Selahattin Demirtaş, nasılsın?

1 Nisan pazartesi sabahı Edirne, Silivri, Kandıra…

Sabah saat 7.30…

Gürültüyle açılacak kapılar…

Bir grup üniformalı içeri girip bakacak…

Herkes yerinde mi…

20 metrekareye sekiz saatliğine bir 20 metrekare daha eklenecek…

Yüksek duvarların, çelik tellerin üstünden az da olsa güneş görülecek…

Sonra demir kapıdaki gözden ekmek uzanacak…

Öğlene doğru zimmetli tencereye günlük yemek…

Bir küçük buzdolabının üstüne yerleştirilmiş televizyon haberleri aktaracak…

Sonuçları değerlendirecek herkes kendi durduğu yerden…

Kazanan da kaybeden de….

Bir şekilde kendinin ne denli başarılı olduğunu anlatacak…

İktidar kaldığı yerden devam edecek…

Muhalefet umudu 2028'e taşımaya gayret…

İktidarın "ağır abileri" esnaf ziyaretinden, aday çığırtkanlığından yeniden "dünyayı-bölgeyi dizayn"a başlayacak…

Bir grup "bağımsız gazeteci" ucundan kıyısından iktidarın kimi isimlerinin icraatlarını alkışlayacak…

Ekonomide ertelenen "acı" reçete sanki acı çekilmiyormuş gibi yine-yeniden topluma boca edilecek….

1 Nisan Pazartesi Edirne, Silivri, Kandıra…

Akşam olacak, kapılar kapanacak, sayım yapılacak…

2, 3, 4, 30…

Nisan, mayıs, haziran…

İlerleyen günler giderek siyaset daha az konuşulacak…

Dışarıdakiler "hayat"ı yaşamaya devam edecek…

Arada bir içerisi akla gelecek…

Hatırlamak…

Bugünü anlamak için düne bakmak…

1980 darbesinden sonra hapisteki evladıyla anadilinde konuşmak yasak olduğu için öğrendiği tek kelimeyle konuşmaya çalışan İpek Ateş hiç unutulmadı. "Kamber Ateş, nasılsın?"… Cezaevi kapısında öğrendiği tek kelimeyle iletişim kurmaya çalıştı evladıyla… En temel insan hakkının esirgendiği günler…

Aradan 44 yıl geçti…

Kürtçenin üstündeki yasak kısmen kalktı ama demokratik siyaset yolları Kürtlere kapalı.

İktidarın çizdiği çizgiler içinde konuşmayan-hareket etmeyen herkes terörist. Hukukun güçlülerin hukuku, işe gelmeyen kararların uygulanmadığı zamanlar.

Eskiden Kürtçe konuşmak yasaktı.

Bugün Kürt sorununu her boyutuyla konuşmak…

Muhalefetin aklına bu konu seçimden seçime geliyor…

İktidar ortaklarını üzmekten "çekiniyor"…

Şu aralar en çok konuşulan konu Selahattin Demirtaş'ın seçimlerle ilgili bir çağrı yapıp yapmayacağı.

Çağrının yapılması beklenen-istenen merkez, her ne kadar anketler açık aranın ana muhalefetin önde olduğu söylense de İstanbul…

İktidar adına konuştuğunu söyleyenler çağrı yapılırsa "cezaevindekilerin çıkacağını, yeni çözüm sürecinin başlayacağını, seçimlerden sonra kayyım atanmayacağını, özgürlüklerin geleceğini" söylüyor.

Muhalefetin bir kısmı bu sorunu hiç görmüyor, gören "öğrenmeye başladığı tek tük Kürtçe kelimeyle" kitleleri etkileyeceğini düşünüyor.

Pazar gününden itibaren muhalefet de iktidar da kaldığı yerden devam edecek…

Demirtaş özgürlüğünü kaybettiğinden beri yazdığı yazılar verdiği söyleşilerle; bir arada özgürce yaşam, barış, silahların susması çağrısı-çabası içinde oldu. 17 Nisan'da karar verilecek davasında uzun-kapsamlı savunma yaptı. Çok az kişi kulak kabarttı, çok az yerde haber yapıldı. 

Seçimin son düzlüğünde gözler üzerinde…

Bu aralar aklımda bir cümle:

Selahattin Demirtaş, nasılsın?