Seçim sonuçları Türk kamuoyu kadar kadar dünya için de sürpriz oldu. Bu nedenle uluslararası kamuoyu, CHP'ye ayrı bir gözle bakmaya başladı bile. Yani CHP'nin uluslararası ilişkiler ve dış politikaya eskisinden çok daha fazla önem vermesi kaçınılmaz
İran'ın doğrudan İsrail'i hedef almayacağını düşünenlerdendim ve bu görüşümü Cumartesi gecesi bir yayında dile de getirdim.
Bu görüşüm dayanaksız değildi. Çıkan haberlere göre, İran ABD'ye dolaylı yoldan mesaj yollayıp, İsrail'e yanıtın krizin bölgeselleşerek tırmanmasına yol açmayacak türden bir misilleme olacağını söylemişti. İsrail'i doğrudan hedef almak, İsrail'in karşılık vermesini gerektireceği için, krizin tırmanması anlamına gelecekti; bu yönden benim dışımda da pek çok uzman İran'ın vekillerini devreye sokacağı tahminini yürüttü.
Ancak sonuçta, İran devletinin tarihi bir ilke imza atıp doğrudan İsrail'i hedef alacağını tahmin edememiş oldum. Açıkcası yanılmış olmama da çok şaşırmadım. Çünkü, uzmanların ve hatta elinde bizim ulaşamayacağımz bilgiler olan diplomat ve istihbaratçıların bile yanıldığı, yanılabileceği bir belirsizlik döneminde yaşıyoruz.
Uluslararası ilişkilerde eskiye oranla tahminde bulunmak çok daha zorlaştı.
Eski kuralların, usullerin, jeopolitik çıkarımların geçerli olmadığı böylesine bir belirsizlik döneminde, son yerel seçimlerden birinci olarak çıkan ana muhalefet partisinin eski kalıp ve ezberlerle dış politikaya yaklaşmayı bırakması gerekir.
CHP bir yandan iktidarın yanlışlarına dikkat çekip, doğru çizgiye yönlendirici, etkin bir muhalefet yaparak seçmeninin gözünü doldurmalı. Diğer yandan da, sadece iktidarın yaptıkları ya da söyledikleri üzerinden kendini konumlandırmadan, ön alıcı; hep eleştiren değil, öneri ve vizyon getiren bir yaklaşımla, Türkiye gibi bir ülkenin dış politikasını yetkince yürütebileceğine dair toplumun genelini ikna etmeye çalışmalı.
Bunun için de CHP'nin öncelikle kendi içinde, dünya nereye gidiyor; Türkiye yaklaşmakta olan dönemin özelliklerine göre nerede durmalı, CHP neleri savunmalı gibi uluslararası ilişkiler ve dış politikaya ilişkin genel bir beyin fırtınası yapıp, birtakım temel nokları netleştirebilmeli.
Aday seçimlerinde yapılan kimi haklı eleşirilere karşın, yerel seçimlerde yürütülen kampanyanın başarısını "bilimsel ve analitik" yöntemlere de bağlayan Özgür Özel'in uluslararası ilişkiler ve dış politikaya da yakında el atacağını umuyorum.
CHP naftalinli kavramlardan uzak durmalı
Genel başkan seçildikten sonra ilk yaptığı konuşmada kullandığı BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) kavramı, açıkçası beni bir hayli tedirgin etmişti. Çok şükür daha sonra kullanmadı. İyi de yaptı. Çünkü, muhalif seçmen tarafından yanlış okunan, okunmak istenen, bir dönem gündeme gelip sonradan tedavülden kalkmış geçmiş kavramlarla, günümüzün dış politika eleştirisini yapamazsınız. Naftalin kokan kavramlar CHP'ye ilgi gösteren, ancak partinin daha fazla hedef alması gereken gençler nezdinde bir anlam taşımıyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın, "biz gelmeden önce sular akmıyordu, ekmek için kuyruğa giriliyordu" demesinin gençlerde karşılık bulamaması gibi bir durum. Gençler internetin hızlı çalışıp çalışmadığı; yapay zekânın uluslararası ilişkilerdeki rolüyle daha çok ilgili.
Popülist söylemlere dikkat
CHP basit popülist söylemlerden de medet ummamalı. Bir Türk üssü olan ancak NATO üssü olarak da kullanılan Kürecik üssüne dair güncel bir örnek vereyim. Amerikan ve İsrail karşıtlığının tetiklemesiyle (sanki İran'daki molla rejimiyle aramız çok iyiymiş gibi) İran'dan gelecek füzelere dair istihbaratın ABD üzerinden İsrail'e ulaştırılacağı savıyla Kürecik üssünün kapatılması benzeri çağrıların da önü arkası düşünülmeden (kapanırsa istihbarat alacağımız alternatif bir radar üssü olup olmadığın, yani kendi kendimizi kör edip etmeyeceğimize bakılmadan, ya da Doğu Akdenizdeki Amerikan uçaksavar gemilerinin radar sistemleri nedeniyle Kürecik'e ihtiyaç olup olmadığı tespit edilmeden) dile getirilmemesi gerekir.
Popülist söylemler kadar popülist girişimlerden de kaçınmalı. Filistin ziyareti gibi. "Hükümet Filistin meselesinde zorda. Biz bir gidip Filistin'e destek ziyareti yapalım, parsayı toplayalım," bakışı, her şeyden önce Filistin'in acılarından yararlanma anlamına da gelir ve Filistin'lilere de ayıp olur.
Ziyaretin zamanlaması nasıl olmalı? Hadi gerçekleşti; bu ziyaretin Filistin davasına faydalı olacak şekilde altyapısı, içeriği nasıl kurgulanmalı? CHP fark yaratacak söylemi nasıl geliştirmeli? Uluslararası camiada da ses getirecek bir perspektif olmalı mı? Tüm bu tür boyutların çok ince elenip sık dokunarak karara bağlanması gerekir. Ve elbet karşı taraftan gelecek sinyaller doğrultusunda da ayakları yere basan kararların uygulama pratiğine de bakmak da lazım gelir.
"Parti programı gözden geçirilmeli"
Seçim sonuçları Türk kamuoyu kadar kadar dünya için de sürpriz oldu. Bu nedenle uluslararası kamuoyu, CHP'ye ayrı bir gözle bakmaya başladı bile. Yani CHP'nin uluslararası ilişkiler ve dış politikaya eskisinden çok daha fazla önem vermesi kaçınılmaz. Bu durumun altını çizen Ankara Politikalar Merkezi Başkanı emekli büyükleçi Fatih Ceylan'ın yazısının okunmasını hararetle tavsiye ederim.
"CHP liderlerinin, yerel-bölgesel-küresel çerçeveyi kaynaştıran, bunların kesişme noktalarına açıklık getiren, küresel düzene dair yaklaşımlarına berraklık kazandıran, bu çerçevede çağdaşlık hedefinden sapmaya izin vermeyen bir anlayış temelinde Türkiye'nin gelecekteki rol ve konumu için nasıl bir çerçeve öngördüklerini ortaya koyan yeni bir söylem ve program geliştirmeleri ve bunu kamuoyuyla paylaşmaları gereklidir," diye yazdı Fatih Ceylan.
"Başlayan bu yeni dönemde CHP'nin parti programının dış politika bölümlerinin gerekli ölçülerde yeniden ele alınması ve bunların toplum tarafından anlaşılması kolay söylemler eşliğinde kamuoyuna ilân edilmesi üzerinde durulmalıdır," diye de önermiş.