“Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”: Din eğitimi -bilim eğitimi dengesi nasıl kurulacak?

“Din eğitimi – Bilim Eğitimi dengesi nasıl kurulacak?” başlığı aslında yanıltıcı bir önermeyi yansıtıyor. İkisine de ihtiyaç var, biri diğerinin alternatifi değil. Asıl soru, eğitim müfredatı içinde çocuklarımıza, gençlerimize hangi dozda bilim ve teknolojinin temel harcı olan matematik, fizik, kimya, biyoloji, ekonomi, hangi dozda maneviyatın kökenini oluşturan din, sosyoloji eğitimi verilmesi gerektiği olmalı. Tabii ki doğru dozajda tarih, coğrafya, sanat, spor, kültür ve ekoloji de ihmal edilemez.

Tarihin her döneminde olduğu gibi bugün de doğru ile yanlış, bilgi ile dezenformasyon, din ile bilim sürekli birbirine karıştırılıyor. Kaybedeni genç kuşaklar ve gerilim içinde yaşayan, kamplara bölünen toplum kesimleri.

Maarif modeli: Bilinçli bir formatlama mı?

Geçenlerde yayılan bir haber bizleri yerimizden hoplattı.

Milli Eğitim Bakanlığı “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli”nin onaylanması ile birlikte yeni müfredat için “Matematik dersi seçmeli oldu” iddiası ortaya atıldı. Daha önce de mevcut tedrisat aleyhine dinin eğitim içindeki ağırlığının daha da genişleyeceği belirtiliyordu.

İki önerme birlikte düşünüldüğünde sadece kafalar karışmadı aynı zamanda “sistematik ve bilinçli şekilde toplumu, gelecek kuşakların kafalarını belli bir hedef doğrultusunda formatlama çabasının işaretleri mi bunlar?” sorusu gündeme geldi.

Basında yer alan haberleri yalanlayan Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada“Bu modelle matematik alan becerileri; ilkokul, ortaokul ve lise düzeyini kapsayan ve süreç bileşenleri ile modellenebilen beceriler dikkate alınarak belirlenmiştir. Asılsız iddialara itibar etmeyiniz” denildi.

Ama inanın bu açıklamanın ne demek istediğini birkaç kez okumama rağmen tam anlayamadım hala.

Ağırlık hangisinde olacak?

Bir ülkenin geleceğini şekillendiren eğitim ile bu kadar yaz-boz tahtası gibi oynanmaz. 22 yıllık AKP iktidarında millilik vasfı kalmayan eğitim bakanları en çok değişen ve en çok değiştiren bakanlar oldu. Her gelen kendine göre sözde yenilikler, değişimler ama gerçekte yıkım yaptı, sil baştan her şeyi alt üst etti. Öğrenciler, öğretmenler, veliler şamar oğlanına döndüler, ne yapacaklarını bilemez duruma düştüler.

Bilim ve teknoloji eğitiminde sınırlar daraltılırken, geçme eşikleri düşürülürken Milli Eğitim Bakanlığı tarafından 26 Nisan’da duyurulan tüm öğretim kademelerindeki derslere ait son “Türkiye Yüzyılı Maarif Modeli” yeni müfredatta din derslerinin daha ağırlıklı olacağı haberleri belirdi basında.

Haberlerin doğru mu dezenformasyon mu olduğunu bilemiyorum. Ben yine de bilim, eğitim ve din bağlantısını anlatmaya çalışayım da müfredatta ağırlıkların hangi yönde değişeceğine karar verenler yine bildiklerini okusunlar.

Dinin siyasileştirilmesi

Elbette ki dinin öğrenilmesi, ama doğru öğrenilmesi, istismarcıların takkelerinin düşürülüp kellerinin görülmesinin sağlanması için din eğitimi bir zorunluluk.

Ancak istismarların, kötüye yorumlanmanın, dini sömürünün önüne geçecek bir din eğitimi, bu eğitimi kimlerin, nasıl vereceği, yüzyıllar boyunca Batı’da da bizde de din ile bilim arasında çelişki gibi gözüken gerilimin giderilmesi şart.

Din öğretmenlerinin, imamların siyasallaşmasına izin verilmesi dinin özgül ağırlığını azaltıyor, gerçek dindarlar ve laik insanlar nezdinde.

