Hikmet Çetin: Kemal Bey'in ‘mutlak butlan’ için en üst düzeydekilerle temas içinde olduğunu sanıyorum, CHP-MHP koalisyonu çok başarılı olur, Bahçeli’ye de ima ettim

Bugün Türkiye’de siyasetle ilgisi olan olmayan herkesin gözü kulağı Ankara 42. Asliye Hukuk Mahkemesi’nden çıkacak ‘CHP kurultayı’ kararında olacak. Siyasetle ilgili olmayanlar dahi teyakkuzda, zira artık toplumun çoğunluğu biliyor ki iktidarın bu yargı hamlelerinin hepsinin ucu cepteki deliği büyütüyor. Ankara kulislerinde ‘son dakika’ dedikoduları boldur. Ancak sanıyorum son bir haftada, 2023’te Özel-İmamoğlu ikilisinin Kemal Kılıçdaroğlu’nu devirdiği kurultayın mahkeme tarafından ‘yok hükmünde’ sayılacağına artık emin olanların sayısı epey yükseldi. Bu haftaki konuğum duayen siyasetçi Hikmet Çetin de bu kanaatte.

Bir gazeteci esasen tarihin herhangi bir anında Cumhuriyet Halk Partisi’nin yaşayan eski genel başkanlarından biri olan Hikmet Çetin ile konuşacak çok şey bulabilir. Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı, TBMM Başkanı, NATO’nun Afganistan’daki İlk Sivil Temsilcisi… Bu üçü bugüne kadar taşıdığı sıfatlardan sadece bazıları. Bir de tabii bazıları ondan bahsederken ‘TBMM’nin Kürt kökenli ilk başkanı’ demeye bayılır.

Bugün Hikmet Bey ile konuşmamızın nedeni bunların hiçbiri değil. Ancak elbette böyle bir kariyerden süzülerek gelmiş olmanın ağırlığı sayesinde bugün konuşacağımız konularda sesini duyuracak muhatap buluyor. Hele de o muhatap Türkiye’yi yöneten ittifakın ortağı MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli olunca, neler konuşmuş olabileceklerine ilişkin tevatürler iki haftadır iktidar medyasını dahi meşgul ediyor.

 

Bu söyleşiyi okumadan önce Hikmet Bey’in 88 yaşında olduğunu ve 19 Mart’tan beri sayısız CHP mitinginde o otobüsün üzerinde mesai yaptığını hatırlamanızı isterim. Keza dün de Tandoğan’da yine o otobüsün üzerinde, CHP Genel Başkanı Özgür Özel’in hemen arkasındaydı. Bu yoğun tempo içinde zaman zaman gazeteci meslektaşlarımın telefonlarına yanıt verdi ve kısa açıklamalar yaptı. Ama anlaşılmayan çok şey oldu. İstedim ki tam olarak ne yapmak istediğini ve sonuç alıp alamadığını olabildiğince berrak biçimde anlatsın. Pek çok sorumu tek cümleyle yanıtladı ama o cümleler şu açıdan önemli; şu anda CHP’de aktif görevde olanların birçoğu içinden geçtikleri sürecin hassasiyeti nedeniyle Kemal Kılıçdaroğlu hakkında o cümleleri kurmuyor, kuramıyor.

Yarın ne konuşuyor olacağız bilemiyorum ama Hikmet Çetin’in olası yeni süreçte de Özgür Özel’in arkasından milim kıpırdamayacağını görebiliyorum.

T24 yazarı Cansu Çamlıbel ve CHP'nin 5. Genel Başkanı Hikmet Çetin

“Eski Genel Başkan’ımız bu konuda çok çalışıyor!”

-Bugün Ankara’daki kurultay davasının beşinci celsesi görüşülecek. Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi her türlü senaryoya göre tedbir almaya çalıştı. Daha iki hafta öncesine kadar Ankara kulislerindeki yaygın kanaat yarınki duruşmadan karar çıkmayacağı ve sürecin uzayacağı yönüneydi. Ancak 2 Eylül’de İstanbul İl Yönetimi’ne mahkeme tarafından Gürsel Tekin kayyım atanınca herkes doğal olarak bu kararı bugünün fragmanı olarak gördü. Siz bugün mahkemeden ne yönde bir karar bekliyorsunuz?

Ben 2023 kurultayımızın ‘mutlak butlan’ sayılması yönünde bir karar çıkacağını tahmin ediyorum. Senin hatırlattığın İstanbul teşkilatına kayyım atanmasının bana kalırsa da bunun işareti oldu. Bence Ankara’dan ‘mutlak butlan’ kararı çıkacak çünkü eski Genel Başkan’ımız bu konuda çok çalışıyor. -Kemal Kılıçdaroğlu mu?

