Dünkü yazımız MHP’nin geçen 31 Mart yerel seçiminde aldığı sonucun sayısal veriler üzerinden değerlendirilmesini konu alıyordu.
Yazı, bu çerçevede MHP’nin yerel seçime AK Parti ile özellikle 30 büyükşehirde ittifak içinde girmesi nedeniyle, bu 30 merkezdeki sonucun ölçülmesindeki güçlüğün altını çiziyordu.
Güçlüğün ana nedenini bir kez daha tekrarlayalım. MHP, söz konusu 30 büyükşehirden 28’inde doğrudan AK Parti’nin büyükşehir belediye başkan adaylarını desteklerken, ilçe belediye başkanlarında da yine oran olarak büyük ölçüde AKP adaylarına destek vermiştir. Bu ilçelerde belediye meclisi üyelikleri listeleri ise çoğunluk AK Parti amblemi altında karma hazırlanmıştır.
Varılan karşılıklı uzlaşı çerçevesinde, MHP, her büyükşehirde sınırlı sayıda ilçede yarışa kendi adaylarını çıkarmış; AK Parti de bu adaylara destek taahhüdünde bulunmuştur.
Örneğin MHP, İstanbul’da 39 ilçenin yalnızca 2’sinde aday göstermiş, kalan 37’sinde başkan ve belediye meclislerinde AK Parti adayları ve listelerini desteklemiştir. Sonuçta ilçe belediye meclisi sandıklarında AK Parti ve MHP’li seçmenlerin oyları birbirinin içine geçmiştir. Bu da oyun ne kadarını kimin aldığını hesaplamaya pek izin vermiyor.
Oysa büyükşehir statüsünde olmayan 51 ilde, daha çok parti aidiyetiyle oy kullanılan il genel meclisi seçimlerinde Cumhur İttifakı bileşenleri arasında ittifak yapılmadığı için, MHP yarışa doğrudan kendi bağımsız listeleriyle girmiştir. Dolayısıyla, bu kategoride oylar kesinlik içinde ölçülebiliyor.
Nitekim MHP, dün de hatırlattığımız üzere, 31 Mart’ta Türkiye’nin 51 ilinde il genel meclislerinde toplam 1 milyon 707 bin dolayında oy alarak yüzde 16.62’lik bir oranla AK Parti ve CHP’den sonra üçüncü gelmiştir.
*
Sorun işte tam bu noktada karşımıza çıkıyor. Türkiye’nin 81 ilinin 51’inde MHP’nin oyunu az çok kesinlik içinde görebiliyoruz ama kalan 30 büyükşehirde MHP seçmenlerinin oylarının önemli bir bölümü uzlaşı nedeniyle AK Parti adaylarına yöneldiği için kesin bir veriye sahip değiliz.
Evet MHP, büyükşehirlerin her birinde sınırlı sayıda ilçede belediye başkan adayı ve belediye meclis üyeleri listeleri çıkardı. Bu adaylara hem MHP’liler hem de AK Partililer oy kullandılar. Ancak bu ilçelerin sayıca sınırlı olması nedeniyle, dökümde MHP amblemi altında görünen oylar o büyükşehirdeki MHP seçmenlerinin tümünü yansıtmıyor.
*
Anlattığımız mesele seçimden sonra başvurulan iki hesaplama yönteminde de beliriyor. Aslında her iki hesaplama da, 51 il için veri olarak bu illerdeki il genel meclisi seçimindeki MHP toplam oyu olan 1 milyon 707 bin rakamını esas alıyor.
Birinci hesaplamada, bunun üstüne yalnızca MHP’nin aday çıkardığı Manisa ve Mersin’deki belediye başkan adaylığı pusulaları için kullanılan oylar ekleniyor.
Manisa’daki MHP büyükşehir belediye başkan adayı Cengiz Ergün’e 264 bin, Mersin’deki adayı Serdar Soydan’a da 326 bin oy çıkmıştır. İkisini toplayalım, 590 bin ediyor. Bu, MHP’nin iki belediye başkanı için ittifakın AK Parti+MHP bileşenlerinden gelen oyların toplamıdır. Bunun içinde bir miktar da BBP oyu vardır. Bunu, MHP’nin 51 ildeki il genel meclisi toplamı olan 1 milyon 707 bine eklediğimizde 2 milyon 297 bin sayısına ulaşıyoruz.
İşte kamuoyuna “Türkiye Sonucu” olarak duyurulan ve MHP’yi yüzde 4.99 oranıyla beşinci gösteren sıralama bu hesaplamaya dayanıyor.
Buna karşılık ikinci hesaplama yönteminde, 51 ilin il genel meclisi toplamına büyükşehir belediye başkanlığı oyları yerine, ilçe belediye meclisi pusulalarında kullanılan ve parti aidiyetinin ağır bastığı oylar dahil ediliyor. Bu kez oy toplamı 3 milyon 15 bine, oran da yüzde 6.58’e çıkıyor.
Ancak bu hesap da gerçek durumu yansıtmıyor. Çünkü MHP büyükşehirlerde sınırlı sayıda ilçede aday ve meclis listesi çıkarmıştır. Bütün ilçelerde aday çıkarılmış olsa, durum farklı olacaktı. Ayrıca, MHP listelerinin aldığı sınırlı oylar içinde AK Partililerin de desteği söz konusudur.
Şöyle bir mesele de var. Türkiye’de 51 ilin toplamında yüzde 16.62 oranını yakalayan bir partinin ülke toplamındaki oranının yüzde 6.58 görünmesi biraz izaha muhtaç.
