Yeni dönem Türk dış politikasında itici güç Mehmet Şimşek

Sizce Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ı ekonomik krizden çıkma itkisi dışında başka hangi güç “darbeci” diye ülkesiyle ilişkileri buzdolabına kaldırdığı Mısır Cumhurbaşkanı Abdül Fettah Sisi’yi ziyarete gönderip dostluk ve işbirliği mesajları verdirebilirdi? Katar Emiri Şeyh İkinci Temim’in hatırı demeyin, o da aynı kapıya çıkıyor.

Başka hangi güç Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler’in “Bana uçak lazım, hemen lazım, NATO uçağı olsun” çıkışı ortadayken ABD’yle arayı düzeltmek için “Benim için bitmiştir” dediği Yunanistan Başbakan Kiryakos Miçotakis’i ziyaret ettirip “Bir gece ansızın gelirim diye sizi kastetmedim” dedirtirdi?

Ya da hangi güç krizden çıkmak için dış kaynak bulmak için 15 Temmuz darbe girişiminin finansörü dediği Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı Muhammed bin Zeyid’i komşu kapısı yapıp, Osmanlı kapitülasyonlarını andıran enerji imtiyazlarını kabul ettirirdi? Örneğin, Cemal Kaşıkçı cinayetinin azmettiricisi ilan ettiği Suudi veliaht Prensi Muhammed bin Selman’a gidip “Kardeşim” diye kucaklaştırırdı?

Bunları yapmasını elbette Hazine ve Maliye bakanı Mehmet Şimşek söylemiyordur; sınırlarını iyi çizen bir teknokrat-siyasetçidir. Peki, nasıl oluyor?

Önce istihbaratçılar görür

Sovyetler Birliğinde sistemin tıkandığını ilk saptayan gizli servis KGB’nin başındaki Yuri Andropov olmuştu. Çünkü istihbaratçıların işi biraz da budur. Andropov duruma el koymak istedi ama Afganistan yenilgisi sonrası ekonomiyi toparlamak artık daha da güç haldeydi. Artık çok geçti, Sovyetler yıkıldı, Rusya Federasyonu kuruldu.

Arada başka örnekler de var ama bugüne gelirsek, geçenlerde ABD istihbaratı CIA’nın başı William Burns hem yönetim hem Kongre’yi “siyaset değiştirmezsek Ukrayna’da kaybedebiliriz” https://yetkinreport.com/2024/01/31/cia-yontem-degistiriyor-saha-ajanlarinin-yukselisi/ diye alışılmadık şekilde makale yayınlayarak uyardı.

Türkiye’nin Mısır’la, BAE ile ve Gazze Krizi patlamadan önce İsrail’le ilişkilerini yeniden kuran kişinin dönemin MİT Başkanı Hakan Fidan olması da rastlantı değildir. Dışarıdan, iki adım geriye çekilip resme bakıldığında, daha 2022’de, ekonomik kriz dibe vurmuşken, Türkiye’nin dış politikasında manevra yapmadan dış kaynak bulmasının güç olduğunu Cumhurbaşkanı Erdoğan’a anlatanların şimdi Dışişleri Bakanı olan Hakan Fidan ve şimdi MİT Başkanı olan, dönemin Cumhurbaşkanı Baş Danışmanı (ve Rusya’yla barışmanın operatifi) İbrahim Kalın olduğunu tahmin etmek zor değil.

Güç ekonomi ve askeriyede

Arada bir engel 2023 seçimleriydi. Erdoğan sadece kendi gücü ile değil, muhalefet cephesinin inanılması güç hataları sayesinde de kazandı ve takım tamamlandı.

Erdoğan’ın önünde ekonomik krizden çıkış dışında seçenek yoktu. Daha önce işine son verip yerine damadı Berat Albayrak’ı getirdiği, iç ve dış yatırımcıların itiraz etmeyeceği Mehmet Şimşek’i geri getirdi. Fidan’ı Dışişlerine, Kalın’ı da MİT’e atadı. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, NATO ve ABD ile sallantıya giren ilişkileri rayına oturtma işini üstlendi. Ekip, İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya ile tamamlandı.

İçişleri Bakanının ekonomiyle ne ilgisi var diye sorabilirsiniz. Çok ilgisi var. Şimşek’in gelir gelmez dış yatırımlar için dikkat çektiği konulardan birisi de Gri Liste konusuydu. “Para gelsin de nereden, nasıl gelirse gelsin” anlaşışıyla Türkiye’nin, dünyadaki suç örgütlerinin yol geçen hanı, kara para aklama cenneti haline gelme tehlikesi vardı. Yerlikaya’nın suç örgütleriyle mücadeleyi öne çıkarmasının ekonomik krizden çıkış çabasında yeri var.

Ekonomi öncelikli dış politika

Ekonomi öncelikli dış politikanın çatışmayı değil uzlaşmayı, aykırı noktaları değil ortak noktaları öne çıkarmayı esas aldığını görüyoruz. Yunanistan’la yumuşama ABD ile diyalogu, NATO ile (İsveç’in üyeliği üzerinden) ilişkilerin güçlendirilmesini, F-16 satışını mümkün kıldı. Mısır’la uzlaşma devam ederse Doğu Akdeniz’de yeni siyasi ve ekonomik imkanları getirecektir.

Irak’la PKK ve IŞİD’le El Kaide’yla ortak mücadele zemininin bulunması stratejik öneme sahip Kalkınma Yolu projesini mümkün kılabilir. Teslimiyetçi olmadan uzlaşmacı diplomasiyle güçlenen ekonominin savunma sanayiine de öncelik verilirse sağlık, eğitim gibi alanlara da güç katacağı açık.

BAE’ya tanınmak istenen enerji imtiyazları konusunda gördüğümüz gibi bunu da abartıyoruz; ileride tamiri güç adımlardan kaçınmak gerekir.

Ancak yeni dönem dış politikanın itici gücü Mehmet Şimşek derken ne demek istediğimi anlatabildim sanırım.