Yerel seçimlerin üzerinden iki hafta geçti. 31 Mart'ta takke düştü, kel göründü. Kamuoyu yoklamaları yapan halkla ilişkiler şirketleri bir iki istisnasıyla bu kere de sol cenahta ters köşe oldular. Müzmin muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi, "yüzde 25'lik cam tavanı" kırarak seçimlerden birinci parti çıktı. Rahmetli Başbakanlardan Süleyman Demirel, muhafazakâr oyların kendi tekelinde olduğunu kastederek, "Tapulu arazimde gece kondu yaptırmam" derdi. Demek ki ustasının eline düşünce bal gibi yapılabiliyormuş. Şimdi bu gecekondular yıkılıp gidecek mi? Yoksa betonarme binalara mı dönüşecek, bekleyip 4 yıl sonra göreceğiz.
Yurt dışı oyların önemi
31 Mart seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi'nin ülke genelinde aldığı oy toplamı 17.391.548.Adalet ve Kalkınma Partisi ise 16.399.771 oy aldı. Fark 991.777.Yerel seçimlerde yurt dışında yaşayan vatandaşlar oy kullanamıyor. Kullanması gerektiğini de savunacak değilim. Hatta bana kalsa yurt dışında sandık kurulması uygulamasına hepten son vermek lazım. Yurt dışındaki seçmen sayısı 3.423.759. Geçen yıl yapılan seçimlerde yurt dışında kullanılan oylarda AKP, CHP'den yaklaşık iki misli fazla oy almış. Yurt dışı oylar önümüzdeki genel seçimlerde sonuçları etkileyecek bir konuma gelebilir.
Dış politikada seçimsiz dört yıl
Bir anayasa referandumu olmadığı takdirde, şimdilik önümüzdeki dört yıl ufukta seçim görünmüyor. Genel beklenti, bu dönemde gözlerin ekonomiye çevrilerek oy kaygısı olmadan bazı adımların atılabilmesi. Aslında seçimsiz geçecek bir dört yılın dış politika için de fırsat olarak kullanılması mümkün. Kamuoyu baskısı olmadan kronikleşmiş sorunlarımız bulunan Ermenistan ve Suriye ile ilişkilerde adım atılabilir, Kıbrıs sorununun çözümü yönünde mesafe kaydedilebilir, Yunanistan ile pozitif gündemin ötesine geçilerek Ege sorunlarında anlamlı müzakerelere girilebilir.
Yerel seçim sonuçlarının dış politikadaki yansımaları
31 Mart yerel seçimlerinin dış politikadaki ilk sonucu İsrail'le ilişkilerde görüldü. Seçim kampanyası sırasında Yeniden Refah ve Saadet Partilerinin İsrail'le ticaretin devam etmesi nedeniyle yoğun eleştirilerine maruz kalan iktidar, baskılara daha fazla dayanamadı. 9 Nisan'dan itibaren İsrail'e yapılan ihracata 54 kalemde kısıtlamalar getirdi. Bakalım bu adıma İsrail nasıl bir tepki verecek? Amerika'daki Yahudi lobisini üzerimize salarsa Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Washington ziyaretini gölgeleyebilir.
Yoğun diplomasi trafiği başlıyor
Bayram tatilinden sonra Türkiye'yi diplomaside hareketli günler bekliyor. 22 Nisan haftası içerisinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim sonrası dönemin ilk yurt dışı gezisini Bağdat'a yapması öngörülüyor. Türkiye-Irak ilişkileri önemli gelişmelere gebe. Yerel seçimlerden önce 14 Mart'ta MİT Başkanı İbrahim Kalın, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler ve Dışişleri Bakanı Hakan Fidan hep birlikte Bağdat'ı ziyaret ettiler. Bu üçlünün birlikte bir heyet oluşturarak bir ülkeye ziyarete gittikleri sık görülen bir uygulama değil. Belli ki muhtemel bir operasyondan önce askeri tabiriyle hedefler yumuşatılmak istenilmiş. Cumhurbaşkanı ziyaretinden önce askeri bir harekât beklenmemeli. Ama havalar fazla ısınmadan kuzey Irak'ta terör örgütüne karşı geniş bir süpürme harekatı görürsek kimse şaşırmayacak. Türkiye'nin elinde yeni bir koz var. Irak'ın çok istekli göründüğü ulaştırma koridorlarından, "kalkınma yolu" projesi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Beyaz Saray hasreti nihayet sona eriyor. Son dakikada bir aksilik olmazsa, 9 Mayıs'ta Başkan Biden ile ilk ve muhtemelen de son defa Beyaz Saray'da görüşecek. İçeride ne konuşulduğundan çok, yine saatlerimizi kurup görüşme kaç dakika sürecek ona odaklanacağız. Zaten görüşme muhtemelen baş başa cereyan edeceğinden ne olup ne bittiğini tercüman kızımızdan başka kimse bilmeyecek.
Türkiye'ye beklenen ziyaretler
Diplomasi trafiğinin bir halkasını da Türkiye'ye gelmek için bekleyenler oluşturuyor. İlk sıradaki ziyaret Almanya'dan. Cumhurbaşkanı Erdoğan Bağdat'a hareket etmeden önce Almanya Cumhurbaşkanı Frank-Walter Steinmeir'ı ağırlayacak. Almanya ile aramızdaki sorunlara vize almadaki güçlüklere ve Gazze'deki görüş ayrılıklarına son dönemde bir de terör örgütlerinin Almanya'da yaşayan vatandaşlarımıza ve diplomatik temsilciliklerimize yönelik artan saldırıları eklendi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın bir küsüp bir barıştığı Yunanistan Başbakanı Mitsotakis'in de 13 Mayıs'ta Türkiye'yi ziyaret etmesi öngörülüyor. 31 Mart Yerel seçimleri, Yunanlıların kafalarını biraz karıştırdı. İmamoğlu'nu Türkiye'nin müstakbel lideri olarak görüp yatırım yapmaya başlayanlar var. Yunanlılar Türk siyasetini yakından takip edip iyi okurlar. Eski Dışişleri Bakanlarından Dimitris Avramapoulos, Erdoğan'ın yıldızının parlayacağını ilk keşfedenlerden. Erdoğan tutukluyken kendisini cezaevinde ziyaret etmiş. Sonra da başımıza en büyük "Türk dostu" kesildi. Dışişleri Bakanlığının yapısal değişiklikleri sırasında denizcilik ve havacılık dairesinin başına gelenlerden sonra, kısa dönem içerisinde bakanlık içerisindeki transformasyon nasıl sağlanacak? İstikşafi görüşmelerin akibeti ne olacak? Onu da çok merak ediyorum.
Bir de yılan hikâyesine dönen Rusya Devlet Başkanı Putin'in Türkiye ziyareti var. Önce, 12 Şubat'ta Türkiye'ye geleceği açıklandı, sonra seçimler sonrasına ertelendi denildi. İki ülkede de seçimler sona erdi. Rusya'dan ne gelen var, ne giden. Benim bildiğim Ruslar hesap adamıdır. Putin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Washington ziyaretinin sonuçlarını görmeden Türkiye'ye gelmez.
Nerede hareket, orada bereket. İnşallah tüm bu ziyaretler bereketli olur.