Van’daki hukuk dışılık YSK tarafından düzeltildi.
YSK’nın aday listesinde olmasını hukuki bulduğu adayın, seçimin ardından kazanmasına rağmen “Aday olma hakkına sahip değil” denilerek engellendiği uyarılarını dikkate alan, hukuksuzluğu gören YSK Van’da hatayı düzeltti.
Ama biliniz ki, Abdullah Zeydan yine de Belediye Başkanı kalamayacak.
Mazbatasını almasının hemen ardından, bu kez İçişleri Bakanlığı tarafından “mahkumiyeti” gerekçe gösterilerek görevinden alınacak ve yerine bir kayyum atanacak.
Ama en azından konu daha hukuki bir biçimde ele alınmış olacak.
Bunun en önemli işareti, YSK’yı kararından dolayı bir tweet’le kutlayan AKP’li Hayati Yazıcı’nın, kutlama mesajını apar topar silmesi.
Cumhurbaşkanlığı Sarayı’ndan da ilginç mesajlar gelmeye devam ediyor.
Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı, Türkiye Komünist Partili Mehmet Uçum ise Zeydan’a destek verenleri eleştirdi.
Hafiften de bir tehdit savurup, “Bu seçim sonuçlarını Türkiye’yi Batı’nın egemen güçlerine teslim edilme koşullarını oluşturduğu şeklinde okuyanlara Milli Devlet iradesi haddini bildirir” diyerek.
Tehdit kısmını hafife alarak meseleye bakmak gerekirse, durum pek de Uçum’un söylediği gibi değil.
Yani Türkiye’deki seçim sonuçları Batı’nın çok da istediği gibi değil.
Bunun en açık örneği Batı’dan seçim sonuçlarına sevinen tek bir ses çıktı.
Hollanda’da Wilders bu sonuçların Erdoğan’ın iktidarının sonu olduğunu söyleyince, kendi ülkesinde ve “Erdoğan giderse, 1 milyon Suriyeli ile karşı karşıya kalmaya hazır mısın” diye eleştirildi.
Ayrıca da Trump’ın bir tehdidi üzerine rahip Brunson’ı ABD’ye yollayan, Merkel’in bir ters bakışı üzerine ajan diye cezaevinde tutulan Deniz Yücel’i yargı kararı bile olmaksızın Almanya’ya veren, “Asla NATO’ya üye yapmayız” dedikleri İsveç’i seçimin ardından apar topar NATO’ya üye yapan bir iktidardan daha fazla kim Batıcı olabilir ki!
AKP’nin ve iktidarın Batı karşıtı olduğuna sokaktaki cühelayı inandırabilirsiniz!
Ama son derece akıllı bir adam olduğunu bildiğim Mehmet Uçum’un buna inandığına ben inanmam.
İYİ Parti yazmak kağıt israfıdır
İYİ Parti’nin İBB Başkan adayı Buğra Kavuncu’nun, Zafer Partisi’nin İBB adayı Azmi Karamahmutoğlu’ndan daha düşük bir oy alacağını adaylaştıkları gün öngörmüştük hatırlarsanız.
Bunu aslında Buğra Kavuncu da öngörüyordu.
İBB Başkan adayı olmak onun arzusu da değildi zaten.
Bu adaylığın kendi siyasi geleceğine yönelik bir hamle olduğunu, parti içinde güçsüzleştirilmek için aday yapıldığını hissediyordu.
İstemeye istemeye kabul etmişti.
Aynı durum Balıkesir Belediye Başkan adayı Turan Çömez için de geçerli idi.
Dahası Çömez aday gösterilirken kendisine “İster misin?” diye sorulmamıştı bile.
Genel Başkan Meral Akşener, partiyi boğaz köprüsünden aşağı atarken, Çömez ve Kavuncu’nun boğazlarına ne olur ne olmaz diyerek birer de taş bağlamıştı.
Meral Hanım başarılı oldu.
Partinin intihar girişimi başarıya ulaştı.
Geçen Mart ayında yüzde 19’lara çıkan parti, şu anda 3’lerde ve bunu da birkaç yerdeki doğru adayın yerel performansına borçlu.
İstanbul’da oy oranı 0,6, Ankara’da 0,9, en iddialı adayını koyduğu İzmir’de 3,6 oranında oy alabildi.
Biliyorum ki, pek çok parti yöneticisi dahi Ankara ve İstanbul’da kendi adaylarına oy vermedi.
Şimdi bu parti kongreye gidiyor.
Akşener aday olacak mı olmayacak mı tartışmaları var.
Boşuna kendinizi yormayın.
Olsa da bir şey fark etmez, olmasa da!
İyi bir umut olarak doğan İYİ Parti artık yoktur.
Olmayan şeyin başında kimin olduğunun da önemi yoktur.
Emin olun, eğer kağıda basılı bir gazetede yazıyor olsa idim, bu yazıyı da yazmazdım.
Bu saatten sonra İYİ Parti ile ilgili yazılacak cümleler sadece kağıt israfıdır.
Aslında bela okuyacağım da!
AKP iktidarının yok etmeye çalıştığı üniversitelerimiz arasında “en önce halledilmesi gereken” olarak öne çıkan Boğaziçi Üniversitesi şimdi de Cem Say’ın görevine son vermiş.
Prof. Cem Say Boğaziçi Üniversitesi’nin simgeselleşmiş isimlerinden ve üniversitenin cazibesi en yüksek bölümlerinden birinin, Bilgisayar Bilimleri Ana Bilim Dalı’nın hem yüzü de hem başkanı.
Cem Say’ın layıkıyla yaptığını herkesin bildiği bu görevden alınmasının tek nedeni ise “kayyum rektör” meselesine prensip olarak karşı olması.
AKP döneminde Türk üniversitelerinde başlayan düşüş belli ki sürecek.
Artık ilk 300 içine giren Türk üniversitesi yok.
Dünyada ekonomik büyüklük olarak ilk 20’deyiz.
Ama ilk yüz içinde tek bir üniversitemiz yok.
İlk iki yüz içinde de yok.
İlk üç yüz içinde de yok.
Bundan memnun bir iktidarınız var ise aynen böyle devam etsin.
Ne de olsa bugünü yok etmek yetmez.
Yarınlarını da yok edin.