Aydın Büyükşehir Belediyesi Başkanı Özlem Çerçioğlu’nun CHP’den istifa ederek AK Parti’ye geçişi, siyasi iletişim boyutunda çıkarılacak pek çok dersi barındırıyor…
Sanırım şu tespitlerde herkes mutabık:
1. Bu olaydan AK Parti nispeten güçlenerek, süreci son derece kötü yöneten Genel Başkanları nedeniyle CHP ise zayıflayarak çıkmıştır.
2. Yerel seçimler her ne kadar, milletvekili seçiminden farklı olsa da, belediye başkanı adayları partilerinin önüne geçse de, başkanın partisinden ayrılması kabul edilebilir bir sübjektif karar olarak belirse de, gidip rakip partiye anında üye olması kamu vicdanında rahatsızlık yaratır… Bu durum, Aydın’da her iki kişiden birinin oyunu almış, arka arkaya dört seçim kazanmış Çerçioğlu için de geçerlidir.
3. CHP’nin iç çelişkileri usulü veçhile yönetilememekte. Özlem Hanım’ın Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘adamı’ olarak lanse edilmesiyle, bir ay önce katıldıkları bir etkinlikte, Özgür Özel’in ön sırada oturan tüm protokolün elini sıkarken Çerçioğlu’nu elini havada bırakarak pas geçmesiyle, bir yandan erken seçim isterken öte yandan potansiyel Cumhurbaşkanı adayının belirlenmesi meselesinin açıkta bırakılmasıyla ve benzeri tutumlarla yaratılan müphemiyet, CHP’nin iktidar yürüyüşünde kendi önüne koyduğu engellerin en önemlilerindendir.
4. Özgür Özel’in hırçın, hakaretamiz, herhangi bir vizyona değil, rakibinin şahsına ve soyut kavramlara dayanarak ortaya koyduğu davranış dili hem kendisine hem de partisine zarar vermektedir. Bir profesyonel içinden geldiği gibi davranmaz; seçilmiş davranış sergiler. Siyaset, iktidar için yapılır. “Ben başkan olmayacağım” denmez… Bir lider müphemiyet yaratmaz. Bütün bunlar birleşince; Cumhurbaşkanı’nın “CHP genel başkanı artık siyasetin değil, hızla psikiyatri biliminin konusu hâline gelmektedir” şeklindeki tespiti haklılık kazanır.
5. Bu tür transferlere tarihte rastlanmıştır. Kısa vadede güç dengesi konusunda işe yarasa da orta ve uzun vadede, iktidar yolunda vaat/güven ikilisinin yanında etkisi çok düşüktür.
Gelelim Özlem Hanım davranış biçiminin siyasi iletişim boyutuna…
1. Özlem Hanım adına ortada bir iletişim krizi var mıdır? Evet, vardır.
2. İletişim krizi bir proje olarak ele alınır ve üç safhada yönetilir: Öncesi-Sırası-Sonrası.
3. Özlem Hanım bu safhalardan ilki olan ‘Öncesi’nde hiçbir şey yapmamış, bir iletişim aksiyonu almamıştır. ‘Sırası’nda yani AK Parti 24. kuruluş yıl dönümü programında yaptığı konuşma ise, ‘Öncesi’ iletişimi ile zemin hazırlanmadığı için, hamaset olarak algılanmıştır.
4. En vahimi ise ‘Sonrası’nda yaşanacaktır. Siyasi iletişimin açıklık ve şeffaflık boyutu doyurulamadığı için kendisine gönül ve oy vermiş kitlelerle Aydın’da yüz yüze geldiğinde ciddi reaksiyon alma ihtimalini artırmıştır.
5. Bundan sonra yapılacak bir şey var mıdır? Evet, vardır. İletişimi hamasete değil, hizmete odaklayıp vaat/güven ikilisini yeni bir ruhla canlandırmaya yoğunlaşmak.