Evet.

“En üst düzeydekilerle temas içinde olduğunu sanıyorum”

-Siz şunu iddia ediyorsunuz; Kemal Kılıçdaroğlu sessiz biçimde kurultay davasını beklemiyor, bizzat kendisi kurultayın iptali için aktif biçimde çalışıyor. Bu iddiayı destekleyecek bilgi var mı elinizde?

Ben onun en üst düzeydekilerle de temas içinde olduğumu sanıyorum.

-Cumhurbaşkanı Erdoğan ve yakın çevresini mi kastediyorsunuz? O halde size göre ona net biçimde işaret verildi ve o da hazırlığını yapıyor, öyle mi?

Evet. Dikkat ederseniz “Ben neredeysem Genel Merkez orasıdır” gibi şeyler söyledi bir ara. Hazırlığı ona göre yapıyor.

-Peki diyelim ki sizin tahmin ettiğiniz gibi Kemal Kılıçdaroğlu’nun CHP liderliğine geri dönüş senaryosu sahneye konuldu. 21 Eylül’deki olağanüstü kurultayın yapılabilmesi için oy veren 900 delegeye ve tabanın öfkesine rağmen rahat rahat kafasına göre yönetebilir mi partiyi?

Yönetemez. Ben Özgür Özel'in hiçbir şekilde vazgeçeceğini tahmin etmiyorum. Özgür Özel bu direnişten de Türkiye’nin her yanını gezerek yapılanları halka anlatmaktan da vazgeçmeyecek. Her Çarşamba İstanbul’un bir ilçesinde olmaya devam edecek.

“Özgür Özel’in direnişi halk nezdinde daha etkili olur, fiili durumun üzerini örter”        

-Ama bir yandan da tam Erdoğan ve Bahçeli’nin istediği gibi Ankara merkezli siyaset yapması muhtemel bir Kılıçdaroğlu ve ekibi olacak bir yanda. Bu dağınıklık görüntüsü CHP’ye oy kaybettirmez mi?

Özgür Bey’in cesaretinin ve çabasının halk nezdinde daha etkili olacağını düşünüyorum. Yani onun izleyeceği yol fiili durumun üzerini örter ve hakiki bir bölünmenin önüne geçer.

“‘Butlan’ kararı üzerine bir rol almam, kategorik reddediyorum”

-Tam burada hakkınızda yapılan spekülasyonları da sormam gerekiyor. Sizin Devlet Bahçeli ile yaptığınız görüşmede ‘mutlak butlan’ kararı çıkması durumunda geçiş dönemini sizin genel başkanlık koltuğuna oturarak yönetmeniz yönünde bir teklif götürmüş olabileceğiniz iddiasını ortaya atanlar oldu. Böyle bir yönteme sıcak bakar mısınız?

Bakmam. Ben böyle bir kararın tanınmaması gerektiğini düşünüyorum. Kategorik olarak karşıyım böyle bir hamleye.

“CHP avukatların, savcıların bürolarında kurulmadı, oralardan dizayn edilemez”

-Pekâlâ biz yine Kemal Bey’in genel başkanlığa dönüşü kabul ettiği senaryo üzerinden devam edelim o halde. Diyelim ki bu oldu ve Kılıçdaroğlu ekibi tam da iktidarın arzu ettiği şekilde bir buçuk seneye yaydı yeni kurultay sürecini mahkeme kararlarıyla destekli olarak. Şu an Özel bu olasılığın tartışmaya kapalı olduğunu savunuyor ve direneceğini ilan ediyor. CHP bu süreçte bölünür mü? Özgür Özel ekibi açısından yeni bir parti kaçınılmaz hale gelebilir mi?

Cumhuriyet Halk Partisi, Atatürk'ün “Benim iki tane eserim var, biri Cumhuriyet, biri CHP” dediği bir parti. Savaşanların, terk etmeyenlerin partisi. Türkiye'nin kurucusu bir parti. Cumhuriyet Halk Partisi'nin özelliği bu. Kişiler değişir, gelir gider ama bu parti böyle kalır. Cumhuriyet Halk Partisi avukatların, savcıların bürolarında kurulmadığı gibi oralarda dizayn edilemez. Cumhuriyet Halk Partisi savaş meydanlarından çıkan bir partidir.

