Bu bir tesadüf mü?

Bu bir tenezzüh gezisi değildi… Nezaket ziyareti hiç değil… Cumhurbaşkanı, sadece diplomatik ilişkileri geliştirmek için de Irak’a gitmedi.

26 anlaşmayla sonuçlanan süreç, belli ki uzun bir ön hazırlığın ardından hayata geçirilmiş… Millî İstihbarat Başkanı’nın, Savunma ve Dışişleri bakanlarımızın daha önceki ziyaretleriyle ilerlenmiş, Enerji Bakanımızın katkılarıyla layıkıyla atılmış adımlarla güçlendirilmiş, medyaya yansımayan görüşmelerle örülmeye devam edilmiş ve bu noktaya taşınmış…

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Irak görüşmelerini değerlendirirken özel bir parantez de açmak gerekir… Bölge yangın yerine dönmüş, hava sahaları kaynarken büyük projeye verdiği önem neticesinde önce Bağdat’a, ardından da Erbil’e geçmesi çok büyük cesaret ve kararlılık göstergesidir. Çünkü bizce bir liderin en önemli unsurlarından biri vizyonsa diğeri de cesarettir.

Gelelim en temel konuya… “Kalkınma Yolu” adı verilen, Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı’nın Güney Koridor olarak da andığı projeye… Burası, Çin’den başlayarak Hürmüz Boğazı’ndan geçip Basra Körfezi’ni aşarak yukarı doğru tren ve karayolu hattıyla giden, Türkiye üzerinden Londra’ya bağlanan ‘fevkaladenin fevkinde’ bir ticaret yoludur…

Peki, bu yeni İpek Yolu olarak adlandırılan güzergâha en çok karşı çıkacak ülkeler hangileri olabilir?

İran ve ABD…

İki güçlü devletin muhalefetinin siyasi platformda yapılacak konuşmalarla sınırlı kalacağını düşünmek bile son derece abes olabilir. Çıkarlarına karşı olan bu ‘yolu’ engellemek için ellerinden geleni artlarına koymayacaklardır…

Tabii burada kendilerince en kullanışlı aparat da PKK terör örgütü olacaktır. Sayın Cumhurbaşkanı’nın bir kararlılığını da burada görüyoruz: “Irak’ta PKK Bu Yaz Bitecek!” Dünya ticaretinin Türkiye üzerinden yapılmasını sağlayacak, yalnızca ülkemize değil, bölgemize çok önemli kazanımlar getirecek, refahı artıracak, aynı zamanda evlatlarımızı canından eden, şehirlerimizde kalkınmanın önünü tıkamaya çalışan terör belasına da son verecek bu gelişme yaşanırken Türkiye’de neler oluyordu dersiniz?..

Türkiye’de devlete, Cumhuriyete, Atatürk’e, bayrağa söven PKK’lılar, sempatizanları ve bunların siyasi kanadına mensuplar yine ortalarda görünmeye başlıyordu… “Belediyeye bir kayyum atasalar da biz de halkı kışkırtsak” diye ellerini ovuşturanların Atatürk’ün, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın fotoğraflarına hakaret, resmî toplantılarda İstiklal Marşı’mızı okutmama, Türk Bayrağı’nı salondan kaldırtma haberleri peş peşe sıralanıyordu.

Tüm bunlara ‘tesadüf’ diyenlerin niyetinden ancak şüphe edilir… Kalkınma Yolu için nasıl ki Türkiye ciddi hazırlıklar yapmış, süreci olgunlaştırarak bugünlere getirmişse, aleyhte çalışacak olanlar da boş durmadılar elbette. Kuklalarını kurup kurup, salıvermek için uygun anı beklediler. Şimdi bu oyunlar başladı ve kendilerince elverişli iklimi yakaladıkça da devam edecekler. Bizden de bunu ‘yememizi’, bazılarından da “ama” ve “fakat” ile başlayan cümleler kurarak durumu bir anlamda meşrulaştırmalarını bekleyecekler…

Günün sözü

‘‘Tevafuk: Birbirine uyma, uygun gelme.”

Türk Dil Kurumu Sözlüğü

Gözümüze takılanlar…

Sarar, “80 yıldır şıklığın izinde” mesajıyla kuruluş yıl dönümünü kutlamış. Dört büyük üretim fabrikası bulunan, Türkiye’de 123; dünyada ise 11 ülkede 17 mağazayla faaliyetlerini sürdüren marka, ülkemizin dünyayla rekabet eden firmalarından. Abdurrahman Sarar’ın Eskişehir’de 12 metrekarelik bir terzi dükkanında temellerini attığı marka bugün; 305 bin metrekarede, hazır giyim ve ev tekstilinin yanı sıra enerji, otomotiv, sigorta, bilişim ve gayrimenkul sektörlerinde 4500 çalışana istihdam sağlıyormuş (Ramazan Çakmak). Şirketler için yıl dönümleri, hele ki 80 yıl gibi istikrarı, finansal gücü ve hedef kitlenin güvenini ortaya koyan büyük rakamlar çok önemlidir. Nice 80 yıllara…

Areda Piar araştırma şirketi, Türkiye genelinde “Kafe ve Restoran Fiyatları Algı Araştırması”nı yapmış. Katılanların yüzde 88,3’ü fiyatları oldukça yüksek bulurken, yüzde 82,1’i işletmecilerin enflasyonu bahane ederek fiyat yükselttiklerini ve bunu fırsatçılığa çevirdiklerini düşünüyormuş. Boykot kampanyalarını çözüm olarak görenler yüzde 47,6 imiş. Medya Takip Merkezi, restoranlardaki enflasyonun üzerinde artan fiyatlara karşı başlatılan boykotun sosyal medyadaki yansımalarını araştırmış. #fahişyemeğeboykot hashtag’iyle yürütülen kampanyaya, DigiLUP verilerine göre, kullanıcılar en fazla X’te olmak üzere Instagram, Facebook, EkşiSözlük, Youtube, Dailymotion gibi birçok platformdan katılmış ve 200 bini aşkın paylaşım yapılmış. İletişim, sonuç odaklı bir süreçtir. Kampanya, fiyatların düşmesiyle sonuçlanırsa, kampanya başarılı sayılabilir.

SosyalBen Vakfı, depremden etkilenen çocuklar için iki Beceri Geliştirme Merkezi (BEGEM) hayata geçirmiş. Böylece “Umut Tırı” uygulamasıyla daha önce oluşturdukları psikososyal desteğin sürekliliğini sağlarken; bölgedeki çocukların fiziksel ve sosyal beceri kayıplarını önlemek için de çalışacaklarmış. Çimko, Mavi, Migros, Nestlé Nesquik ve Vestel’in destekleriyle BEGEM, 7-13 yaş aralığındaki çocuklara problem çözümüne, kendilerini ifade etmeye, özgüven gelişimine ve birbirlerinden öğrenmelerine fırsat tanıyacak, uzmanların hazırladığı atölye çalışmaları sunacakmış. Deprem sonrasında bölgeye yardım için pek çok firma seferber oldu. Ancak bu çalışmaların anlamlı sonuçlar üretebilmesi için istikrarla sürdürülmesi şart.