Türkmen gazı gelsin ama nasıl geleceğini bilelim

Genellikle ülkeler arasında imzalanan mutabakat muhtıralarına şüphe ile bakıyorum.

Zira, genellikle niyet beyanının birazcık ötesinde ciddiyete sahiptir: tarafları bağlamaz, siyasi mesaj yüklüdür, çoğu zaman da “boşa görüşmedik yazılı bir sonuç çıkardık” anlamını taşıyor. Özellikle cumhurbaşkanı düzeyindeki ziyaretlerde, açın bakın ortak bildirilere, çoğun süratle kaleme alınan onlarca mutabakat muhtırası imzalanır.

Bunlardan kaçı gerçektir, belli ihtiyaçlara yanıt verir, hayata geçirilir mi, pek önem taşımaz, dahası sonradan uygulanıp uygulanmadığı da izlenmez. Bir sonraki ziyarette yine bir düzine mutabakat metnine imza atılır.

Hatırlarsanız, “Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) arasında 50,7 milyar dolarlık anlaşma imzalandığı açıklandı”. Ardından, “Suudi Arabistan’da toplam değeri 819 milyar dolar olan 5 bin 200’den fazla projeden Türklere aslan payı verilecek”, aynı zamanda milyarlarca dolar da Türkiye’ye yatırılacak haberleri çıkar. Peki var mı öyle bir gelişme?

Türkmen gazında Rusya ve İran engeli

Aynı şekilde Türkmenistan ve Azerbaycan ile artık saymasını bıraktığım onlarca doğal gaz mutabakat muhtırası, anlaşma imzalandı, siyasi beyanlar verildi. Sadece devletler arasında değil özel şirketler ile Türkmengas arasında da. Sonuç: Azerbaycan ile TANAP ve Erzurum hatları üzerinden gelen doğal gaz akışı zaten var, ama Türkmenistan’dan bir molekül doğal gaz bile gelmiyor henüz.

Türkmen doğal gazının Türkiye’ye getirilmesi çabaları Gazprom ile Aralık 1997’de imzaladığımız ve hemen devreye alınan Mavi Akım projesinden çok önce de vardı. Ruslar, hem çok güçlü oldukları Avrupa piyasasına hem de Türkiye piyasasına daha ucuz, rakip gazın gelmesini istemedikleri için İran ile birlikte engellediler bu yöndeki bir dizi girişimi.

Sonradan Shell tarafından satın alınan British Gas (BG Group) üst düzey yönetiminde çalıştığım dönemde Asgabat’ı kendime yol yapmıştım. South Yolatan ve Galkynysh doğal gaz sahalarını işletmek istiyorduk, çok cazip öneri paketi sunduk Türkmen liderlerine, üretimden Hazar Denizi altından Türkiye’ye ve bizden de Avrupa pazarlarına uzanacak boruhatları ile birlikte. Finansmanını da sağlayacaktık.

Ama ne Türkmenler bizim icin “olmazsa olmaz” kosul olan üretim paylaşım anlaşmasına yanaştı, ne de Hazar geçişi konusunda Rusya ve İran engelini aşabildik. Asgabat, sınırdan ötesine karışmayacaklarını söylemekle yetiniyordu.

Hatta o dönemde Azerbaycan da Türkiye ve Güneydoğu Avrupa dahil kendi pazarlarını kaptırmamak için pek sıcak bakmıyordu Hazar geçişli ve Azerbaycan ile Gürcistan’ı transit olarak kullanacak Türkmen gazının Türkiye’ye ulaşmasına.

“Pipedream” olarak kalmaya mahkum

Bakü ile Asgabat arasında Hazar’da sınır ihtilafı ve tartışmalı sahalar da vardı. Azerbaycan’ın Kepez, Türkmenistan Serdarlı olarak adlandırdığı saha en meşhuru. Bunlar henüz tam çözümlenmedi iki tarafı da tatmin edecek şekilde.

Anladığım kadarıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan, İlham Aliyev ile Serdar Berdimuhamedov arasında ihtilafların dostane çözümü, böylece hattın açılması için arabuluculuk yapıyordu.

Elbette ki dünyanın dördüncü büyük doğal gaz rezervlerinin üzerinde oturan ve denizlere çıkışı bulunmayan Türkmenistan dünya piyasalarına satış güzergahlarını çeşitlendirmeye çalışıyor. Şu anda Rusya, İran ve Çin’e satabiliyor boruhatları ile. Şayet bir gün gerçekleşirse TAPI boruhattı uerinden Afganistan, Pakistan ve Hindistan’a da satmayı istiyor.

Lakin mevcut geopolitik koşullar ve de yenilenebilir enerjinin sağladığı daha pratik, hesaplı seçenekler dolayısıyla bence bu proje “pipedream” olarak kalmaya mahkum. O yüzden Azerbaycan-Gürcistan ya da İran üzerinden Türkiye’ye (oradan da çok ihtiyacı olan AB pazarlarına) ilave gaz göndermesi çok tercih edilir bir seçenek Türkmenistan için.

Diğer zengin yatakları hesaba katmıyorum bile; sadece Galkynysh sahasında 27 trilyon metreküplük gaz reervleri olduğunu açıkladı Berdymukhamedov son Antalya Diplomasi Forumu’nda. Bunu, bizim Karadeniz’de bulduğumuzu belirttiğimiz 540 milyar metreküp gaz rezervi ile kıyaslayabilirsiniz.