-Evet öyledir de bugün Cumhuriyet Halk Partisi’nin karşısında bambaşka bir realite var. Ve biz biliyoruz ki bu iktidar devletin tüm imkânları ve kurumları seferber edilerek bir başka siyasi partinin üzerine gittiğinde bir biçimde başarılı olabiliyor. Nitekim Devlet Bahçeli de dolaylı olarak bunu teyit etti Sabah gazetesine verdiği son söyleşide. Tam ifadesi şöyle: “Geçmişte bizde de benzer müdahaleler yapmaya çalıştılar bizden de ayrı bir parti oluştu.” Nitekim şu anda MHP’den kopan üç parti yok mu? Yani bölmeyi başarmışlar.

MHP kökü duruyor.

-Kökü duruyor da oy oranı yüzde 7-8 bandının üzerine pek çıkmıyor. Hem de Öcalan ile müzakerelerin yürütüldüğü bir dönemde normalde milliyetçi blok derli toplu olsa yüzde 20’nin üzerine çıkabilecekken. CHP de bugün yüzde 33 civarında olabilir ama bölünürse tablo bambaşka olur, yanlış mı?

Yok. Çünkü vatandaş artık bu partinin Özgür Özel'in yönetiminde güçlü bir parti olduğunu biliyor. Onun Genel Başkanlığı sayesinde bu işin çok daha iyiye gideceğini farkında. Özgür Özel hem çalışkan hem cesur. Bülent Ecevit'ten sonra parti ilk kez böyle bir trend yakaladı. Aradakileri ben hiç saymıyorum. Ecevit’ten sonra ilk defa birinci parti olmayı başardı ve bu birincilikte devam ediyor. Şu anda anketlere bakıldığında kesinlikle birinci parti. Ve bana kalırsa, ara açılarak CHP’nin birinciliği devam edecek.

Hikmet Çetin, CHP'nin dün Ankara'da yapılan "Vesayet Değil Siyaset! Kayyıma, Darbeye Hayır!" mitinginde

“Cumhurbaşkanı’nın Ekrem’i kesinlikle bırakmayacağını tahmin ediyorum”

-Dikkatimi çekti sözlerinizde hep Özgür Özel vurgusu var. Halbuki aslında çok yakın bir zamana kadar halen CHP’nin cumhurbaşkanı adayı olan Ekrem Bey'in ismi öne daha çok çıkıyordu. Kemal Kılıçdaroğlu’nun temel itirazlarından birinin de tam buna olduğunu biliyoruz, İmamoğlu’nun öne çıkartılmasına. Şimdi Özgür Özel bu mücadelede daha önde görünüyor. Yani aslında iktidar 19 Mart sürecinde Ekrem İmamoğlu’nu pasifize etmeyi bir ölçüde başardı diyebilir miyiz?

Ben Cumhurbaşkanı’nın Ekrem'i kesinlikle bırakmayacağım tahmin ediyorum.

-Bu kadar eminsiniz buna yani. Tam da bunun için, Ekrem İmamoğlu’nun tutuksuz yargılanmasını sağlamak için Devlet Bahçeli’ye gittiniz. Keza akabinde Bahçeli’nin talimatıyla Feti Yıldız ile de görüşmeniz oldu. Bu iki haftaya yayılan iki görüşmenin arasında ise malum CHP İstanbul İl Başkanlığı’na kayyım atandı, kayyım polis zoruyla binaya sokuldu. Siz de bu arada Feti Yıldız ile görüşmenizde İmamoğlu ve diğer tutuklu belediye başkanlarının tutuksuz yargılanması konusunda hakiki bir sinyal alamadınız herhâlde, ki bugün “Ben Cumhurbaşkanı’nın Ekrem'i kesinlikle bırakmayacağım tahmin ediyorum” diyorsunuz.

Fethi Yıldız başından beri tutuklu yargılamalara karşı ve bunu hep söyledi. Ve bizim görüşmemizde de kendisinin tahmininin duruşmalar başladığında bu işin çözüleceği yönünde olduğunu söyledi.

-Bu sizin yorumunuz mu, yoksa tam olarak böyle bir cümle kurdu mu?

Böyle bir cümle kurdu.

-“Mahkeme başladığında bu işin çözüleceğine inanıyorum” dediyse “bu iş” diyerek kastettiği şeyin tutuksuz yargılama olduğuna eminsiniz…

Şimdi tabii, ben tekrar görüşeceğim kendisiyle. Bir daha gideceğim ziyaretine.

-Siz MHP ile bu temasları CHP Genel Merkezi ve Özgür Özel ile koordine ederek mi gerçekleştiriyorsunuz? Onların açıklamalarından ben bu görüşmelerin daha ziyade sizin kendi inisiyatifiniz olduğunu anlıyorum. Ama bir yandan Silivri’de mutat olarak ziyaret ettiğiniz Ekrem İmamoğlu’nun size bu konuda ön almanız için ricada bulunduğu yazıldı çizildi.

