“Devletin başına Devlet gelecek!” Muhalefet saflarından çıkıp Cumhur İttifakı üzerinden Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın AK Parti iktidarı saflarına geçmeden önce MHP’nin en çarpıcı sloganlarından biriydi bu. Artık kullanılmıyor ama Devlet Bahçeli gerçekten de devlet yönetiminde Erdoğan’a ortak; hem de hiçbir sorumluluk sahibi olmaksızın
Bence Türk siyasetinin yaşayan en yetenekli taktisyeni Devlet Bahçeli; en az güçle en çok verim sağlayabiliyor, nerede, ne zaman kendisine ihtiyaç duyulacağını biliyor ve en uygun zamanı kollayıp devreye giriyor. Böylece Bülent Ecevit’in DSP hükümetine koalisyon ortağı da olabiliyor; sorumluluk almasına gerek bile kalmadan Tayyip Erdoğan yönetimine de istediğini yaptırabiliyor.
Devlet Bahçeli etkisi
Özellikle 31 Mart 2024 yerel seçimlerinden sonra Bahçeli’nin devlet yönetimindeki perde arkası etkisi artmış görünüyor. AK Parti’nin 1-2 Haziran’da Kızılcahamam’da yaptığı danışma kurulu toplantılarında Cumhur İttifakından daha çok yarar sağlayan tarafın MHP olduğu da konuşulmuş, siyasi kulise yansıdığı kadarıyla. Bu şikâyet aslında 2019 yerel seçim yenilgisinden bu yana var.
Erdoğan 31 Mart yenilgisinin muhasebesini Ekim ayında toplanması beklenen Kongreye öteledi. Ama bu öteleme yalnızca AK Parti kademelerini, değil, bakanlar dahil bürokratik işleyişi de olumsuz etkiliyor. Erdoğan’ın artık tamamını kendisinin atadığı üst bürokraside “bürokratik oligarşi” tehdidi görmesi dahi endişesinin derecesini gösteriyor. Kimse risk alıp başını belaya sokmak istemiyor.
Erdoğan’ın daha ılımlı devlet yönetimi sinyalleri verdiği, seçimden sonraki ilk birkaç haftadaki seyrin değişmesinde Bahçeli’nin iki hamlesi etkili oldu. Birincisi, Bahçeli’nin “Söyleten sensin videosu”, ki dört gün sonra, 29 Nisan’da Erdoğan Bahçeli’ye seçimlerden sonraki ilk ziyaretini yaptı. İkincisi de Erdoğan’ın CHP lideri Özgür Özel’le görüşüp “siyasette yumuşamadan” bahsi sonrasında 10 Mayıs’ta Beştepe’ye çıkması.
Art arda fazla tesadüf
Özel, Bahçeli’yle de görüştü “normalleşme” dediği süreç çerçevesinde. Ancak Erdoğan’ın Anayasa değişikliği konusunda CHP liderinden de destek beklediğini söylemesinin Bahçeli’yi memnun ettiği söylenemez. Bahçeli’nin devlet işleyişindeki MHP etkisinin sürdürülebilirliği bakımından kırmızı çizgisi, Başkanlık sisteminin yüzde 50+1 şartıyla devamındadır; başka türlü verdiği siyasi destek karşılığında Erdoğan’dan taleplerde bulunma ve alma imkânının kalmayacağını elbette bilir.
Bir başka dönüm noktasının da İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın 28 Mayıs’ta Devlet Bahçeli’yi TBMM’de ziyareti olduğunu söylemek mümkün. Bahçeli öteden beri HDP ve DEM partilerinin kapatılmasını, belediye başkanları ve milletvekillerinin tutuklanmasını yasaklanmasını istiyor.
Erdoğan’ın 1 Haziran’da “Yumuşama için kırmızı çizgilerimizi terk edemeyiz” derken MHP’nin çizgilerini de hatırlatması, 3 Haziran’da görevden alınan DEM Partili Hakkâri Belediye Başkanı Mehmet Sıddık Akış’ın hapse mahkûm edildiği 5 Haziran günü bunun “ilk adım” olup “devamının geleceğini” söylemesi tesadüf olmamalı.
