Yoksa ABD Suriye’den çekilmeye mi hazırlanıyor?

HABER ilk önce özellikle Ortadoğu ülkeleri üzerine yaptığı etkili habercilik ve analizleriyle dikkat çeken “Al Monitor” isimli platformda çıktı.

Al Monitor’un kıdemli gazeteci-yazarlarından Amberin Zaman’ın 22 Ocak tarihinde yayımlanan haberi, ABD’nin Suriye siyasetinde dramatik bir değişikliğe dönük hazırlığın uç vermekte olduğunu duyuruyordu.

Habere göre, ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon), Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) IŞİD ile mücadelede Esad rejimi ile işbirliğine girmesini hedefleyen bir plan üzerinde fikir imal etmekteydi. Bu plan ABD’nin Suriye’deki askerlerini çekmesini de beraberinde getiriyordu. Aynı zamanda ABD Dışişleri Bakanlığı da Suriye politikasını gözden geçirmekteydi bu habere göre.

*

Tabii SDG dediğimiz zaman, PKK’nın Suriye’deki uzantısı olan YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu örgütü anlamamız gerekiyor.

ABD, 2015 yılından bu yana IŞİD ile mücadele ettiği gerekçesiyle bu örgütle açık bir ittifak yürütüyor Suriye’de bulundurduğu askerleri aracılığıyla. Ancak SDG’nin PKK’nın uzantısı olması Ankara’nın şiddetli tepkisini çekiyor ABD ile ilişkilerinde.

Amberin Zaman, yazısını oldukça inandırıcı ayrıntılarla destekliyor. Buna göre, Washington’da yönetim içindeki muhtelif bürokratik birimlerin alt kademedeki temsilcileri 18 Ocak tarihinde Beyaz Saray’a bağlı Ulusal Güvenlik Konseyi’nde bir araya gelerek, önerilen stratejiyi değerlendirmiş.

Zaman’ın haberinde Suriye’deki SDG kadrolarının bu yöndeki haberleri büyük bir rahatsızlıkla karşıladıkları da belirtiliyor.

*

Bu yazıdan tam iki gün sonra 24 Ocak’ta bu kez ABD’de dış politika alanında en çok izlenen yayın organlarından biri olan “Foreign Policy”nin web sitesinde bu yöndeki duyumları teyit eden benzer doğrultuda bir yazı çıktı.

İkinci yazıda imza ABD’de Suriye ve aynı zamanda El Kaide/IŞİD terörü alanlarındaki önemli otoritelerinden biri kabul edilen, halen Washington D.C.’deki “Middle East Institute” isimli düşünce kuruluşunda bu konulara odaklanan merkezin direktörü Charles Lister’a aitti.

Lister“Amerika Suriye’den Çekilmeyi ve Bir Felaket Yaratmayı Planlıyor”başlıklı yazısında, ABD Savunma ve Dışişleri Bakanlıklarından konuştuğu tam “dört ayrı kaynağın” kendisine “Beyaz Saray’ın gerekli görmediği bir operasyonu sürdürmek konusunda arzulu olmadığını” söylediğini yazdı.

ABD’li uzman, yönetim tarafından henüz bir karar alınmadığını, ancak “bir çekilmenin ne zaman ve nasıl yapılacağını belirlemek amacıyla aktif bir iç tartışmanın sürmekte olduğunu” duyurdu.

Lister, ABD’nin çekilmesinin Suriye’deki kriz açısından “facia ölçeğinde” sonuçları tetikleyeceğini belirterek, bunun IŞİD’e “bir hediye” anlamına geleceğini, bu durumda grubun Suriye’de “yeniden dirilebileceğini” de ileri sürdü.

*

Peki ABD yönetimi bu haberlere ne diyor?

Geçen ay sonunda Ankara’ya gelen ABD Dışişleri Bakanlığı’nın iki numaralı yetkilisi Victoria Nuland, CNN Türk’ün bu konudaki bir sorusu üzerine “ABD Suriye’den çekilmiyor” açıklamasını yapmıştı. Keza Pentagon sözcüsünün de yine sorular karşısında ABD’nin çekileceği yolundaki haberleri doğrulamadığı anlaşılıyor.

ABD’li yetkililer “Suriye’den çekilmiyoruz” deseler de, 

Amberin Zaman’ın yazısında verdiği toplantıya ilişkin kayda değer detaylar yalanlanmış değil.

Sonuçta bütün bu haberlere bakılırsa, ABD yönetimi içinde Suriye politikasının nasıl olması gerektiği konusunda Ulusal Güvenlik Konseyi, Dışişleri ve Savunma Bakanlıkları ile CIA temsilcilerinin katıldıkları kurumlar arası (inter agency) bir ortak çalışmanın yürütülmekte olduğu kesin görünüyor.

Ancak bu çalışmalar henüz Başkan Biden’ın önüne getirilebilecek ölçüde olgunlaşmış değil.

*

ABD yönetimi, bu çalışmada bir dizi mülahazayı hesaba katmak zorunda. Suriye’den çekildiği takdirde Fırat’ın doğusunda ülkenin yaklaşık üçte birine karşılık gelen bir alanda idari olarak söz sahibi olan ve ipleri büyük ölçüde SDG’nin elinde tuttuğu Özerk Yönetim’in ne olacağı sorusu bunlardan biridir.