Genel Başkan’ın haberi vardı. Ben hepsine haber vererek yaptım.

Hikmet Çetin, Devlet Bahçeli'yi 2 Eylül'de MHP Genel Merkezi'nde ziyaret etti

“Devlet Bahçeli’yle de Feti Yıldız’la da yeniden görüşeceğim”

-Hem Devlet Bey hem Feti Bey tarafından devlet adabına uygun biçimde ağırlandığınızı izledik. Sonrasında sizin yaptığınız açıklamalara da bir tepki gelmedi o taraftan. Ama bugün bu sürecin ardından “Ben Cumhurbaşkanı’nın Ekrem'i kesinlikle bırakmayacağım tahmin ediyorum” cümlesini kuruyorsunuz. Zaten çıkan mahkeme kararları ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bizzat yaptığı açıklamalar da bu süreçlerde bir yumuşama beklenmemesi gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. O halde soru şu; Devlet Bey'in ve MHP'nin aslında sandığımız kadar ağırlığı yok muymuş sistem içerisinde?

Ben olduğunu sanıyorum. Onun için bir daha görüşeceğim. Hem Devlet Bey'le hem Fethi Bey'le bir daha görüşeceğim.

-Sandığınız ölçekte bir ağırlığı varsa da şu anda o ağırlığı Tayyip Erdoğan lehine kullanmayı tercih ediyor gibi gözüküyor. Bakın daha iki gün önce iktidarın sembol medyası Sabah gazetesine bir söyleşi verdi ve Erdoğan’ın görevinin 2028’den sonra da devam etmesi gerektiğini söyledi. Bu şu açıdan önemli; normalde Erdoğan bir kez daha aday olamıyor seçim normal tarihi olan 2028’de yapıldığında. Demek ki Bahçeli işin Erdoğan’ın yeniden aday olabileceği şekilde kurgulanması için elinden gelen her şeyi yapacak. Yani Bahçeli açık ve net olarak Cumhurbaşkanı Erdoğan ile yol yürümeye devam etmek istiyor.

Devam etmek istiyor, evet.

“Bahçeli’ye Alparslan Türkeş ile bir sohbetimi anlattım; ‘O dönemde bir CHP-MHP koalisyonu kurulabilseydi 12 Eylül olmazdı’ demişti, ben de aynı kanaatteyim”

-O halde karşımızda şöyle bir tablo yok mu? Devlet Bahçeli hürmetinden dolayı sizinle görüşüyor, sizin söylediklerinizi ‘yarı onaylar’ jest ve mimiklerle dinliyor. Yani bir bakıma CHP’nin ‘hırçın’ bulduğu tavrını yumuşatmaya çalışıyor ama öte yandan da Erdoğan ve hükümetinin Türkiye’yi geren bu süreçlerde izlediği metotlara gerçek bir fren koymayı da düşünmüyor. Açıkçası bendeki izlenim bu.

Şimdi Sayın Bahçeli’ye bir anımı anlattım. 12 Eylül'de Alparslan Türkeş’i gözaltına aldılar, sonra bıraktılar. Yıllar sonra ben bir gün Ankara Oran’da yürüyüş yaparken kendisiyle karşılaştım. Arkasında beş altı kişiyle, korumalarıyla o da yürüyordu. Türkeş o kısa sohbette bana şöyle dedi: “Eğer 12 Eylül’den önce CHP ile MHP koalisyon yapsaydı, sokaklarda anarşi biterdi ve 12 Eylül olmayabilirdi.” Sonra bana “Siz ne düşünüyordunuz?” diye sordu. Ben dedim ki: “Ben de o sırada kesinlikle böyle düşünüyordum. Vedat Dalokay ile birlikte Cumhuriyet Halk Partisi – MHP koalisyonunun çok şeyi halledeceğini düşünüyordum. Bence de bu yapılabilseydi 12 Eylül de olmayabilirdi.” Sonra ülkücülerin o dönem yaptığı bazı şeyleri eleştirince Türkeş “Her şeyi kontrol edebildiğinizi sanıyorsunuz. Oysa bazı şeyleri ben de kontrol edemedim. Beni de aştılar” dedi.

-Hangi olaylara atıfta bulunarak söyledi bunu Alparslan Türkeş?

Bahçelievler katliamına, 7 TİP’linin öldürülmesine.