Özel’in hamleleri ve İmamoğlu
Bunun karşısında Özel’in sıralı hamleleri oldu. Türkiye Belediyeler Birliği Başkanlığına, Erdoğan’ın Cumhurbaşkanı adayı olmasından çekindiği Ekrem İmamoğlu’nu gösterdi. Açık farkla seçilen İmamoğlu yönetim listesine DEM Partiden (Kürt Siyasetinin simge isimlerinden) Mardin Büyükşehir belediye başkanı Ahmet Türk ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Ayşe Serra Bucak’ı aldı. İmamoğlu’nun TBB yönetim listesine İYİ Parti Nevşehir Belediye Başkanı Rasim Arı’yı almasının Bahçeli’yi, Yeniden Refah Partili Şanlıurfa Büyükşehir Belediye Başkanı Mehmet Kasım Gülpınarı almasının da Erdoğan’ı mutlu ettiğini söylemek mümkün değil. Aynı derecede önemli olan, İmamoğlu’nun artık “Ne işin var oralarda?” eleştirisine muhatap olmadan Türkiye’nin her yerinde TBB Başkanı sıfatıyla görünecek olması.
Özel’in “normalleşme olmayacaksa, erken seçim önünde kimse duramaz” demesi, evet, Erdoğan’ın yeniden aday olmasını getiriyor ama bir ekonomik krizden çıkış için en zorlu dönemeçlerdeyken erken seçim lafı bile sadece Erdoğan’ı değil, bir daha seçilme kaygısına girecek AK Parti milletvekilleri ve konumlarını yitirme kaygısındaki üst bürokratların uykusunu kaçırmaya yeter.
Akşener yeniden oyunda mı?
Özel, kendisine oyun kurucu rolünü biçin İmamoğlu ve Mansur Yavaş gibi iki forvetle oyunu taşıma çizgisini sürdürüyor. Erdoğan’ın ise yanında ikinci adam yok; o nedenle devlet işleyişinde Bahçeli’ye güvenmek zorunda kalıyor.
İşte tam bu sırada Erdoğan’ın Meral Akşener hamlesi geldi.
Erdoğan ile Akşener 3 Haziran’da İstanbul’da Özer Çiller’in cenaze töreninde karşılaşmışlardı, 5 Haziran’da da Akşener Beştepe’ye çıktı. Saç rengiyle beraber siyasetini de değiştirip değiştirmeyeceği yorumları yapıldı. İddialar Akşener’in oğlu Fatih için Paris Büyükelçiliği istediğine dek aşırı noktalara varıyor, açıklama gerekiyor.
28 Şubat sürecine de sahne olan RefahYol koalisyonu döneminde Tansu Çiller’in DYP kontenjanından İçişleri Bakanlığı yapmış olan Akşener, AK Parti kuruluşunda Erdoğan’dan gelen tekliftense, ülkücü köklerine uygun gördüğü MHP’ye katılmış, MHP’deyken TBMM Başkan vekilliğini yürütmüştü. Ancak Devlet Bahçeli’yle yolları Bahçeli’nin Erdoğan’la ittifak kurmasıyla ayrılmış, Akşener de İYİ Parti’nin kurucu genel başkanı olmuştu.
Gerisini biliyoruz. 2023 seçim yenilgisinden sonra partisini kurultaya götürdü, yeniden aday da olmadı.
Erdoğan CHP’ye gider mi?
Asıl bilmek istediğimiz bu gelişmelerin şu anda gergin bir belirsizlik içinde bulunan Ankara siyasetine nasıl yansıyacağı.
Buradaki anahtar gelişme Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın söylediği gibi Özel’e ziyaret iadesi olarak CHP Genel Merkezine gidip gitmeyeceği.
Erdoğan, koşullar uygun olmadığı için yıllardır beklediği ABD Başkanı Joe Biden görüşmesine gitmedi. Özel ile görüşmeyi de erteleyiverir bakarsınız.
Ama Erdoğan haftaya CHP Genel Merkezine gidip Özel ile görüşürse, görüşme gergin de geçse diyalog sürüyor demektir.
Gitmezse buna hiç umursamayacak kişi herhalde Devlet Bahçeli olur.