Özellikle yanıt aranan soru, ABD çekilirse SDG’nin bu bölgede IŞİD ile mücadeleye nasıl devam edeceğidir. ABD’de yönetim, Kongre ve kanaat önderleri arasında çekilmeye karşı olan kesimler, bu durumda IŞİD ile mücadelenin sekteye uğrayacağı görüşüyle Suriye’den asker çekmeye şiddetle itiraz ediyorlar.

2019-2022 yılları arasında ABD’nin Irak ve Suriye’den de sorumlu olan Merkez Komutanlığı’nın (Central Command) Komutanı olarak görev yapan emekli Orgeneral Kenneth McKenzie’nin önceki gün “The New York Times”da yayımlanan “Askerlerimizin Ortadoğu’yu Terk Etmesi Zamanı Değil” başlıklı yazısı bu kesimin muhalefetini yansıtması bakımından önemliydi.

Emekli Orgeneral, Charles Lister’ın değindiğimiz yazısına da göndermede bulunarak, Biden yönetiminin bazı mensuplarının Suriye’den çekilmeyi düşünebileceklerini, ancak bu yöndeki tartışmaların “ABD’nin bölgedeki çıkarlarına ciddi ölçülerde zarar verebileceğini” belirtiyor bu yazısında.

McKenzie, öncelikle böyle bir kararın İran’a ABD’yi bölgeden çıkartmaya dönük uzun dönemli hedefinde başarıya ulaşmakta olduğu umudunu vereceğini söylüyor. ABD’li generalin en önemli endişesi, Suriye’de SDG’nin kontrol ettiği cezaevlerinde alıkonan 10 bin dolayında IŞİD militanının durumudur.

McKenzie, ABD çekildiği takdirde SDG’nin cezaevlerini kontrol edemeyeceğini, IŞİD militanlarının cezaevlerinden kurtulmaları halinde örgütün yeniden dirileceğini ve Esad rejiminin de IŞİD’i bastırmakta zorlanacağını öne sürüyor.

*

Kadroları azımsanmayacak ölçüde PKK’lılardan oluşan SDG, Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinde en önemli rahatsızlık konularından biridir. Washington cephesindeki Suriye çalışması, İsveç’in NATO’ya üyelik protokolünün TBMM’de onaylanmasının ardından Türkiye ile ABD arasındaki ilişkilerde bir düzelme havasının belirdiği yolundaki haberlerin yayıldığı bir döneme rastlıyor.

ABD’nin bu yönde bir adım atmasının iki ülke arasındaki en dikenli konulardan birini bertaraf etmesi nedeniyle Ankara cephesinde büyük bir memnuniyet yaratacağını ve ilişkilerde olumlu bir iklimin ortaya çıkacağını söylemeye gerek yoktur.

Bununla birlikte ABD Suriye’den çıksa bile, bu sürecin nasıl yönetileceği, çekilmenin yaratacağı boşluğun nasıl doldurulacağı gibi sorular gündeme gelecek ve bu sorular yine Ankara-Washington diyalogunun konusu olacaktır.

ABD’nin Suriye’den çıkması Ankara açısından SDG’nin PKK kimliğini değiştirecek değildir. Bu durumda SDG’ye ne olacaktır? Esad rejimi Ankara’ya rağmen SDG ile uzlaşma yoluna gidebilir mi? SDG, Esad’ın işbirliği için talep edebileceği koşulları kabul etmezse nasıl bir durum ortaya çıkar? IŞİD’lilerin kaldığı cezaevleri ile bu militanların sayıları 50 bini bulan eşleri ve çocuklarının kaldığı kampların sorumluluğu kime zimmetlenecektir? Türkiye’nin kontrolündeki ÖSO grupları bu cezaevleri ve kamplarda sorumluluk alabilirler mi?

Sorular uzayıp gidiyor? Ve kabul edelim ki kolay yanıtları yok bu soruların.

Bütün mesele ABD Suriye’den çekilse bile, bunun Başkan Biden’ın 2021 yazında aldığı ani bir kararla Afganistan’ı alelacele terk etme hadisesinde yaşandığı gibi bir kaosa yol açmadan planlı, düzenli bir şekilde gerçekleştirilmesi gereğidir.

*

Başkan Biden’ın kasım ayındaki seçimlere gidilirken ve Ortadoğu birçok noktasında sıcak savaşlara sahne olurken böylesine majör bir kararı göze alıp alamayacağı bilinmiyor.

Bu arada, kasım ayına kadar Suriye cephesinde hiçbir gelişme olmayabilir de. Ancak seçimi Cumhuriyetçi aday Donald Trump kazandığı takdirde Suriye’deki ABD askeri gücünün akıbetinin ne olacağı her türlü tahmine açık bir nitelik kazanacaktır.

Bir yönüyle de, ABD güvenlik bürokrasisinin, en azından günün birinde siyasi düzeyde ani bir çekilme kararına hazırlıksız yakalanmamak ve süreci mümkün olan en az hasarla atlatabilmek için hazırlık yaptığı da düşünülebilir.

ABD’nin Suriye’den çıkıp çıkmayacağı bir tarafa, son tartışmanın şu sonucu doğurduğu inkâr edilemez. “Çekilme” meselesi artık uluslararası politikanın gündemine yerleşmiş bulunmaktadır.