Filistin BM’de Kazanıyor Ama İsrail Son Karış Toprağına da Göz Dikti

Genel Kurul öncesinde Filistin Devleti’ni tanıyan BM üyesi devlet sayısı 151’e ulaştı. (Foto: BM)

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu yıllık toplantılarına 21 Eylül’de başlarken 4 devlet daha Filistin devletini tanıdı: İngiltere, Kanada, Avustralya ve Portekiz. Böylelikle BM’de 151 devlet Filistin Devletini ve iki devletli çözümü tanımış oldu. Fransa ve Belçika da sırada.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ise Filistin’i tanıyan devletleri terörizm destekçisi ilan ediverdi. Orada da durmadı ve Gazze’deki toptan imha operasyonunu sürdürürken Filistinlilerin elinde, zaten yasadışı Yahudi yerleşimcilerce delik deşik edilmiş son karış toprak olan Batı Şeria’yı da ilhak edeceğini söyledi.

Yani Filistin, iş işten geçerken BM’de siyasi ve moral üstünlük mücadelesini kazanıyor ama, ABD’nin desteğiyle devam eden İsrail zorbalığı nedeniyle yakında bir karış toprağı kalmayacak.

İsrail, ABD yanında bu  pervasız zorbalığa devam ediyor, helikopter ve zırhlı araçlar dahil 6,4 milyar dolarlık daha askeri malzeme satışı için Kongre onayını bekliyor. Parayı verecek olan da İsrail değil, ABD’nin askeri yardımından ödenecek, Sam Amca bir cebinden diğer cebine aktarırken Filistinli kadın ve çocuklar öldürülmeye devam edecek.

BM’de kazanmanın anlamı

ABD daha 19 Eylül’de BM Güvenlik Konseyinde acil ateşkes ve insani yardım oylamasını 14’e karşı 1 oyla veto etti. 12 Eylül’de BM’de yapılan Filistin’de 2 devletli çözüm oylamasında da 142 devletin oyuna karşı ABD-İsrail cephesi 10 oy toplayabilmişti.

Filistin’in var olma hakkının BM’de giderek daha çok kabul görmesinin ABD-İsrail ittifakı karşısında etkisiz çarpan kaldığı anlamına gelmiyor. Tersine bu, öteden beri Filistin’i tanıyıp destek olan devletler ve özellikle Batı demokrasilerinde, vicdanları İsrail’in Gazze’deki Soykırım siyasetini kabul etmeyen halkların hükümetlerine uyguladığı baskının sonuç verdiğini gösteriyor. (*)

Gazze krizinin başlarında İsrail’e karşı duruşun bayraktarlığını yapan, ticareti durdurduğunu açıklayan Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ise, ABD’de Trump’ın iş başına gelmesinden itibaren, iç politikada geri adım attığı eleştirilerine hedef oldu. Başta CHP, muhalif parti ve örgütlerin ısrarıyla üçüncü ülkeler üzerinden ticaretin son bulması birkaç ay önce oldu.

İngiltere’nin tanımasının önemi

Son tanıyan devletler arasında İngiltere’nin bulunması özellikle önemli. Çünkü Filistin’de bir Yahudi devletinin kurulma sözü, 1917’de, Sykes-Picot gizli anlaşmasında İsrail’e yer verilmemesine öfkelenip İngiliz hükümetine verdiği borçları geri isteyen Rothschild ailesini yatıştırmak için dönemin İngiliz Dışişleri Bakanının adıyla, Balfour Deklarasyonu diye bilinen belgeyle verilmişti. (**)

İsrail, İkinci Dünya Savaşı sonrasında, Almanya’daki Nazi iktidarının Yahudi soykırımı Holokost ile milyonlarca Avrupa Yahudisini vahşice katletmesine tepki olarak, İngiltere’nin Birinci Dünya Savaşı sırasında, Türk İmparatorluğu dağılırken uluslararası Siyonist sermayeye verdiği söz temelinde, Filistin toprakları üzerinde kuruldu. Şimdi 108 yıl sonra Başbakan Starmer’in, Filistin Devletini resmen tanımasının böyle bir arka planı var.

İngiltere’nin BM’de Filistin’i tanıma kararı, halkın ısrarlı protestoları sayesinde oldu. Üstelik bir gün önce Trump yine skandallarla dolu bir İngiltere seyahatini tamamlayıp döndükten sonra. Üstelik, İsrail’in Hamas gerekçesiyle, Hamas’la ateşkes arabulucusu olan Katar’ı vurması ardından İsrail’e giden ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun Filistin’i tanımanın “Hamas’ı güçlendireceği” https://yetkinreport.com/2025/09/15/netanyahudan-yalnizlasma-itirafi-erdogandan-ekonomik-yaptirim-cagrisi/ iddiasıyla müttefiklerini uyarmasına rağmen.

Halkın tepkisi hafife alınamaz

Sadece İngiltere’de değil. Bütün Batı demokrasilerinde, başta Hamas’ın 7 Ekim 2023 saldırılarında İsrailli siviller öldürüp rehin almasına tutunup, İsrail’in Filistin ve Filistinlileri toptan imhasına göz yuman (İspanya, İrlanda, İsveç, Norveç gibi örnekler dışında) iktidarlar, sokaklara dökülen halkın gücü sayesinde birer birer geri adım attı. Hollanda Dışişleri Bakanı, Başbakanı protestoyla istifa etti örneğin.

Bugün BM’de, iş işten geçmek üzereyken, İsrail yönetiminin  ABD tarafından şımartılmış gaddar kibrine karşı bir diplomatik mücadele yürütülüyorsa, buna BM Genel Sekreteri Antonio Guterres destek veriyorsa, bu demokrasisi hâlâ işleyen ülkelerde halkın kendisini sokakta ifade edebilen gücü sayesindedir.

Kuruluşunun 80’inci yılında her yanından dökülmeye başlayan ve Güvenlik Konseyinin beş daimi üyesinden ABD’nin (diğerleri Rusya, Çin, İngiltere ve Fransa) veto yetkisiyle, İsrail’in Filistinlileri yok etme siyaseti karşısında aciz kalan BM’de bugün, iş işten geçmek üzereyken, Filistin’in siyasi ve moral üstünlüğü için diplomatik mücadele yükseliyorsa, bu da halkların demokratik mücadelesinin yansımasıdır.

Notlar:

(*) Türkiye, Filistin’in 1979’de FKÖ lideri Yaser Arafat’ın Başbakan Bülent Ecevit’i ziyareti sırasında Ankara’da temsilcilik açmasına izin verdi, 1988’de Filistin devleti kurulur kurulmaz Turgut Özal’ın Başbakanlığında resmen tanıdı.

(**) Ayrıntıları için, Meraklısı İçin Ortadoğu Kitabı’na https://doganyayinlari.com.tr/magaza/urun/meraklisi-icin-ortadogu-kitabi  bakınız.