hemen akla gelen liderlerden biri de Cumhurbaşkanı Erdoğanoldu. Erdoğan’ın partisinin Türkiye’deki son yerel seçimlerde uğradığı yenilginin Türkiye’de demokrasinin geleceği açısından ümit var bir gelişme olduğu da da bu vesileyle hatırlatılmış oldu.
Avrupa’da büyük koalisyon mu?
Geçen haftaki yazımda da belirttiğim gibi 2024’e damga vurabilecek olan Avrupa Parlamentosu seçimleri de 6-9 Haziran’da yapıldı. 27 ülkeden 360 milyon seçmenin oy kullanabileceği Avrupa Parlamentosu seçimleri öncesinde yapılan kamuoyu yoklamaları, başta Fransa ve Almanya olmak üzere birçok Avrupa Birliği ülkesinde sağdaki partilerin hissedilir şekilde güç kazandığını gösteriyordu.
Atlantic Council’in seçim sonuçları üzerinde yaptığı ilk değerlendirme, sağdaki partilerin oy kazandığını, soldaki partilerin ise oy kaybettiğini gösteriyor. Merkezdeki partilerin de oy kaybına uğramadan oy kazandığı ve merkezde bir büyük koalisyon kurma hayalinin yeniden canlandığı belirtiliyor.
Fransa’ya Macron şoku
Seçim sonuçlarına en sert tepki ise Fransa Cumhurbaşkanı Macron’dan geldi ve Ulusal Meclisi derhal fesheden Macron Fransa’da en geç bir ay içinde yeni seçime gidilmesi çağrısında bulundu. Muhalefet lideri konumundaki Marine Le Pen’in Ulusal Atılım Partisi’nin de seçime gitmeye hevesli olduğu anlaşılıyor.