Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis, 13 Mayıs pazartesi günü bir günlük çalışma ziyareti için Türkiye’ye geldi. Miçotakis’in Ankara ziyareti, bu sefer medyada Sinan Ateşcinayetinden, Ayhan Bora Kaplan soruşturmasından ve kamuda tasarruf genelgesinden daha az yer buldu. Demek ki televizyonlarda seyrettiğimiz tartışma programlarında olduğu gibi kavga çıkmadıkça önemli ziyaretler bile zaten dış politika konularına duyarsız Türk kamuoyunun ilgisini çekmiyor.
Atina’ya büyükelçi olarak atandığımda bir meslek büyüğüm, ”Yunanistan’da başbakanın ismini hatırlamakta zorluk çekecek olursan, ya Papandreau’dur ya da Karamanlis” demişti. Şimdi bunlara bir de Miçotakis eklendi. Herhalde 400 yıl Osmanlı hanedanlığı tarafından yönetilmiş olmalarından, demokrasiye geçtikten sonra da Yunanlıların hanedanlık tutkusu devam ediyor.
Miçotakis ve Erdoğan, Ankara'da
Hanedandan gelen başbakanlar ve Türkiye’ye bakışları
Türk-Yunan yakınlaşması ilk kez Turgut Özal ile Andreas Papandreau’nun başbakanlıkları döneminde Davos süreciyle başlamıştı. Oğul Papandreau Yorgos, dışişleri bakanlığı döneminde İsmail Cem ile bu yakınlaşmayı daha da ileri götürdü.Başbakan olduktan sonra da ilk yurt dışı gezisini Türkiye’ye gerçekleştirdi. Türkiye’ye duyduğu yakın ilgisi hiç eksilmedi.Türk-Yunan yakınlaşmalarının simgesi haline geldi.
Yeni Demokrasi Partisinin kurucusu Konstantin Karamanlis, Yunanistan’da dört kez başbakanlık, iki defa da cumhurbaşkanlığı yaptı. 2004-2009 tarihleri arasında başbakanlık görevini yürüten yeğeni Kostas Karamanlis, Temmuz 2004 ayında Esra-Berat Albayrakçiftinin nikah şahidi oldu.
1967’deki askeri darbeden sonra 7 yıl süreyle Türkiye’ye sığınan eski başbakanlardan Konstandinos Miçotakis, Türkiye ile iyi ilişkiler sürdürülmesinden yanaydı. Şimdi bu bayrağı oğlu Kiryakos Miçotakis üstlenmiş görünüyor. Miçotakis hanedanlığının aktif politikadaki diğer üyeleri Konstandinos Miçotakis'in bir ara dışişleri bakanlığı yapan kızı Dora Bakoyannis ile oğlu halihazırdaki Atina Belediye Başkanı Kostas Bakoyannis.
Yorgos Papandreau ve İsmail Cem
Yorgos Papandreau mu? Kiryakos Miçotakis mi?
Yorgos Papandreau Amerikalı bir anneden Minesota’da dünyaya geldi. Sakin tabiatı, entelektüel birikimi ve vizyoner kişiliği ile bir Yunanlıdan çok Amerikalıya benzeyen Papandreau’nun Yunanistan’daki siyasi yaşamı fazla uzun sürmedi. Ancak Başbakanlıktan ayrıldıktan sonra da uluslararası itibarı devam etti. Uzun bir süre Sosyalist Enternasyonel başkanlığı görevini yürüttü.
Kiryakos Miçotakis, Yorgos Papandraeu’dan 16 yaş daha genç ve muhafazakar bir tabandan geliyor. Yorgos Papanreau gibi ABD’de doğmamış olsa da eğitimini Harvard ve Stanford gibi Amerika’nın en seçkin üniversitelerinde tamamlamış. Nefis bir İngilizcesi var. Bir anlamda o da “Made in America”.