MHP, muhtemelen bunun üstünde bir yerde olmalıdır. Ama ne kadar üstünde?
*
Görüleceği gibi, hesaplamayla ilgili ciddi bir açmazdan söz edebiliriz. Buradaki ironik bir durum, aslında 31 Mart’ta MHP seçmeni olup kendi partisinin mesajı doğrultusunda AK Parti’ye oy veren seçmenlerin sayısının ölçülmeye kalkışılmasından kaynaklanıyor.
Dolayısıyla, burada ancak bir tahmin yürütülebilir. Bu tahminlerin sağlıklı verilere dayanması, muhakkak ihtiyat payı bırakılması ve denklemdeki bütün değişkenlerin, faktörlerin hesaba katılması gerekir. Keza, güvenilir yöntemlerle yürütülecek anketler de dikkate alınmalıdır.
Ayrıca, bu tahmini yapmaya çalışırken fikir vermesi bakımından yapmamız gereken, MHP’nin bundan bir yıl kadar önce 14 Mayıs’ta gerçekleşen genel seçimde söz konusu 30 büyükşehirde aldığı oyları da bir veri olarak masaya koymaktır.
Bu veri bize en azından 31 Mart’tan on buçuk ay önce MHP’nin büyük şehirlerde nerede durduğunu anlatacaktır.
YSK arşivlerine göre, MHP’nin 14 Mayıs milletvekili seçiminde 30 büyükşehirdeki oy toplamı 3 milyon 689 bindir. Kalan 1 milyon 593 bin oyu da 51 ilden gelmiştir. Küsuratı ile birlikte toplarsak, zaten MHP’nin ülke genelindeki toplamı olan 5 milyon 283 bin oya ulaşıyoruz. Oran yüzde 10.04’tür.
Özetle, geçen 14 Mayıs milletvekili seçiminde MHP’nin oyunun neredeyse yüzde 70’i büyükşehirlerden gelmiştir.
*
MHP’nin oylarının kalan yüzde 30’luk bölümünü oluşturan 51 ilde, 14 Mayıs’ta 1 milyon 593 bin olan oy miktarı 31 Mart’ta 1 milyon 707 bine çıkmıştır. Bu durumda, MHP’nin 51 ilde gücünü koruduğunu söylemekte hata olmaz. AK Parti’nin ülke genelinde uğradığı oy kaybı en azından bu bölgelerde Cumhur İttifakı’nın diğer bileşeni MHP açısından geçerli bir durum değildir.
Bütün mesele 51 ilde MHP açısından gözlenen yönelişleri, diğer 30 büyükşehirdeki MHP seçmenlerinin ne ölçüde izlediği, tekrarladığı sorusunda önümüze çıkıyor.
Burada bir dizi varsayımda bulunmamız gerekiyor. Bunlardan birincisi, katılım oranının yerel seçimlerde son yirmi yılın en düşük oranı olmasıdır. Bu çerçevede katılımdaki gerilemenin ülke genelinde bir miktar MHP seçmenini de etkilediği varsayılabilir.
Bir diğer varsayım, bazı başka partilerde de gözlendiği üzere yine bir miktar seçmeninin MHP tabanından CHP’ye, CHP adaylarına doğru kaymış olabileceğidir. Ama bu değerlendirmede baz aldığımız ilçe belediye meclisleri oylarında yine parti aidiyetinin öne çıkacağını düşünmeliyiz.
Bir faktörü daha hesaba katmalıyız. Daha çok kırsal ağırlıklı olan ve MHP’nin geleneksel olarak istikrarlı bir destek zemininde durduğu 51 ilin bulunduğu coğrafya ile büyükşehirlerde siyasi davranışlar bakımından farklılaşmalar gözlenebilir. Ancak yine de bu farklılaşmaların 51 ilde MHP açısından geçerli olan tablodan çok uzaklaşacağını düşünmek güçtür.
*
Bütün bu çekinceleri kayda geçirip, ihtiyat payını bıraktıktan sonra şu gözlemi yapabiliriz. Karşımızdaki bütün veriler, MHP’nin, kendi durumunu zaten eksik yansıtan ikinci hesaplama yönteminde Türkiye geneli için verilen 6.58 oranının anlamlı bir şekilde üstünde olduğuna işaret ediyor.
Bu yöntemde MHP’nin İstanbul’daki gücü olarak ilçe belediye meclislerinde görünen toplam 51 bin oy esas alınıyor. Oysa MHP’nin 14 Mayıs’ta İstanbul’da aldığı oy 612 bin dolayındadır. Meselenin bu boyutu, seçimde yapılan ittifak düzenlemeleri sonucu MHP seçmenlerinin azımsanmayacak bir bölümünün AK Parti üzerinde görünmesine yol açıyor. Daha az seçim bölgesinde de AK Parti oyları MHP’de görünmektedir.
Her halükârda, MHP’nin 14 Mayıs’ta olduğu gibi Türkiye’nin üçüncü partisi konumunu koruduğu emniyetle söylenebilir. MHP’nin oranı 14 Mayıs’ta yüzde 10 dolayındaydı. Yine bu oran geçerli midir? Hata yapmamak için bir rakam ifade etmekten kaçınmak isterim. Ancak bütün verileri inceledikten sonra bu eşik üzerinden ortaya atılacak tezlere en azından bir itirazda bulunacağımı zannetmiyorum.