Hikmet Çetin'in, 9 Eylül'de TBMM'de MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız ile görüşmesinden

“Ben bugün CHP-MHP koalisyonun çok başarılı olacağına inanıyorum, Bahçeli’ye de bunu ima ettim”

-Peki siz Alparslan Türkeş ile yıllar önce aranızda geçen bu sohbeti bugünün konjonktüründe MHP lideri Devlet Bahçeli’ye neden anlatma gereği duydunuz?

Ben hala bugün bile CHP ile MHP'nin koalisyonu çok başarılı olacağına inanıyorum.

-Yani bunu doğrudan söylemediniz Bahçeli’ye ama Türkeş sohbeti üzerinden bunu demeye getirdiniz. Doğru mu anlıyorum?

Onu demeye getirdim, evet.

“Devlet Bey sadece dinledi”

-Ama Devlet Bey bu konuda bir şey söylemedi size.

Söylemedi, dinledi sadece.

“Çözüm sürecinin her şeye rağmen başarılı olacağına inanıyorum”

-Tüm bunlar olurken Devlet Bahçeli bir yandan da yaklaşık bir sene önce kendisinin attığı radikal adımlarla varlığından haberdar olduğumuz ‘Terörsüz Türkiye’ sürecinin raydan çıkmaması için gayret sarf ediyor. Bugün hem Öcalan’ın hem de DEM Parti’nin atılmasını beklediği adımlar da aslında işin kalbinin 2013-2015 arasında yürütülen çözüm sürecini tıkayan konularla ilgili olduğunu gösteriyor. O gün başarılamadı. Bugün neden başarılı olsun?

Bahçeli o zaman muhalefetteydi ve sürece karşı çıkıyordu. MHP de CHP de katılmadığı için başarılı olmadı.

-Bugün MHP zaten adeta işin çimentosu. CHP de en azından meclisteki komisyona katıldı. Yani süreç başarılı olacak, öyle mi?

Bazı sorunlar var ama ben yine de başarılı olabileceğine inanıyorum.

-“Bazı sorunlar var” derken, tam olarak neyi kastediyorsunuz? Çünkü aslında pek çok sorun var gibi.

O dağdan gelenleri ne yapacaksın?

“CHP sonuna kadar çözüm masasında kalabilmek için zorlayacak, Özgür Özel kararlı” -Sanıyorum CHP açısından önümüzdeki süreçte en büyük sorun şu; iktidar yargı yoluyla kendisine operasyon üzerine operasyon çekerken hükümetin bir projesine nasıl ortak olmayı sürdürecek? Mesela diyelim ki bugün sizin de tahmin ettiğiniz şey oldu, Özgür Özel yönetimi ‘yok hükmünde’ sayıldı ve partinin idaresi mahkeme kararıyla Kemal Kılıçdaroğlu ekibine teslim edildi. Yine de ‘Terörsüz Türkiye’ masasında oturmaya, komisyonda kalmaya devam edebilir mi CHP?

Bence bu sonuna kadar zorlanır. Çünkü CHP'siz olmaz.

-CHP’nin eleştirse de sürecin hukuki adımlarının konuşulduğu komisyonda olması kuşkusuz önemli. Ama geldiğimiz nokta da CHP’yi parçalayıp yeniden dizayn etmeye yönelik ciddi bir senaryo sahneye koyulurken CHP seçmenlerindeki tepki ve öfke de yükseliyor. Taban Özgür Özel’i masadan kalkmaya zorlayamaz mı?

Konuştum ben bu konuyu Özgür Özel'le. Devam edeceğini söyledi. Yani mitinglere de devam edecek, CHP komisyon masasında oturmaya da devam edecek.

“Kürtler bir sonraki seçimde AKP’ye oy vermeyecek ama DEM’e de vermeyecekler, CHP’ye oy verecekler tabandan aldığım izlenim bu yönde"

-Ve o masada DEM Parti dağdakilere aftan, Öcalan’a özgürlükten bahsederken bir yandan da CHP’li belediye başkanları DEM ile seçim iş birliğine gittikleri için tutuklu kalmaya, yargılanmaya devam edilecek. Bu ikilemi yönetmek giderek daha zor bir hal almaz mı Özgür Özel açısından?

Ben şöyle düşünüyorum; bir sonraki seçimlerde bence DEM tabanı zaten AKP’ye oy vermeyecek ama DEM’e de vermeyecekler. Ben o bölgenin insanı olarak tahmin ediyorum, CHP’ye oy verecekler.