Matematik de bir din mi?

Matematik de aslında kimilerince dünya’da en yaygın din gibi görülüyor.

Dogmatik bir yapısı var, yasaları belirgin, ancak bu dogmatiklik sorgulamaya kapalı değil. Evrensel bir din gibi. Dahası, tüm dinlerden de eski. Bu inanca göre, insanın varoluş sebebi, matematik yasalarını (ya da ayetlerini) keşfetmek ile ilgili.

Bu dinin ayetleri zaten doğada var. “Erdemli insan” olmanın tek yolu, bu yasaları keşfedebilmekten geçiyor, inançlı insan, yasaları arayan ve keşfetmeye çalışan insandır.

Bu inancın kutsal kitabının sayfalarının sonu ve başlangıcı yok. Tarihin hiçbir noktasında da olmayacak. İnsanlar birbiriyle savaşabilir, matematiğin yasalarını balistik füzeler için kullanabilir. Balistik füzeyi savunmak için yine yasa kullanarak anti-füze teknolojisi geliştirebilir.

Matematik dini, “Hz. İsa şu üstünde yürüdü” gibi söylemlerden kaçınır, ama yasalarıyla gemi iskeletini çizer, gerekli malzemelerle gemiyi üretir, şu üzerinde yüzdürürsünüz.

Dayatması yoktur. Matematik dini kendini yaymak için kimseye görev ve yetki vermez; tanıtım ihtiyacı da yoktur. Kendinden o kadar emindir ki, insanların er ya da geç kendine yöneleceğini, buna mecbur olduğunu bildiği için kimseyi zorlamaz. Kendiliğinden yayılır, yayılması için savaşlara veya din adamlarına ihtiyaç duymaz.

Din eğitiminde ezber

Matematik ve diğer bilim disiplinleri hemen her alanda hayatımızı etkiliyor. Bugün, okul ve sınıf sınırlarını aşarak, Bilgi Ekonomisi’nin önemli bir girdisi artık. Bu meyanda birçok ülkede matematik, bilim, inovasyon, teknoloji, ekonomi ve sanat ile birlikte bir mühendislik projesi ekseninde ele alınıyor, “yeni matematik” olarak adlandırılıyor.

Çocuk ve gençlere papağanlar gibi yüzlerce problemi “ezberleten” ve sonra da sınav adı altında onları “geri isteyen” fen öğretmenleri, bu beyhude ve zararlı çabalar yerine, onların doğa düzenine hayran olmalarını sağlayabilecek “gözlem yapma”, “ilişkilendirme”, “sonuç çıkarma”, “bilgiye erişme” gibi becerilerini geliştirmeye çalışmalı.

Aynı şekilde ezberin, tek zorunlu öğretim yöntemi olduğu sanılan din derslerinde de durum fen derslerinden daha ciddi. Güzel ahlak konusunda, yaratıcının sembolik bir dille vahyettiği “iyilikler” demek olan din kitapları aslında ezberin katiyen kullanılmaması gereken bir alan.

Geniş bir toplum mutabakatı

Din eğitimini ezbersiz, anlayarak yapmak belki daha güç. Ama, ancak bu şekilde eğitilmiş din adamları topluma iyi ahlaki gösterebilirler. Fen eğitiminde ezber olsa olsa fizik dünya gerçeklerinin anlaşılmayışına yol açar.

Din eğitiminde ise ezber daha ciddi yanlışların zemin taşlarını doser. Yaratıcı anlayışının kavranamaması, insanların niçin dünyaya geldiklerini sorgulamamaları, kendilerinden neler beklendiğini düşünmemeleri gibi sonuçları doğurur.

Bu yüzden, Maarif Modelinde eğitim sistemi ile oynarken tüm dünyada yüzyıllar boyunca verilen mücadele ile kurulmuş olan bilim-din dengesini çok iyi gözetmek, geniş bir toplum mutabakatı oluşturmadan rastgele üzerinde oynamamak çok önemli.

Aksi takdirde, tüm dengeler yerinden oynayacak, dünya ile barışık olmayan farklı bir nesil yetiştirilecek, ekonomide bilimden ziyade nas yaklaşımı öne çıkacak, bilim ve teknoloji liginde gerilerde kalmaya mahkum olacağız.