CHP’ye gelince… Önündeki en büyük engel olan Özgür Özel’i aşarsa, iktidar alternatifi olma şansına belki kavuşabilir.
Not: Sayın Cumhurbaşkanı’nın konuşması yine çok etkiliydi. Özellikle “Anadolu İhtilali” kavramının altını çizmesi dikkat çekiciydi. Bu konuyu ayrıca ele alacağız.
Ara sıra ‘kas göstermek’te yarar olabilir
Yerli iş yazılımı şirketi Logo Yazılım, 2025’in ilk yarısına ilişkin finansal sonuçlarını açıklamış. Buna göre; elde ettiği gelir yüzde 41 reel büyümeyle 1 milyar 144 milyon TL’ye ulaşan Şirket’in Türkiye operasyonları kapsamında satış gelirleri, geçen yılın aynı dönemine oranla reel olarak yüzde 8 artarak 2 milyar 407 milyon TL’ye yükselmiş.
Yeni teknoloji ihtiyaçlarına yanıt verdiğini belirten Redington Türkiye ise mali yılın ilk çeyreğinde yüzde 123’lük gelir artışı açıklamış.
Yılın ikinci üç aylık döneminde büyümesine devam eden Sabancı Holding, kombine gelirlerini 357 milyar TL seviyesine yükseltirken, 1,8 milyar TL konsolide net kâr elde etmiş.
Ticari gayrimenkul yatırımcısı olan Rönesans Gayrimenkul Yatırım, yılın ilk yarısında operasyonel kârını yüzde 20 oranında artırarak, 89 milyon euroya yükseltmiş.
Hızlı servis restoran zinciri TAB Gıda’nın 2025 yılının ikinci çeyreğindeki sistem genelindeki satışları hem kendi işletmeleri hem de ‘franchise’ restoranları dâhil olmak üzere yüzde 47 artışla 15,8 milyar TL’ye ulaşmış.
Tüm bunları firmaların gönderdiği basın bültenlerinden, yani ‘Kurumsal Performans’ dediğimiz iletişim çalışmalarından öğreniyoruz. Bu çalışmaların, tüm iletişim faaliyetleri içinde en az yere sahip olması gerektiğini savunuruz. Çünkü ‘kas gösterme’ anlamına gelecek bu sonuçlardan ziyade duygusal, çevresel, toplumsal faydaya odaklı çalışmaların itibara, dolayısıyla da ‘satın alma’ya etkisi daha yüksektir. Yine de bu haberler “Battık, bittik” edebiyatı yaparak hem piyasalarda hem de halk genelinde moral bozukluğunu tetikleyenlere çok güzel bir cevap olmuş.
Öğretmene destek
Ayrıntı Yayın Grubu çatısı altındaki Dinozor Kitap, Sara Stanley’in “Neden Düşünmeliyiz? 3 Yaştan 11 Yaşa Kadar Felsefi Oyun” adlı kitabını yayınlamış. Erken çocukluk ve ilkokul eğitimcileri için ‘başucu eseri’ niteliğindeki çalışmada; felsefi oyunun etkinlikler, oyunlar ve ebeveyn katılımıyla nasıl en iyi hâle getirileceği, ilham verici durum çalışmaları, kolaylaştırıcı teknikler, felsefi kavramlara dair bilgiler, önerilen kitap, kaynak listesi, testler, düşünme oyunları ve faydalı web bağlantıları ile günlük düşünmeyi tetikleyen ‘soru panosu’ etkinlikleri yer alıyormuş.
Öğretmenlerimiz, elbette ebeveynlerle birlikte, çocuklarımıza verdikleri eğitimle geleceğimizi şekillendiriyorlar. Onların bu türden kaynaklarla beslenmeleri kendi kariyerlerinden çok, ülkemizin geleceği için önemli… O nedenle kaynak arayışında olan öğretmenlerimize bu kitabı şiddetle tavsiye ediyoruz.