Yarın seçim var ve seçmenin önemli bir bölümünde ciddi bir kırgınlık, küskünlük ve hepsinden beteri umursamazlık var.
Muhalif seçmen CHP’nin Mayıs ayında yarattığı hayal kırıklığının, Meral Akşener’in partisini darmadağın edişinin hesabını sandığa küserek kesecek gibi.
İktidar tarafında ise tok iktidar mensuplarının açın halinden anlamayacak kadar umursamazlaşmasının, artık kimsenin inanmadığı yalanların, ekonomiyi düzeltemeyeceklerinden artık emin olmalarının bedelini aynı şekilde ödetecek.
Sandığa gitmeyerek, seçimi umursamayarak.
Seçim yapmayarak.
Bunu Oy ve Ötesi adlı sivil toplum örgütlenmesinin bu seçimle ilgili verilerinden anlayabiliyoruz.
Oy ve Ötesi, bildiğiniz gibi bir sivil toplum organizasyonu ve seçim sandıklarının güvenliği için her seçim gönüllülerle sandık gözlemciliği yapıyor.
Herhangi bir parti ile bağlantıları yok ama seçim güvenliğinden genelde muhalefet endişe duyduğu için muhalefetle daha fazla işbirliği yapıyor gibiler.
Oy ve Ötesi, geçtiğimiz Mayıs ayında Cumhurbaşkanlığı seçiminin ikinci turunda 28 Mayıs günü tam tamına 210 bin gönüllü ile sandık güvenliğini sağlamak üzere gözlemcilik yaptı.
Peki bugün, yani aradan 10 ay geçtikten sonra Oy ve Ötesi bu yerel seçimlerde kaç gönüllü bulabildi dersiniz?
Duyunca şaşırmayın ama topu topu 30 bin.
28 Mayıs’takinin 7’de biri kadar.
Bunlardan 10 bini İstanbul’da olacak, gerisi Oy ve Ötesi’nin örgütlendiği diğer illerde.
Fark bu kadar büyük, ilgi bu kadar düşük.
Ama merak etmeyin. Bu sandık güvenliği yok demek değil.
Yerel seçimlerde sonuçlar çok fazla sayıda adayı ilgilendirdiği için başta muhtarlar olmak üzere, geniş bir kitle sandıklara sahip çıkıyor.
Siz yeter ki, sandığa gidin.
YÖK’e teşekkür
İki gün önce YÖK’ün yurt dışında eğitim görecek öğrenciler için getirdiği kural değişikliğini yazdım ve yeni uygulamanın bir bölümünün çok doğru, bir bölümünün ise çok ama çok yanlış olduğunu yazdım.
Yurt dışında ilk 1000 üniversite dışındaki üniversitelere denklik verilmemesinin yerinde bir karar olduğunu, buna mukabil dünyanın en iyi üniversitelerinden kabul almış öğrencilere, Türkiye’de sınava girerek eş değer bir bölümü kazanma şartının getirilmesinin son derece mantıksız ve hatta abesle iştigal olduğunu anlattım.
YÖK, öğrenciler arasında ciddi eleştiri ve memnuniyetsizlik konusu olan bu uygulamayı, benim yazıdan hemen sonra değiştirdi ve makul bir hale getirdi.
Bugünün Türkiye’sinde bir kamu kurumunun, medyanın uyarısı ve gençlerin tepkisini göz önüne alarak yanlıştan dönmesi son derece önemli bir gelişmedir.
Çünkü başta iktidarın sahibi olmak üzere, bu dönemin güçlüleri, hatalarından dönmeme ve gençleri umursamama konusunda sabıkalı oldukları gibi, hatayı görseler bile inatlaşmayı da severlerdi.
Bu geriye doğru atılmış doğru adımdan ötürü YÖK yönetimine gençler adına teşekkür ederim.
Oyum kime?
Seçim var.
Bir ay boyunca onlarca adayla program yaptım.
İçlerinde en beğendiklerimi sıralamak isterim.
1 numaraya koyacağım isim CHP’nin İstanbul Eyüp Belediye Başkan adayı Mithat Bülent Özmen oldu. CHP çevrelerinin yanlış aday olduğu için seçimi kaybedeceğini düşündükleri Bülent Özmen, özel sektörde, enerji şirketinde CEO’luk yaparken bir insan kaynakları firması, daha doğrusu bir head hunting firması tarafından aranıyor ve İBB yöneticileri ile görüşerek sadece liyakate dayalı bir şekilde İGDAŞ’ın başına getiriliyor.
4 yılda İGDAŞ’ın yarım milyar dolara yakın borcunu sıfırlıyor çok başarılı oluyor ve bu başarısı sonrası Eyüp adayı yapılıyor.
Muazzam etkileyici bir hikaye ve Özmen’in Eyüp’le ilgili projeleri de 10 üzerinden 10.
Favori adayım.
İkinci favorim CHP Fatih Belediye Başkan adayı Mahir Polat.
Vakıflar Genel Müdürlüğü kökenli Polat, müktesebat olarak Fatih için biçilmiş kaftan.
Fatih’te iki aday da çok iyi. Fatih bu açıdan şanslı bir ilçe.
Üçüncü favori adayım ise CHP Üsküdar adayı Sinem Dedetaş.
Şehir Hatları Genel Müdürü olarak çok başarılı idi. Şimdi aynı şeyi kent yönetiminde yapmak istiyor.
Dördüncü favori adayım ise CHP Şişli adayı Resul Emrah Şahan. O da İstanbul Planlama Ajansı’nın başından Şişli adayı olmak için ayrıldı. Çok etkileyici bir aday.
CHP bu kez İstanbul’da bazı yerlerde çok iyi bir kadro sahaya sürmüş, net.
Bana da soruyorlar.
Kime oy vereceksin diye.
Bütün Türkiye’yi, tam yetki ile bir kişiye vermenin sakıncalarını gördük.
O yüzden İstanbul’u da aynı kişiye ya da onun temsilcisine vermek istemem.
Üstelik ülkenin diğer yarısının da, ülkede hak sahibi olması lazım, kendini tamamen dışlanmış görmemesi lazım.
Bu yüzden oyum CHP adayına, İmamoğlu’na.
Tam tersi olsaydı, yani Cumhurbaşkanı bu yetkilerle donatılmış ve bu şekilde hüküm süren CHP’li biri olsaydı o zaman da İstanbul’da CHP’nin rakibine verirdim.
Ben her türlü yetkinin bir kişide olmasını hiç doğru bulmam.
Bu kadar basit.
NE ZAMAN İNSAN OLURUZ?
Seçme hakkımızı kızma hakkımıza kurban etmediğimiz zaman.