Uluslararası kayıtlarda ise Türkmenistan’ın yaklaşık 13,6 trilyon metreküplük ispatlanmış gaz rezervi bulunduğu, 80 milyar metreküp gaz ürettiği belirtiliyor. Bu gazın 36,7 milyar metreküpünü kendisi kullanırken Çin’e 31,5 milyar metreküp, Rusya’ya ise 10,5 milyar metreküp gaz ihracat etti. İran’a da zaman zaman kesintiye uğraşa da 10 milyar metre küp gaz gönderdiği biliniyor.

Türkiye-Azerbaycak arasında doğal gaz anlaşması

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı Alparslan Bayraktar ile Azerbaycan Ekonomi Bakanı Mikayıl Cabbarov’un İstanbul’da düzenlenen Türkiye-Azerbaycan Doğal Gaz Alanında İşbirliği Anlaşması İmza Töreni sırasında yeni bir mutabakat muhtırası daha imzalayınca aklıma “yoksa bu da daha önceki onlarca metin ile aynı akıbete mi uğrayacak?” sorusu geldi. Umarım, öyle değildir, altyapısı sağlamdır ve, şimdiye kadar olduğu gibi, Rusya ile İran tarafından sabote edilmez ilerleyen aşamalarda.

Muhtevasına bakınca bu muhtıranın bence en önemli boyutu “Türkmenistan doğalgazının Azerbaycan ve Gürcistan üzerinden Türkiye’ye ulaştırılması için bu anlaşmayla mutabakata varmış oluyoruz” beyanı.

Öyle ise neden Türkmenistan ve Gürcistan enerji ya da ekonomi bakanları da teşrif etmediler İstanbul’a ve sözkonusu anlaşmaya imza atmadılar? Çünkü onların taahhüdü olmadan anlaşmanın pratikte hiçbir değeri yok, sadece onyıllardır tekrarlanagelen niyet beyanlarına yeni bir tanesi daha eklenmiş oluyor o kadar.

Alparslan Bayraktar, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’in ortaya koyduğu güçlü iradenin, ikili işbirliğinin en somut göstergesi ve aynı zamanda teminatı olduğunu dile getirerek, ikili stratejik ortaklık düzeyindeki ilişkilerin 15 Haziran 2021’de imzalanan Suşa Beyannamesi’yle stratejik müttefiklik düzeyine ulaştığını anımsattı.

Burada bir sorun yok.

Zira, biliyoruz ki, iki ülke başta Bakü-Tiflis-Ceyhan Ham Petrol Boru Hattını, Bakü-Tiflis-Erzurum Doğal Gaz Boru Hattını ve de Trans Anadolu Doğal Gaz Boru Hattı Projesi (TANAP) geliştirdi ortaklaşa başarıyla. Üçü de işliyor karşılıklı menfaatler temelinde. SOCAR, bu sayede Türkiye’deki en büyük doğrudan yabancı yatırımcı konumunda.

Jeopolitik çekişmeler aşılabilir mi?

Bu anlaşmanın içerisinde 2030’a kadar Azerbaycan ve Hazar kaynaklarındaki doğalgazın, Türkiye’ye ilave gaz hacimleri taşınması, doğalgazın bir bölümünün de Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaşması öngörülüyor.

Azeri Bakan Cabbarov, TANAP ve Güney Kafkasya doğalgaz boru hatlarının kapasitesinin artırılması konusunda 2030 ve ötesini de ele almış olduklarını belirtiyor. Burası da önemli hem Türkiye’nin hem de Rusya’ya arz radarından çıkartmış olan AB’nin doğal gaz ikmal güvenliği açısından. Avrupa bağlantı noktalarında hem Bulgaristan’daki hem Yunanistan’daki bağlantı kapasitelerinin genişletilmesi hususunda da ortak çalışma yapılacağı anlaşılıyor.

Dahası, Türkiye ve Azerbaycan’ın ortak geliştirdiği boru hatlarına, Azerbaycan’a bağlı Nahçıvan Özerk Cumhuriyeti’ne doğalgaz ulaştıracak Iğdır-Nahçıvan Doğal Gaz Boru Hattı yeni bir “kardeş” olarak geldi, bu yıl sonuna doğru inşaatının tamamlanması hedefleniyor.

İşin özü şu: Türkmen doğal gazı küresel düzlemde hem Rusya, hem Çin, hem Güney Asya hem de Avrupa için kritik önemde. Ama öncelikle yatırımcılara kolaylık sağlanıp bu gazın üretilmesi, ihraç için yeterli kapasite yaratılması, sonra da onyıllardır sürmekte olan ve durulduğuna dair bir işaret görmediğim jeopolitik çekişmelerin aşılmasından sonra ihtiyaç duyan dünya pazarlarına ulaştırılması gerekiyor.

Şayet imzalanan son anlaşma bu hedefe yönelik somut adımların yolunu açacaksa, Bakü’nün yanısıra Asgabat, Moskova, Tahran ve Tiflis’i de mevcut karmaşık denklemin içine dahil edebilecekse ve de 2050 dekarbonizasyon hedefine kıskançlıkla sarılarak yeşil enerji dışındaki seçenekleri bertaraf etmeye çalışan fosil yakıt karşıtı lobilerin direncini kırabilecekse ne güzel, hepimiz sevinmeliyiz. Rus ve İran gazına alternatif yaratacak, aynı zamanda bölgesel gaz merkezi olma hedefimize daha da yaklaşacağız anlamına da geleceğinden can-ı gönülden desteklemeliyiz.