-Bu biraz İngilizcede ‘wishful thinking’ dediğimiz şey değil mi? Yani bana sanki siz kendi gönlünüzden geçene uygun bir projeksiyon yapıyorsunuz gibi geldi. Haklısınız anketlere göre DEM tabanından hala AKP’ye pek bir geçiş olmamış gibi. Ama DEM Parti günün sonunda Erdoğan’ı bir kez daha başkan yapma projesine destek verecekse hakikaten de tabanı buna itiraz ederek CHP’ye yönelebilir mi?

Ben sadece bugüne dair gözlemlerimi dile getirdim. Benim o tabanla ciddi kuvvetli bağlarım ve bağlantılarım var. Her gün konuşuyorum. Ve bu ilişkilerimin sonucunda böyle bir tahminde bulunuyorum.

Özgür Özel ve Hikmet Çetin

“Ben Türk vatandaşı olmaktan hep iftihar ettim”

-Siz bugüne kadar devlet içinde Kürt sorununu inkâr eden ulusalcı çizgiyi savunanlar için hep ‘mükemmel örnek’ oldunuz. Türkiye Cumhuriyeti’nin Dışişleri Bakanlığını, TBMM Başkanlığını yapan bir Kürt olduğunuz için “Bu devlet ayrımcılık yapmıyor” demek için kullanıldı adınız. Bundan rahatsızlık duyduğunuz oldu mu hiç?

Ben Türk vatandaşı olmaktan hep iftihar ettim. Her şeyi yaptım. Ne gerekiyorsa onu yaptım, her zaman ve her yerde. Demirel bir gün sohbet ederken bana dedi ki; “Bak sen Lice'den geldin, Dışişleri Bakanı ve Meclis Başkanı oldum. Ben İslamköy’den geldim, Başbakan oldum. Bunları bize sağlayan cumhuriyettir.” Şimdi biz bu Cumhuriyet’in devamıyla ilgili kritik bir andayız. Ama ben inanıyorum ki bizi yetiştirip bu makamlara getiren Cumhuriyet devam edecek.

“Kemal Kılıçdaroğlu, Erdoğan’ın yeniden aday olamayacağı konusu üzerinde gereken ağırlıkta durmadı”

-AKP Genel Başkan Yardımcısı ve Seçim İşleri Başkanı Ali İhsan Yavuz geçen hafta 2028 seçimlerine dönük iktidarın bakışını alenen ortaya koyan bir açıklama yapmış ki zaten bu argüman daha önce başka AKP’liler tarafından da dile getirilmişti. Ama şimdi Ali İhsan Yavuz, 2028 seçimleri için resmen tarih vermiş; 30 Nisan ya da 7 Mayıs. Yani 14 Mayıs tarihinden bir hafta önce bile yapılsa 2023 seçimlerinin yenilenmiş olacağını bu nedenle de Erdoğan’ın aday olabileceğini savunuyor! Erdoğan ekibi en azından 2033’e kadar koltuğu bırakmama kararını almış diyebilir miyiz?

Muhalefet daha önce bu konunun üzerinde gereken ağırlıkta durmadı.

-“Muhalefet” derken CHP’yi kastediyorsunuz sanırım. 2017 referandumunda mühürsüz oyların sayılmasına itiraz etmeme kararı alan da eski Genel Başkan Kılıçdaroğlu idi. Keza 2023 seçimlerine giden yolda bunu mesele yapmama kararı alan da yine oydu.

Evet, Kemal Bey yapmadı. İtiraz ettirmedi.

“Selahattin Demirtaş bugün onun yüzünden hâlâ içeride”

-Yakın tarihteki bu olguları üst üste koyup bir sonuca varmaya çalışanlar arasında son derece popüler olan bir komplo teorisi var sosyal medyada gördüğüm kadarıyla. Dokunulmazlıkların kaldırılması, 2014’te görevi başlayan Erdoğan’ın iki kereden fazla seçilemeyeceği argümanını için hukuki bir mücadele verilmesini engellemesi, şimdi ‘mutlak butlan’ kararını dört gözle beklediğine dönük bir görüntü vermesi… “İşte bunların hepsi AKP iktidarıyla iş birliği yaptığının kanıtı” diyor bu teoriye inananlar. Sizce neden bütün bu kritik kavşaklarda soru işaretlerine neden olan bir tavır aldı Kemal Bey?

Şimdi bakın, anayasaya aykırı olduğunu bile bile dokunulmazlıkların kaldırılmasına “evet” dedi. Selahattin Demirtaş da onun yüzünden içeride hala. 2023’te ise seçimi kazanacağına inanıyordu.

-O zaman siz bir art niyet aramıyorsunuz Kemal Kılıçdaroğlu’nun tavrında…

Seçimi kazanacağına inanıyordu.