Erzurum’daki senaryo Ankara’da tekrarlanmadı
13 Mayıs akşamı televizyonda ortak basın toplantısında Başbakan Miçotakis'i izlerken, Yorgos Papandreau’nun 3-9 Ocak 2010 tarihlerinde Büyükelçiler Konferansı'na katılmak amacıyla Türkiye’ye yaptığı ziyareti anımsadım. Erzurum’daki toplantıdan bir gün önce Türk jetleri Ege’deki 8 ada üzerinden alçak uçuş gerçekleştirince Yunan medyası Papandreau’nun Türkiye ziyaretini ertelemesi için ayağa kalktı. Yorgos Papandreau yine de Türkiye’ye geldi, ama Erzurum’da ağır bir konuşma yaptı.
Bu sefer de 6 Mayıs’ta eski bir manastır olan Kariye Camii'nin ibadete açılması üzerine muhalefet Türkiye’ye gitmemesi için koro halinde Miçotakis'e çağrı yaptı. Miçotakis baskılara kulak asmayarak Türkiye ziyaretini iptal etmedi. Ankara’daki basın toplantısında da Kariye, Batı Trakya’daki Türk Azınlığı ve Kıbrıs gibi konularda bilinen Yunan görüşlerini dile getirdi. Ama galiba burada “Harvard” farkı kendisini gösterdi. Miçotakis meramını çok daha yumuşak diplomatik bir dille anlatmayı becerdi. Ağzından çıkan en ağır ifade, kariye bağlamında sarf ettiği “üzüldük” sözcüğü oldu. Hamas konusunda girilen tartışmayı da, ”Anlaşamadığımız hususunda anlaşmış olalım” diyerek sonlandırıp ortamın daha fazla gerilmesine izin vermedi.
Miçotakis ziyareti sonucunda suya sabuna dokunmayan kısa bir ortak açıklama yayınlandı. Ayrıca, iki ülke iş insanları arasında iş konseyleri kurulmasına ilişkin bir protokol, afet ve acil durum yönetimi alanında işbirliği mutabakat zaptı ile sağlık ve tıp alanında işbirliği anlaşması imzalandı. Kim düşündüyse aklına sağlık bu sefer yabancıların tüylerini diken diken eden elleri kılıçlı kalkanlı, zırhlı elbiseli, bir gece ansızın gelmeye hazır askerlere karşılama töreninde yer verilmemiş. Akşam yemeğine “muhatabı Eyüp kaymakamıdır” diye tutturulan Rum Ortodoks Patriği Bartholomeos’un davet edilmesi de güzel bir jest olmuş.
Yakınlaşma sürecinden rahatsız olanlar var
Türk-Yunan yakınlaşmasından her iki tarafta da rahatsız olan çevreler yok değil. Türkiye’de son Avrupa Birliği Zirvesi'ndeki Kıbrıs paragrafının faturasını Yunanistan’a kesenler, Ege’de ilan ettiği deniz parkını gerekçe göstererek Yunanistanın iflah olmayacağını söyleyenler var. Yunanistan’da da Milli Eğitim Bakanlığı'nın yeni müfredat programına mavi vatan kavramını dahil etmesine ve Kariye Müzesi'nin restore edilerek cami olarak ibadete açılmış olmasına daha sert tepki gösterilmesinden yana yadsınamayacak bir kesim bulunuyor.Ancak gerek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, gerek Başbakan Miçotakis’in bu sefer yangına kürekle gitmektense pozitif gündeme dayalı diyaloğu devam ettirmeyi tercih ettikleri görülüyor.
Baştaki 'Miçotakis ikinci bir Papandreau olur mu?' sorusuna dönecek olursak, bu sorunun cevabı Miçotakis’in önümüzdeki süreçte Yunan kamuoyuna oynayan bir kasaba politikacısı olmak yerine, ülkesinin uzun dönemli çıkarlarını düşünen vizyoner bir devlet adamı gibi davranmasına bağlı.
Sanki Miçotakis'in kumaşı böyle bir tercih yapmasına müsait gibi görünüyor.