“İmamoğlu elimizdeki en önemli aktörlerden biri”

-Bugün de anladığımız kadarıyla Ekrem İmamoğlu ve onun temsil ettiği her şeyin CHP’den temizlenmesi gerektiğini düşünüyor Kemal Kılıçdaroğlu.

CHP biter o zaman yahu!

-Neden? CHP eşittir Ekrem İmamoğlu mu?

Ekrem Bey önemli bir kişi. Önemli bir adam. Elimizdeki en önemli aktörlerden birisi.

“Erdoğan Kılıçdaroğlu’na karşı kesin kaybetmez”

-Genel olarak toplum da zaten ağırlıklı olarak İmamoğlu’nun Erdoğan’ın en önemli rakibi olduğu için hapiste olduğunu düşünüyor. Altı aylık yoğun propagandayla dahi iktidar bu algıyı çok geriletememiş gibi gözüküyor.

Tabii, tabii. Erdoğan kaybedeceğini biliyor. Kemal Kılıçdaroğlu karşısında kesin kaybetmez. Ekrem Bey’in karşısında kesin kaybeder çünkü Kürtlerin yüzde 90’ı ona verir, Karadenizli verir.

-Kürtlerden çok eminsiniz bakıyorum.

Ben çok eminim.

-Siz zaten biraz önce bu söyleşide “Ekrem İmamoğlu’nu kesinlikle serbest bırakmayacağını düşünüyorum” dediniz. Zaten iktidar medyası da İmamoğlu’nun sonunun Demirtaş gibi olacağına dönük manşetler atıyor. Demirtaş malum dokuz senedir hapiste. Siz Ekrem Bey’in de onunkine benzer uzun bir tutukluk süreci mi yaşayacağını düşünüyorsunuz?

Doğru, öyle görünüyor.

Özgür Özel ve CHP'nin eski genel başkanları.

Soldan sağa, 18 Temmuz'da hayatını kaybeden Altan Öymen, Hikmet Çetin, Özgür Özel ve Murat Karayalçın

“Ekrem Bey hiç moralini bozmadı”

-Peki Ekrem Bey bu gidişatın farkındalığı içinde mi artık? Yani uzun süre serbest kalamayacağının…Silivri’de yaptığınız görüşmelerde edindiğiniz izlenim nedir?

O hiç moralini bozmadı. Ama ben bir yerde bu işin bitebileceğini inanıyorum.

-İktidar medyasına sızdırılan dedikodulardan anlıyoruz ki İBB dosyasına dair yargılama yaklaşık bir ay içinde başlayacak. Ancak henüz iddianameler ortada yok. İktidar tarafından kadrajlanarak servis edilen birtakım itirafçıların ifadelerine bakınca ise kimin ne suç işlediğine dair net bir tablo ortaya çıkmasa da İmamoğlu ekibinin iş yapma biçimine dair bir pattern ortaya çıktı gibi. Benim baktığım yerden Türkiye’de siyasetin finansmanı ve belediyelerin rolü konusunda ciddi bir sorun var ve bu sorunu tahkim eden de aslında 23 senelik AKP iktidarının kendisi. Ama yine de İmamoğlu kendisini “Türkiye’de değişimi getirecek lider” olarak konumlandıran bir siyasetçi İstanbul’u başka yöntemlerle yönetmeyi başaramaz mıydı?

Başarabilirdi.

“Hata değil, eksiklik diyelim”

-Bir hata görüyor musunuz kendisinde? Bir hata görmedim, eksiklik diyelim. -O da bunun farkında mı?

Zannediyorum farkında.

“Pişmanlığı var mı bilmiyorum ama bazı şeylerin başka türlü yapılabileceğini düşünüyor diye zannediyorum”

-Şunu sormaya çalışıyorum; yıllarca Adalet Kalkınma Partili belediyelerle iş tutan Ali İhsan Aktaş gibi bir adam şu anda sadece İstanbul’daki değil Türkiye’deki pek çok CHP’li belediye başkanının tutuklanmasına neden olan iddiaların sahibi. Bu tür adamlarla iş tutmaya devam etmiş olmanın bir hata olduğunun farkında mı Ekrem İmamoğlu sizce?

Yani birçok şeylerin farkında.

-Bir pişmanlığı da var mı?

Onu bilmiyorum. Birçok şeylerin farkında ama, onu biliyorum. Bazı şeylerin, daha başka türlü yapabileceğini düşünüyor zannediyorum. Ama İstanbul'u cennet gibi yaptılar.

“Selahattin Demirtaş dışarı çıktığında çok önemli bir siyasi aktör olacak"

-Biraz önce Selahattin Demirtaş’a çok vurgu yaptınız. Ama benzer bir vurgu DEM Parti tarafından eskisi kadar yapılmaz oldu. Elbette mutat olarak Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ’ın serbest kalması gerektiğini söylüyorlar ama Öcalan’a ‘umut hakkı’ talebi daha bir ön planda son dönemde. Daha geçen gün bir kulis haberi okudum, Öcalan yeni bir parti kurdurabilirmiş Pervin Buldan’a. Selahattin Demirtaş’a ne olacak sizce?

Ben Selahattin Demirtaş’ın dışarı çıktığında çok önemli bir siyasi aktör olacağını düşünüyorum. Ben kendisini iki kez ziyaret ettim.

-En son ne zamandı?

Bundan bir ay önceydi. Dedi ki “İnşallah bir dahaki sefere dışarda görüşürüz.” Ben rahmetli Sırrı Süreyya Önder’i son gördüğümde “Onu orada unutmayın” derdim, o da “Unutmayız abi” demişti.

Hikmet Çetin

“2019’da Kürt gençler bana Öcalan için ‘biz onu dinlemeyiz’ demişti, bugün de aynı şey olur”

-Sırrı Süreyya yakın dostuydu, o zaten öyle düşünüyordu da daha geçenlerde Öcalan’ın Demirtaş konusundaki görüşleri yansıdı yine kamuoyuna. Rivayet o ki kendisini İmralı’ya ziyarete giden DEM heyetine Demirtaş’ın 2015’te Erdoğan’ı hedef alan “Seni başkan yaptırmayacağız” çıkışının sürece çok zarar verdiğini söylemiş. Anlıyoruz ki Demirtaş, devletle müzakereyi götüren Abdullah Öcalan açısından istenmeyen biri.

O parti en yüksek oyu Selahattin Demirtaş’ın eş başkanlığı döneminde ve bu hatırlattığın cümleyi meclis kürsüsünden kurmasından sonra aldı. HDP 2025 seçimlerinde yüzde 13,1 alarak 80 vekil çıkardı. MHP ile eşit sayıda vekil çıkarmayı başardı. Selahattin Demirtaş her zaman partisinin ‘Türkiye partisi’ olmasını istedi, teröre her zaman karşıydı. Ben 2019’daki ikinci İstanbul seçiminden önce Diyarbakır’da Kürt gençlerle bir araya geldim. Sordum onlara; “Öcalan tarafsız kalın diyor, İstanbul’daki Kürtler ne yapar?” Şu yanıtı verdiler; “Biz onu dinlemeyiz.”

-Yani 2028 seçimlerinde Kürt gençler Öcalan’ı dinlemeyebilir…

Bence büyük ölçüde dinlemeyecekler.

“İsrail’in Türkiye’ye saldırması bir olasılıktır ama bunu engellemek için tüm taraflar her şeyi yapar”

-Bir de dış politika sorusu sormadan bitirmeyeyim bu söyleşiyi. İsrail’in 7 Ekim 2023’ten beri şiddetlenen saldırganlığı, Gazze’de yürüttüğü soykırımın boyutunu detaylarıyla hatırlatmama gerek yok, hepsine vakıfsınız. Geçen hafta da Hamas liderlerinin toplantısını hedefleyerek Katar’ın başkenti Doha’yı vurdu. Bunun üzerine “Acaba Türkiye’yi de vurur mu?” tartışması yeniden başladı. Bunun mümkün olmadığını savunanlar Türkiye’nin NATO üyesi olmasının bu ihtimali engelleyeceğini düşünüyor. Yani İsrail Türkiye’de bir noktayı vursa, NATO geçen hafta Polonya’da olduğu gibi ortak bir yanıt verir mi?

NATO bunu yapamayabilir. Bakın NATO demek Amerika demek. Amerika İsrail’e güçlü bir tepki verilmesini engellerse, NATO normal şartlarda alması gereken aksiyonu alamayabilir. Tabii bu söylediğimin olması için ABD’nin ortak NATO kararını veto etmesi lazım. Bu hiç olamayacak bir şey değil ama ben her şeye rağmen İsrail'in Türkiye'ye saldıracağına inananlardan değilim. Dediğim gibi bu sorduğun bir olasılıktır ama bunu engellemek için bütün taraflar her şeyi yapacaktır. Netenyahu’ya kalsa her şeyi yapabilir ama Türkiye’ye karşı bir hamlesi İsrail halkından da destek görmez.